THY çalışanları çaresizlik içinde kıvranıyor. İşten atıldılar, üstelik çöp kutusuna dönen belleğin derinliğinde unutulmak üzereler.
 
Yüzlerce öğrenci tam olarak neden suçlandığını bilmeksizin hapiste ömür çürütüyor ve muhtemelen daha uzun bir süre bu böyle gidecek.
 
Metin Lokumcu’yu unutalı çok oldu zaten. Aziz hatırası için direnç gösterenler de birer potansiyel suçlu. HES vahşeti sürüyor.
 
Balyoz davasının mahkemesi değişti. Sil baştan yapılacak. Sağlık sorunları olan yüzlerce insan biçare adalet bekliyor.
 
Müyesser Yıldız koskoca bir koğuşta yapayalnız! Bir kedi istedi, olmadı. Sesini duyurması da giderek olanaksız hale geldi.
 
Büşra Ersanlı ve Zeynep Kuray’dan arada bir haber geliyor gelmesine de, neden hapiste olduklarına dair ikna edici tek satır bulunamadı.
 
Poşu davası fena sonuçlandı. Yüksek mahkeme onarsa eğer, bir genç insan daha çürüyecek.
 
Van depreminden sonra sefil olan insanlarımız şimdi ne vaziyette hatırlayan soran var mı? Çocuklar, aileler yaz geldi diye seviniyor sevinmesine de yaz uzun sürmez…

Uludere’de can veren insanlarla ilgili vicdanımızı serinletecek bir açıklama bekledik, durduk. Unutulur elbet, neler unutulmadı ki! Peki ama o ailelerle gönül bağı yeniden nasıl kurulur? Arada bir ödeme yaparak halledebilir mi maliye bakanı?
 
‘Parasız Eğitim İsteyenler Terör Örgütü’ mensuplarına oh olsun mu, demeliyiz? Kısacık gündemde yer tutmayı başardılar ama modaları geçti! Ha unutmuşuz, ha oh çekmişiz…
 
Cumartesi Anneleri’nin çilesi bitmez. Cop yediler, gaz yediler, itildiler, sövüldüler, hala meydanlardalar. Evlatlarının izi bulunur mu acep?
 
Her gün kadınlar şiddete uğruyor ve öldürülüyor. Adları, adresleri kimlikleri yok. Şimdi bedenleri de devletin oldu. Tecavüz edilseler de, istemeden evlendirilseler de, seslerinin çıkması yasak. Hatta bebeği nasıl doğuracaklarına bile hükümet karar veriyor.
 
Beş yaşında bebeler okula gidecek, dokuz yaşında başı bağlı Kuran öğrenecek, son sınıfta olanlar biçare, yeni okulları neresi meçhul…
 
TÜBA’da bilim adamı ara ki bulasın. Hepsi birden Allah’a el açmış akıl, fikir diliyor.
 
Üniversitelerde seçimler yapılıyor. Kendinden başka kimsenin oy vermediği adamlar rektör olarak atanıyor. Cumaları hutbe okunmaya başladı bazılarında!
 
İstanbul peşkeş çekilmeye devam ediyor. En son Sevda Tepesi’de imara açıldı. Kapıda deprem pusuya yatmış bekliyor, umurunda mı dünya başkanın. İmara açtıkça açıyor, sattıkça satıyor!
 
Mehmet Ağar beş yıldızlı hapishanede günleri eritiyor. Eğer o huzurlu, mutluysa cezaevlerinde sorun yok demektir(!) Tecrit uygulamaları, insanlık dışı muamele, siyasi suçlulara baskı sürüyor. Can vermek üzere olanlar işkence görüyor.
 
Memurlar toplu sözleşme masasına oturdu. Bir kara komedi oynandı, ardından da hakeme gönderildi. Hala açlık seviyesinde yaşamaya mahkumlar.
 
İş güvenliği yasası TBMM’de görüşülürken, hemen yanı başında bir işçi can veriyor. Duyan, merak eden, ilgilenen kaldı mı?
 
Kürecik hala ve sanırım Türkiye sınırlarında, milletvekilleri bile içeri giremiyor. Neler olduğunu bilen var mı?
 
Gıdalarımızın içine zehir katmaya devam ediyor kar manyakları! Ceza alan, pişman olan, utanması olan var mı?
 
Basın dediğinin eli, kolu, gözü, dili bağlı. Sussan sana yakışmaz, söylesen başın derde girer. Demokratikleşmenin hızı budur demek. İtirazı olan var mı?
 
Türkçe Olimpiyatları için TEM otoyolu kapatılmış. Saatlerce insanlar kan kusmuş, yollarda perişan olmuş. Belediye otobüsleri şeritler işgal etmiş. Kamyonlar orta yere bırakılmış. Hastası olan, çoluğuna çocuğuna gitmek için çabalayan rezil olmuş caddelerde. Hesap soran, ceza kesen, yüzü kızaran var mı?
 
Gülen ülke hala güvenli değil, diye gelmeyeceğini açıklamış. Haklıdır. Da kimin için güvenli değil, onu merek ettim. Yanıtını bilen var mı?

(BirGün gazetesinden alınmıştır)