Mardin’de 2002 yılında işlenen ve daha sonra ortaya çıkan korkunç bir dava, 10 yıl sonra noktalandı..


Noktalandı demek doğru olur mu ? Bunu vicdanlarımıza sormak gerek..


Kısaca hatırlatmakta yarar var.. N.Ç, 12 yaşında minicik bir kızdı.. Ve iki kadın tarafından babası, dedesi yaşındaki  26 adama pazarlandı.. Pazarlandı diyoruz, evet bir mal gibi satışa çıkarıldı.. Henüz genç kızlıkla çocukluk arasında, mahallede oynarken, kendini hiç bilmediği, aklına gelmeyen, korkunç bir ortamın içinde buluverdi..


Olayın ortaya çıkmasıyla gelişen , mahkeme safhasına giren zincirleme hadiseler, en azından 26 adamın bir çocuğa tecavüzü kadar çirkin, kahredici, acıydı..


N.Ç’nin olayda “rızası” olduğu iddiası üzerine kurulmuştu tüm bu çirkin dümen..


Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi, sırf bu  “rızası vardı” iddiasını temel alarak, 26 sanıktan, 25’ne alt sınırdan 5 yıl ceza verdi..


“İyi hal indirimiyle” ( bu ne anlama geliyorsa), sanıklar 3 yıl 2 ay ile 4 yıl 10 ay arasında hapis cezalarına çarptırıldı..


Yargıtay’ın bozma kararından sonra dava yeniden görüldü.. Ve aradan neredeyse 11 yıl geçtikten sonra Mardin 1. Ceza Mahkemesinde yeniden görülen duruşmada, N.Ç’nin “ rızası olduğu” gerekçesiyle cezalar güya artırılarak, 7 ile 9 yıla yükseltildi..


Ancak “ rızası olduğu” iddiasının gerekçesi  kanıtlanmadan, bu dava böyle bir sonuçla noktalandı.. Konu zaten ortaya çıktığı andan itibaren büyük bir deprem etkisi yaratmış, kadın kuruluşları, resmi kurumlar ayağa kalkmıştı..


N.Ç bugün yetişkin bir genç hanım.. Üniversitede okuyor..


Basından öğrendiğimize göre aradan geçen 11 yıl , adını baş harfleriyle tanıdığımız N.Ç’yi , kendine karşı kararı veren yasal düzeni, daha iyi öğrensin  diye  “Hukuk fakültesine” yöneltmiş.. Yine medyadan okuduklarımıza bakılırsan, N.Ç, olaydan sonra bir dizi ameliyat geçirerek, kendisini gözünün yaşına bakmadan parçalayan, yaralayanlara karşı , canavarların kendine verdiği fiziki zararları tıbbi açıdan iyileştirmeye çalışmış..


Ne kadar iyileşebilir ki , 26 kişinin tecavüzüne uğrayan, 12 yaşındaki bir çocuk ?..


Ve 26 canavarın korkunçluğunu hafifletmek için ortaya atılan “ rızası olduğu” iddiası.. 12 yaşındaki bir çoçuğun, kendisini satın alanlara verdiği “rıza”.. Yazması, okuması,  hayal bile edilmesi içimizde deprem oluşturan bir kavram..


Gelelim N.Ç’nin yaralarına.. Fiziki yaraları bir kenara bırakmadan, ya ruhundaki izlere ne demeli  ? Onlar hangi tıbbi müdahaleyle kapanabilir, iyileşebilir ? Veya en azından bu vahşetin  kabusunu giderebilir ?


Aile içi şiddetten bahsediyoruz sık sık.. Her an gazetelerde, TV’lerde eşinden, sevgilisi, babası, amcası, kardeşinden şiddet gören veya onların ellerinde ölen kadın ve kızların acıklı öyküsünü okuyor, dinliyor dehşete kapılıyoruz..Ardı arkası kesilmiyor..


Bir yanda  korkunç hızla artan aile içi şiddet.. Bir yanda her yanımızı , her yerden saran şiddeti körükleyen, adeta imrenilecek hale getiren  bilgisayar oyunları, sinema filmleri, 7’den 70’e herkesin elinde istenirse “ canavara” dönen cep telefonlarıyla gönderilen mesajlar, görüntüler ..
Haberleşme, enformasyon çağında “şiddet”le yıkanan beyinler..


N.Ç , şiddetin, acımasızlığın, suskunluğun adeta simgesi olan bir isim..


Kimbilir nerede, nice N.Ç’ler var.. Türkiye’de, Kuzey Kıbrıs’ta, İngiltere’de, Hindistan’da, Amerika’da..


Sanmayın ki buna benzer olaylar bir tek bizim coğrafyamızda..


İngiltere’de 13 yaşındaki İngiliz kızlarını pazarlayan çoğu Pakistanlılardan oluşan bir çete hapsi boyladı.. Günlerce  , kandırılan , evinden kopartılan, uyuşturucu  batağına çekilen, dedesi yaşındakilere yem olan kızların hikayelerini okuduk, dinledik..


Vicdansızlığın , acımasızlığın milliyeti, dini, vatanı, coğrafyası yok..


N.Ç bizim topraklarımızın kanayan yarası.. Engellenebilir mi ?


Aile içi şiddete, çocukları istismara ne kadar başkaldırırsak, vicdanlarımız da o kadar hafifleyecektir..


Yoksa insanlık, bu ağırlık altında ezilir, gider..