Londra şehrinin kıymetli adetlerinden biri de ‘Blue Plaque’ denilen mavi plaka üzerine tarihteki ünlü kişilerin doğdukları, ikamet ettikleri, çalıştıkları, yemek yedikleri, albüm çıkardıkları ve tabi öldükleri yerleri işaretleyen, onları anan ve gezen kişide tebessüme yol açan işaretler…

Tıpkı iki katlı kırmızı otobüsleri ve yine kırmızı telefon kulübeleri gibi…onlar kadar büyük olmasa ve mavi renkli olsa da. Londra’nın eskiden beri uluslararası bir karaktere sahip olduğunun kanıtı olarak bakılır bu plaka koyma adetine. Bu bazı bina üstlerini itina ile süsleyen, yuvarlak, el yapımı, kenarı sırlı, seramik plakalar şehrin tarihine, burda yaşayan kişinin yaşamına ışık tutar.

Herhangi bir kişinin adının bir binada yaşayabilmesi için kişinin de Londra tarihinden geçmiş olması gerekir. Sadece tarihçi, politikacı, sanatçı veya yerli değil, şehirde bir yerde bulunmuş, iz bırakmış olan herhangi bir dünyalı için mümkün olan bir adettir.

Çoğunluğu hala merkezi Londra’da olmakla beraber ‘Greater London’ denilen şehrin ilçelerini de içine alan Büyük Londra’da resmi kayıtlara göre 900 civarında plaka vardır. 1866 yılında kurulan ‘Society of Arts’ cemiyeti mavi plakalarla ilgili görevi üstlenir ve standardını oluşturur.

1986 yılında ‘English Heritage’ tarafından gerçekleştirilen plaka koyma faaliyeti 2015 yılından beri hükümet bünyesinde faaliyet gösteren bir yardım derneğinin kanatları altındadır. İngiltere’nin Cornwall şehrinde yaşayan ve dernek tarafından sipariş edilen plakaları yapan Sue ve Frank Ashworth çifti seramik plakaları elde hazırlamakta ve kendilerinden sonra işin kime devredileceği hususunda ise endişe duymaktadırlar. BBC kendileri için de bir belgesel hazırlamıştır ve izlenmesi de oldukla faydalıdır diye düşünüyorum.

Plakalar standart olarak 495 mm’dir ve yuvarlaktır, ancak bina özelliği daha küçük plaka yapmayı gerektirirse buna da izin verilmektedir. Plaka konulacağı duvarda sadece 50 mm’lik bir derinlikte yerleştirilir ve yağmurda kendiliğinden temizlenebilmesi için hafif kubbemsi bir şekilde yapılır. Plakanın ömrünün süslediği binanın ömrü kadar olması beklenir. Bugün mavi olarak üretilse de aslında plakaların tamamı da mavi değildir, ilk örneklerinde terrakota ve kahverengi, hatta yeşil ve gri de kullanılmıştır ama bunlar çok sınırlı sayıdadırlar.

Adına plaka konulacak kişi ile ilgili öneriyi herhangi bir kişi yapabilir ancak plakaya adı yazılacak kişinin insanlığa, ulusuna, mutluluğa katkısı olması ve bina arasındaki bağının kanıtlanması gerekir. Derneğe o kişinin burada yaşadığını kanıtlarsanız plaka yerleştirilir ancak kişinin ölümünün üzerinden 20 yıl geçmiş olması şartı aranır. Ayrıca bir kişi çoklu binalarda doğmuş, yaşamış, çalışmış ve ölmüş ise sadece bir binaya adı yazdırılabilir. Ancak bu kuralın tek istisnası Charles Dickens’tır. Kendisinin neden bu kuralı bozmasına izin verilir bilinmez lakin 19. yüzyılın en kıymetli yazarlarından biri olması ve sosyal ve toplumsal konuları ele almasındaki önemidir belki de.

Plaka sahipliğinde; kadınlar %13 oranında bir yer tutarken siyahi ve diğer etnik kökenden gelenlerin temsil oranı %5’ten biraz azdır. En eski plaka mı? Aslında 1867 yılında şair Lord Byron bu şerefe nail olmuştur ancak yaşadığı ev 1889yılında yıkılınca Westminster şehrinin ‘King Street’ caddesinin 3 numarasında 3. Napolyon’a ait ev, en eski plaka sahipliğini kazanmıştır. Plaka üzerinde de I. Napolyon tarafından da kullanılan imparatorluk kartalı ile ‘Napolyon 1843 yılında burada yaşamıştır’ ibaresi yer almaktadır, çok çekicidir.

Bu plakaları keşfetmek için yürümek şarttır. Bir süre sonra algıda seçiciliğinizle hemen fark edersiniz ve kime ait diye koşarak bakarsınız. Araştırmanın, gidip görmenin, o sokakta veya meydanda gezmenin zevki kadar birinin adını ararken bir diğer plakaya rastlamak ve şaşırmak da bir o kadar eğlencelidir.

İşte bu plakalarda bir Türk’ün de adı var, Türkiyeli sadece bir kişi; Tanzimat Fermanı ile etkileri ve tartışmaları büyük olan Baltalimanı Ticaret Anlaşması’nın mimarı Koca Mustafa Reşit Paşa!

İstanbul’un İstinye tepelerinden birisi olan Reşitpaşa semtine adını veren reformcu devlet adamı. Abdülmecid Han’ın 6 kere veziri olur, Paris ve Londra elçisi olarak atanır, Kavalalı Mehmet Ali Paşa ve Mısır Sorunu’nu çözüme kavuşturur Mustafa Reşit Paşa. Köleliğin kaldırılması ve işkencenin yasaklanması kendisinin sadrazam olduğu döneme rastlar; Tanzimat Fermanı. 3. Selim Han’ın başlattığı reformların gerekliliği ve devamı konusunda ısrar eden ve kendisine vazife eden bir reformcu olarak kabul edilir ancak hayatı tayin ve aziller ile yenileşme karşıtı devlet adamlarıyla uğraşmakla geçer denilir. İnsan hakları, modern eğitim, teknolojik yenilik konularıyla yakından ilgilenir. İngiltere sefirliği döneminde ülkenin sanayi tesislerini gezme fırsatı bulduğu ve vahlandığı rivayet edilir. Osmanlı’nın izlediği denge siyasetinin mimarıdır.

1700’lü yıllarla birlikte gelişen ve ‘Georgean Üslubu’nun yoğun olduğu Marylebone semtinde, şehrin en çok mavi plaka bulunduran mahallelerinden birinde Bryanston Meydanı’ndaki 1811 yılı yapımı 1 numaralı eve 1839 yılında taşınır. Onun adını Londra’da bir sokakta görmek heyecan verici…

Söz edilmesi gereken bir diğer şahsiyet ise elbette ki Namık Kemal’dir. İşte bina ile kişi arasında, kişinin kısa veya uzun bir süre o evde yaşadığına dair kanıt gerektiği için Namık Kemal için bu plaka koydurma çalışması yarım kalmıştır. Zira kendisi ekonomik sıkıntılar sebebiyle birden fazla yerde kalmış ve mektupları kanıt olarak kullanılabilse dahi farklı yerlerden yazılmışlardır, tarih ve yer de ihtiva etmediği için üçüncü kuşak torununun çabaları neticesiz kalmıştır.

Mavi plakaların farkında olan ve yolunu değiştirerek, alışverişten vaz geçerek, karşıya geçerek ‘acaba burada kim yaşamış’ diye merak edenleri şaşırtan ve ‘iyi ki yolumu değiştirmişim’ dedirten bu plakalara rastlamanız dileğiyle…