İnsanlık Hz. Mevlana’yı yeniden keşfediyor. Bu yadsınamaz bir gerçek. Çünkü onun öğretisi, yaşadığı zamana hapsedilemeyecek kadar evrensel. Ve çünkü hepimizin ondan öğrenecek çok şeyimiz var.

Mesnevi’ye buradan bakarak, çağları aşan bilgeliğinin, ruha nasıl şifa olabileceğini öğrenmek mi istiyorsunuz? Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın Mesnevi Terapi adlı kitabını mutlaka ama mutlaka alın; evinizin serin bir köşesine çekilin ve okuyun. Okudukça kendi kendinize, ‘Nasıl iştir bu; nasıl insanın ruhu sakinleşir, nasıl oturduğun yerde huzur böylesi gelir de kaplar tüm benliğimi’ gibisinden düşüncelere yatacaksınız.

Mevlana ve Mesnevi üzerine nice kitaplar yayınlanıyor son yıllarda. Ben bunlardan uzak durdum; size de onu öneririm nacizane. Mevlana’yı öğrenmekse amacınız, sizi sıkan günlük dertlerden, kafanızı karıştıran sorulardan, bir mengene gibi ruhunuzu sarmala almış sıkıntıları atmaksa sırtınızdan eprimiş, alın elinize Mesnevi Terapi’yi efendim.

Nevzat Tarhan, Mevlana’dan ilhamla bakın neler diyor:

İnsanın gözü kördür ışık olmadıkça/Aşkın gözü kördür gerçekler olmadıkça/

Aklın gözü kördür ahlak olmadıkça/Hırsın gözü kördür terazi olmadıkça/

Şöhretin gözü kördür tevazu olmadıkça/Gücün gözü kördür erdem olmadıkça/

Paranın gözü kördür insaf olmadıkça/Menfaatin gözü kördür empati olmadıkça/

Adaletin gözü kördür hakkaniyet olmadıkça/Tabibin gözü kör dür tıp ahlaklı (etik) olmadıkça/

Medeniyetin gözü kördür bilgelik olmadıkça...

“Bilgi çağından bilgelik çağına geçerken Mevlana’ya gerçekten de çok ihtiyacımız var. Çünkü DNA’larımıza iyilikle kötülüğü kodlayan genler yok.” Aklın rehber olduğu günümüzde, kalbe yolculuk yapmak isteyenler Mevlana’nın Terapisine muhtaç, bendenizin naçizane fikrine göre.

Efendim, din bilginin yolu tımarhaneye düşer. ‘Gidip bir gezeyim, delilerin halini göreyim!’ diyerek kapıyı çalar. Girince elleri ayakları bağlı bir delinin sevinç içinde bağırıp çağırdığını, keyiften sarhoş olduğunu görür:

‘Yahu, elin ayağın bağlıyken bu neşe de nedir? Tutsaksın görmüyor musun halini?’ diye sorar. Deli, ‘Elim ayağım bağlı amma yüreğim bağlı değil. Gönlüm özgür olduktan sonra tutsak olmuşum ne çıkar? İki alem dediğin nedir? Bir deniz, adı da gönül. İşte o denizde hürüm ben.’ diye verir cevabını...

Deli tutsak olmasına rağmen kendini özgür hissedebiliyor. Tersinden bakın hele. Görünürde tutsak olunmadığı halde insana özgür olmadığını hissettiren çok şey vardır. “İnsanların beklediği biçimde kurallara uyarsam bu benim özgürlüğüme engel olacaktır” gibisinden düşünceler bunlardan biridir. Bunlar ruhu altüst eden düşüncelerdir ki, tez elden kovulmalıdır. Gönül zenginliği içinde bakabilen dünyaya, eli kolu zincire vurulsa da, özgür olabilir. Mevlana, insanın asıl özgürlüğe arzu ve dürtülerinden kurtularak ulaşabileceğini anlatıyor, din bilginiyle deli öyküsünde. Duygusal özgürlüğün, insanı mutlu etmesi açısından, fiziksel özgürlükten daha önemli olduğunu vurguluyor. Demek ki insan, kendi özgürlüğünü dış değil iç nedenlere bağlamalı. Eğer “şu kurallara uymazsam özgürlüğüm kısıtlanır” derse, insan kendini, gücünü aşan nedenler yüzünden mahpus damına koyar! Uzun etmeyeyim daha fazla. Önce Nevzat Tarhan Bey’e teşekkür edeyim hepiniz adına, sonra size ricamı tekrarlayayım: Mesnevi Terapi’yi edinin tez elden.

(Mesnevi Terapi-Dr Nevzat Tarhan, Timaş Yayınları)

 
(Star gazetesinden alınmıştır)