Geçtiğimiz Cumartesi akşamı Galatasaray 1911-1912 yılı süperlig (ne biçim bir Türkçeyse) şampiyonluğunu, Saraçoğlu Şükrü Bey’in adını taşıyan stadyumda kazandı. Aslında zaten kazanmıştı da, Mehmet Ali Aydınlar Beyefendi’nin icat etmek zorunda bırakıldığı bir saçma sapan play-off güldürüsü nedeniyle, şampiyonluğunu bir de onaylattırdı.


Rahmetli Öztürk Serengil’in deyimiyle mangıraj durumları bu kelaj sonuca sürükledi ligi. Hadi buraya kadar olan bitene bakıp başınızı iki yana sallayarak ve dahi tövbe tövbe diyerek işi geçiştirebilirsiniz. Ya bundan sonra olanlara ne diyeceksiniz!


Aaah sevgili Hasan Doğan Ağabey aah!! Seni nasıl aramam; nasıl özlemem! Cumartesi gecesi olanları mutlaka görmüşündür ve de acı acı gülmüşündür. Senin oturduğun koltuğun ne önemi, ne anlamı, ne de ağırlığı kalmış. Senin başına geçip de kısa sürede adam ettiğin, büyük saygınlık kazandırdığın kurum, bir şampiyonluk kupasını şampiyon olan takıma vermeyi bile beceremiyor! Ne işler bunlar, ne akıllara ziyan işler!


Yahu getirmişin kupayı Saraçoğlu’na, şampiyon olan takıma vereceğini açıklamışın, sonra bu takım senin gönlünde yatan olmayıp da dev bir aslan çıkınca, o saat dizlerin titremiş, “gel şu kupayı sana kıyıda köşede, kimsecikler görmeden vereyim; sen de savuş git millete çaktırmadan demek basiretsizliğini gösterebilmişin. Koskoca Galatasaray’a, Galatasaray camiasına, milyonlarca taraftarına hakaret sayılabilecek bir tutum sergilemişin, hem de bütün Türkiye’nin gözleri önünde. Galatasaray bunu kabul eder mi! Beşiktaş başkanıy ken sen şampiyon olsaydın, kabul eder miydin, soyunma odasında kupa almayı! Bu kadar emin miydin Fenerbahçe’nin kazanacağından da aldın kupayı getirdin Saraçoğlu’na?


Hani siyasetin futbola karıştığını söylüyordunuz her fırsatta ve de bundan yakınıyordunuz! Sonunda kupayı sahanın ortasında vermek için Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na gidip “babam biz bu işi beceremiyoruz, bir kupa vermekten bile aciziz. Kurban olayım, gel şu işi de sen hallet”, demek zorunda kaldınız. Ve Başbakan açtı telefonu İstanbul Valisi’ne, özerk olduğunu öne süren ama özerkliğin anlamını dahi bilmeyen TFF Başkanı gitti, asık bir suratla, kupayı Galatasaray’a verdi Saraçoğlu’nun orta yerinde. Sonra da ne Galatasaray Başkanı’nı, ne yöneticilerini, ne teknik direktörünü ne de futbolcularını kutlamak zahmetine bile katlanmadan çekti gitti... Böylece de tarafsız bir Futbol Federasyonu olmadığını bir kez daha kanıtladı bütün Türkiye’ye!


Beyefendi size ve ailenize saygım sonsuzdur. Ancak Sayın Başbakan el koymadan bir kupa dahi veremiyorsanız, lütfen ne bizi ne kendinizi daha fazla üzmeden istifa edin, bırakın Türk futbolu sizin katkınız olmadan toparlanmanın bir yolunu bulsun yeni seçilecek federasyonla.

(Star gazetesinden alınmıştır)