SAĞLAM duran Suudi Arabistan’dan da çatırdama sesleri geliyor. Halkının yüzde 70’i Şii olan Bahreyn’de Sünni bir rejim var.

Arabistan bu rejimi askeri güçle destekliyor ya, Şiilerin buna tepkisi Şii nüfusun yoğun olduğu Doğu Suudi Arabistan’da baş gösteren silahlı eylemler...

21. yüzyılın özelliği, kimliklerin temel politik odaklar haline gelmesi ve çatışma eğilimi göstermesi olacak galiba.

Budizm’de “cihat” mı var? Budizm’in mazisinde askeri imparatorluklar mı var? Ama Budist Myanmar devleti, tek mantar tabancası bile patlatmayan 1 milyon Arakan Müslümanı’na kan kusturuyor. Kimliklerin barış içinde yaşamasının örneği olan Hindistan’da da yükselen Budist milliyetçiliği herkesi endişelendiriyor. 
Bir de Ortadoğu’yu düşünün ve bunun Türkiye’ye etkilerini düşünün!

Balkanlar ve Lübnan

Ortadoğu binlerce yıldan beri imparatorluklar diyarıdır. Hiçbir zaman kimlikler ayrışması yaşamadı, onun için kimliklerin en fazla iç içe yaşadığı bir coğrafya...

Ortadoğu’da 20. yüzyıl başlarında “kimlikler” diye bir sorun yoktu, sömürgeci devletler burada sınırları kendi egemenlik alanlarına göre cetvelle çizmişti...

O haritaların altından zamanımızda siyasallaşmış bir “Şii Hilali” ortaya çıkıyor: Yemen’in ve Suudi Arabistan’ın doğusundan, Körfez ülkeleriyle Irak’ın güneyini ve Lübnan’ı içine alan ve tabii lokomotifi İran olan bir coğrafya!

Haritanın altında yükselen diğer kimlik Kürtlerdir. Kuzey Irak’ta tek eksiği “tanınmak” olan bir devlet yapılaşması kurdular... Suriye’de hareketlendiler...

Türkiye’de malum...

Ortadoğu’da karmaşık toplumlarda etnik ve dinsel kimliklerin keskinleşmesinin korkunç bir iç savaşa dönüşmesini ifade eden terim, “Lübnanlaşma”dır.

19. yüzyıl ile 20. yüzyılın başlarında “Balkanlaşma” denilirdi buna!

Sıra Ortadoğu’ya mı geliyor?

İran’ın iç yapısı

İran da sağlam gözüküyor ama hem liberal muhalefet zaman zaman güçlü çıkışlar yapabiliyor, hem kimlikler sorunu önemlidir. Amerikan Kongresi’nin 25 Kasım 2008 tarihli raporuna göre İran’da Sünni Kürtlerin oranı yüzde 7’dir, ayrılıkçı eğilimleri güçlüdür. Beluciler ve Türkmenler gibi Sünni, Ermeniler gibi Hıristiyan küçük gruplar da vardır.

En önemlisi, rapora göre, İran’da Azeri Türklerinin oranı yüzde 24’tür ve son zamanlarda anadilde eğitim gibi taleplerle muhalefet hareketi gelişmektedir. Prof. Aygün Attar’ın “İran’ın Etnik Yapısı” adlı bilimsel araştırmasına göre oranları yüzde 24 değil, 40’tır. (Divan Yayıncılık, Ankara 2006)

Rapora göre, küreselleşme, modern iletişim ve Batı ülkelerindeki çeşitli diyaspora gruplarının faaliyetleri “İran’ın iç dinamiklerinde ilgi çekici değişiklikler” yapmaktadır.

Bütün Ortadoğu’da böyle aslında.

Tarihin geri dönüşü!

Arap Baharı denilen hareketleri de doğuran sosyolojik faktör eğitimli bir sınıfın oluşması, elektronik iletişim gibi dinamiklerdir. Sağlıklı geçiş yapan, tek Tunus gibi gözüküyor. Mısır’da ‘istikrar’ı sağlayabilecek ordu ve kamu kurumları olduğu halde taşlar oturmadı.

Suriye’de Esad gidince neler olacak? Şii Hilali’nde neler yaşanacak?

Sorun, demokrasi geleneği olmayan bu coğrafyada muhalefetlerin de karmaşık olması ve siyasi fikirlere değil karşı-kimlik duygularına dayanmasıdır.

21. yüzyıl Ortadoğu için siyasi depremler yüzyılı gibi gözüküyor. Fukuyama, Sovyetler çökünce “Tarihin Sonu” demişti. Korkarım kimlik ve sınır savaşlarıyla 19. yüzyıl Ortadoğu’ya geri gelecek. İnşallah yanılıyorumdur.

(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)