Anastasiadis 7 Ekim günü, Rum Ulusal Konseyi ile toplantı yaptıktan sonra Türkiye'nin ilan etmiş olduğu Navteks'i bahane ederek, softa şaşırtması yapmaya yeltenip bir kahraman edası ile müzakere masasından kalktığını ilan etmişti. Bütün beklentisi de 27 devletiyle AB'nin, ABD'nin ve İngiltere'nin arkasında olacağı ve Türkiye'yi köşeye sıkıştıracağı idi.

 

Güvendiği dağlara kar yağdı.

Hiç kimse arkasında durmadı ve Avrupa Birliği de kerhen bir destek verdi. Hepsi o kadar.

 

Birleşmiş Milletlerin Türkiye’nin sözde Kıbrıs MEB’inde gemilerinin seyretmesi ile ilgili Rumların kopardığı yapay fırtınadan etkilenmemesi ve Türkiye'ye karşı takındığı tavır ile BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin, müzakerelerin yeniden başlamasına ve doğalgazın değerlendirilmesine ilişkin ‘arabulucu eylemleri, Rumlarda düş kırıklığı yarattı.

 

AKEL'in "BM'den Türk tahriklerine ilişkin açık bir açıklama yapmasını, Kıbrıs Cumhuriyetinin egemenlik haklarını savunmasını ve Türkiye’nin yarattığı gerilimin yatıştırılması çabasını büyük sorumlulukla Ankara’ya çevirmesini bekledik, fakat bunun tersi oldu" açıklaması, iktidarı ve muhalefeti ile birlikte Rumların duyduğu endişeyi açık ve net olarak ortaya koymakta.

 

BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide’nin Kıbrıslı Türklerin hidrokarbon konusuna müdahil olmaları yönündeki girişimlerini ve Rum lider Anastasiadis'e sunduğu 5 maddelik öneriyi Rumlar, Türklere yapılması gereken baskının kendilerine yapıldığı şeklinde algılıyorlar ve çok da bozuldular.

 

Aslında işler pek de bekledikleri gibi gitmedi. Ne içte ne de dışta.

Rum basını Anastasiadis'le adeta dalga geçiyor.

Noble Enerji'nin yöneticisi John Tomich'in geçen hafta Lefkoşa'nın Rum kesiminde yapılan Ekonomi Konferansında Kıbrıs'ta karada veya da denizde yüzen platform üzerinde doğalgaz sıvılaştırma tesisi kurulmasının, mevcut gazın çok az olması nedeni ile mümkün olmadığını resmen açıklaması, Rum halkında şok etkisi yaratırken, Rum siyasilerin de karizmalarının fena halde çizilmesine neden oldu.

 

John Tomich, önce sıvılaştırma tesisinin 12 milyar Avro (16 milyar Dolar) olması ve sıvılaştırma ile tekrar gaz hale dönüştürmenin ilave birer masraf olması nedeniyle böylesi bir işe girmenin ekonomik olamayacağı söyledi. Sonra da en doğru gaz satış yönteminin Türkiye'yi ima ederek, komşu ülkelere boru hattı ile yapılmasının olduğunu belirterek kalpleri fena hoplattı, sinirleri de fena bozdu.

40 yıldır Rum halkına, her fırsat bulduklarında temcit pilavı gibi "Tüm göçmenler geri dönecek" vaadini sunan Rum politikacılar, doğalgaz konusunda da aynı taktiği uyguladılar. 2011 yılından itibaren önce doğalgaz sıvılaştırma tesisinin 10 bin kişilik iş imkanı yaratacağını söylemeye başladılar sonra da peşin yapılacak satışla da yılda 10 milyar Avro'luk bir gelir edileceğini ve Troyka'nın mali yardım için dayatmalarına gerek kalmayacağını Rum halkına yutturdular.  Bununla da kalmadılar, geçen yılın haziran ayında Vassiliko'da doğalgaz sıvılaştırma tesisi kurulması için ön anlaşmanın imzalandığını bile açıkladılar.

 

"Yalancının mumu yatsıya kadar yanar" diye atalarımız boşuna söylemediler. Şimdi mum bitti. Söylenenlerin hepsinin yalan olduğu ortaya çıktı ve acil olarak bir başka konunun bulunması arayışı içine girildi. Anastasiadis bula bula son 500 yılın eskimiş bir taktiği olan "hayali düşman yaratma" stratejisini buldu, fırına koydu, ısıttı ve Rum halkının önüne sürdü.

 

İşler berbat. Kendi bilim insanları bile Anastasiadis'i yalanlıyor ve uyarıyor...  

 

 

Ata ATUN

e-mail: [email protected]

http://www.ataatun.org 

Facebook: Ata Atun

http://www.twitter.com/ataatun