Gerçekten böyle midir? Bu iddialı bir ifade olsa da bizleri rahatlatan ve batıyı suçlayıcı bir söylem değil midir?

British Museum diyelim orijinal adıyla, 15 Ocak 1759 tarihinde açılır. Bu dünyanın en büyük ve ilk müzesi hakkında ne denilebilir kısaca bilemedim. Ama şöyle ilginç bir geçmişi var.

1759 yılında Montague House olarak açılır ve şimdiki adını sonradan alır. Chelsea’li doktor ve toplayıcı/koleksiyoner Sir Hans Sloane tarafından toplanan 71 bin adet objeden oluşan koleksiyon Kral II. George tarafından satın alınmak istenir. Ancak ‘kralın ya parası yoktur’ denir veya bunun için ‘kendi şahsi servetini değil parlementonun da isteksiz ve ilgisiz onayını alarak satın alıp kamulaştırır’ diye de eklenir.

Başlangıçtan beri bedava olan dünyanın ilk umumi müzesi, müze personeli önceleri bahşiş de kabul edermiş! Saygın, mütecessis ve hevesli ziyaretçilere açıktır daha ziyade. Mısır mumyaları da bu meraklıların en ilgi duyduğu kısımdır o zamanlar. Ancak hemen ‘…zaten bu müzenin eserleri hep doğudan ve Asya’dan…’ demeyin zengin Ortaçağ Avrupa eserleri de fevkalade boyuttadır bu bazı ülkelerden bile yaşlı müzenin.

Bugün ise ‘Asur Koleksiyonu’, Rosetta Taşı, ‘Parthenon Mermerleri’ en iyi bilinen ve karşılarında dakikalar geçirmek istenilen eserlerdir ve hepsi Osmanlı topraklarından çıkmadırlar. Uluslararası ihtilafların kaynağı paylaşılamayan Parthenon Mermerleri, Ege’ye ait objelerin sadece bir kısmıdır! Yunan doslarımızı bu eserler için verdikleri uğraşta desteklemek gerekir. Zira onlar da Osmanlı döneminde elden çıkarlar.

Bodrum’dan getirilen iki mermer heykel ‘Dünyanın Yedi Harikası’ olarak bilinen Halikarnas Mozolesi’ndeki Maussollos ve eşi Artemisia olduğu düşünülür. Bodrum aşığı ve Halikarnas Mozolesi ile özdeşleştirdiğimiz Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın İngiliz otoriteri ile yazışıp antik dünyanın yedi harikasından biri olan mozoleyi geri isteyerek Bodrum mavisi ile buluşturma çabasının hikayesi gelir ilk akla bu eserin önünde…

Aşağıdaki yazışmanın orijinal metni yansıtıp yansıtmadığı bilinmez ama özeti ile sizi üzmeye yardımcı olacaktır.

“Mozolenin değerini ancak Bodrum’da, mavi gökyüzünde bulacağını” belirterek müzeden Türkiye’ye geri verilmesini ister.

‘Anadolu'nun sıcak güneşinin altında, arkasında masmavi gökyüzü ve deniz ile bir bütün oluşturması için inşa edilmiş olan Halikarnas Mozolesi’nin gri ve nemli İngiliz havasında soğuk bir müze odasında yeri yoktur. Lütfen anıtı olması gerektiğine iade edin..”

şeklinde yazdığı söylenir. Buna aldığı teşekkür dolu cevap ise

“Mozole’nin Bodrum mavisi ile sergilenmesi iyi fikirdir. Durumu bize hatırlattığınız için teşekkür ederiz. Mozole’nin bulunduğu oda maviye boyanmış, ışıklandırma artırılmış ve kaloriferlere petek eklenmiştir’ şeklindedir.

Londra seferinizde müzeyi ziyaret etmeyi düşünmüyor olamazsınız. Sabah erken gelmenizi öğleden sonraya bırakmamanızı tavsiye ederim. Her durumda bitiremeyeceksiniz lakin daha çok şey tecrübe edersiniz Anadolu Medeniyetleri Müzesi ile İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen eserlerle yaştaş eserleriyle…