Küçük bir düzlük, devamında hafif bir engebe, gelişi güzel serpiştirilmiş beyaz renkte taşlar, doğalından akan bir derecik, bazen kayalık, alabildiğine geniş ve bu genişlikte yayılma özgürlüğüne sahip küçükbaş hayvanlar ki baharla beraber en şahane yünü sunma sözü verirler; buyurun size İrlanda kırsalı.

Cana yakın, geveze, cömert, cazibeli, hayalperest, eskiden kavgacı ve içkici İrlandalılar bu güzel çayırlıklara ne yaptılar?

Doğa tutkunlarının nefesini kesen İrlanda çayırlarının arasına serpiştirilen evler İrlandalılar için çok önemlidir. Bir ev kesinlikle İrlandalının şatosudur. Yani biraz İspanyol haciendo, biraz Teksas ranch veya veya biraz da Tudor malikanesi demektir mutlaka.

Bu efsanevi kırsala uygunsuz malzeme ile zevkten ziyade bir inat uğruna uyumsuz evler inşa ettiler.

Belki İrlanda’nın tanıtım fotoğraflarına bakınca kırsalda insanların iki odalı o sevimli köy evlerinde yaşadığını zannedebilirsiniz. Ancak Türkiye’dekine benzer bir şekilde yıllar önce kırsaldan kente göç eden ve yıllar sonra şehrin korkunçluğundan, karanlığından ve kalabalıklığından usanmış bir surette kırsala dönünce eski evlerini onarmak, ‘küçük güzeldir’ düşüncesiyle atadan kalan evlerini onarmak yerine eski evlerinin yanına daha konforlu, pencereleri daha büyük, sıcak suyu olan, tuvaleti içeride evler yaptırmaya başladılar. Böylece sakin, güzel, çekici kır evleri birden bire kırsalı kaplamaya başlayınca el değmemiş doğaya, hayvanların gezinmesine ve doğa severlerin göz zevkinin sınırlarına müdahale başladı.

Türkiye’nin betonuna alışkın bizler aslında bu uyumsuz, gereksiz büyüklükteki evlerin doğallığa aykırı duruşunu fark etmeyiz sanırım çünkü kişi başına düşen yeşil alanın ve onun kişinin üretkenliğine, mutluluğuna ve yaratıcılığına katkısını çok dikkate almayız…

İkinci Dünya Savaşı sonrası bu kırsal evler arttı, büyümeye de başladılar ama tabi onlar doğal ve yerel malzeme kullanıyordu, beton gibi bir korkunç yapı malzemesi söz konusu olmadı ve büyük ev inşa etmekten anladıkları yedi katlı apartman değildi.

Güzel olan şuydu ki alabildiğine geniş İrlanda çayırlarına kondurulan bu evlere bir de alabildiğince liberal bir algı ile farklı dönem mimari tarzları uygulamaya koyuldular. Olağanüstü uluslararası mimarı tarzlar ve ayrıntılar İrlanda kırsalında kendine yer buldu. İşte karşınızda Georgean Üslubu revaklar, kıvrımlı İspanyol verandaları, ferforje kapılar…Tabi Victoria Çağı ve tarzı lambaları ve masalsı su kuyularını da unutmamak gerekir.

Bütün bu çekiciliklere rağmen yine de sadelik ve doğallık gözetilmedi. Daha da mühim ve acı olanı ise bu yeni konforlu evlerin neredeyse hepsi geleneksel kırsal tasarımına sırt döndü, kır evi inşa etmenin ve binayı yön olarak konumlamanın gereği ve kuralı unutuldu. Köy evlerinin ve çiftliklerin tepe ve rüzgardan uzak ve etrafı seyre dalan kişinin manzarasını bozmadan inşa edilmesi kuralı unutuldu, ihmal edildi ve önemsenmedi, bu surette zamanla da unutuldu. Bu yeni, devasa, çok odalı ve konforlu evler genellikle tepelere veya arazinin ortasına bencilce konduruldu. Bu durumun farkında olan belde belediyeleri geleneksel ve en uygunu koruma, yer seçimini dikkatlice yapma, yerel malzeme kullanma ve tasarım tavsiye kitapçıkları da çıkardılar ama inşaatçıların umurunda bile olmadı. Bu sebeple 1971 yılında Jack Fitzsimons tarafından Bugalow Bliss isimli bir kitap basılarak geleneksel ve yerel malzemeye, biçim ve ölçeği dikkate almadan yapılan tasarımlar ele alındı. İrlanda kırsalını etkisi altına alan ve ‘Bungalow Saldırısı’ denilen bu evler için National Trust isimli vakıf hala daha inşaat izni veren yerel belediyelerle mücadele halinde ama belediyelerin oy kaygısı daha ağır basıyor.

Ancak unutulmaması gereken husus bu yeni görkemli evlerin bir tarzı ve tasarımı olduğudur.

O sebeple hala daha İrlanda kırsalında gezerken şehrili olmaktan gururlu biz Türkleri nasıl da etkiliyor ve bozulan güzelliğin farkına varamıyoruz. Oysa ki bu İrlandalıları rahatsız eden bu bozulmanın bile kendi içinde bir çekiciliği var.

Bu İrlanda evler genellikle Amerikalıların geniş arazilerine yaptıkları verandalı evleri andırıyor daha ziyade. İrlanda’nın Amerika ile bağlantısı, göç edenler, onların İrlanda’ya olan ilgisi dikkate alındığında bizdeki Almanya başta olmak üzere Batı Avrupa ülkelerine giden gurbetçileri ve onların Türkiye’deki kırsalda inşa ettikleri evlere benzetebilirsiniz.

Ancak Türkiye’deki plansızlık ve tarz yoksunluğu İrlanda kırsalındaki görkemli kır evlerini gezerken aklınıza gelmesin bence, üzülürsünüz.

Çünkü; şehrin engebeli topografyasına uygun olmayan, doğaya inat dikilen apartman binalar sadece çirkin değil…gurbetçi ve emeklilerin yılda sadece 2 ay oturacakları gereksiz, itibar kabul edilen, doğaya inat, zevksiz, tahrip edici beton çıkıntılarımız onlar.