İç gelişmeler nedeniyle Doğu Akdeniz’de ve Ortadoğu’da aleyhimizde olan gelişmeler arka plana düştü. Oysa üzerinde durmamızı gerektiren ciddi gelişmeler yaşanıyor. Burada sadece cumartesi günü Basra Konsolosluğumuz önünde yapılan ve Türk bayrağının yakıldığı Türkiye aleyhtarı gösteriden de söz etmiyoruz. 
Dışişleri Bakanlığı’ndan kızgın bir açıklamaya neden olan o gösterinin yanı sıra, geçen hafta Kıbrıs açıklarında Türk jetleri ile İsrail jetleri karşı karşıya geldi. Dışarıda çok önemsenirken, bu haber bizde çok fazla ilgi uyandırmadı. 
Bu iki gelişme bile, Türk dış politikasını, baş ağrıtacak ve askeri söylemin de dahil olacağı sıcak bir yazın beklediğini göstermeye yetiyor. Irak Başbakanı Maliki’nin “Türkiye düşman ülke haline geliyor” lafı da bu çerçevede farklı bir boyut kazanıyor. 
 
Şamda patlayan bomba
Şiiler arasında bu algının artmakta olduğunu gösteren gelişmeler yaşanıyor. İstediği kadar saçma olsun, Şam’da patlayan ve El Kaide’ye atfedilen bombalı saldırılarda bile Türkiye’nin parmağını görenler var. 
Bu arada İran ile ilişkilerin normal rayda tutulması için çaba sarf ediliyor. Hatta karşılıklı “küçük güzellikler” de yaşanmıyor değil. Örneğin İran, Suriyeli muhaliflerin kaçırdıkları iki İranlı mühendisin serbest bırakılmasını sağladığı için geçen hafta Türkiye’ye resmen teşekkür etti. Bu haber de bizde nedense dikkat çekmedi. 
Aynı sıralarda Türkiye de Suriye rejimi tarafından tutulan iki Türk gazetecinin serbest bırakılmasını sağladığı için İran’a teşekkür etti. Bu bile bir “takasın” gerçekleştiğini gösteriyor. Ankara ile Tahran arasındaki bu işbirliği olumlu olsa bile, hangi ülkenin Suriye’de hangi tarafı desteklediğini de ortaya koyuyor.
 
Rumların yeni ihalesi
Bu nedenle bu “küçük güzellikler,” rejimin sıkı kontrolü altındaki İran basınında Türkiye aleyhtarı yazıların çıkmasını engelleyemiyor. Yaşanacak gelişmelere göre Türkiye aleyhtarı gösterilerin Suriye ve Irak’ta sonra İran’a da sıçraması halinde şaşırtıcı olmayacaktır.
Bunlar yetmiyormuş gibi, Doğu Akdeniz’de Rumların hidrokarbon aramaları için açtıkları yeni ihale geçtiğimiz Cuma günü Ankara’nın “askeri tedbirler” çağrışımlı sert bir açıklamasına neden oldu. 
Açıklamadan da anlaşılacağı gibi, Rumların ihalesine Fransa’dan Total, Malezya’dan Petronas, Kore’den Kogas, İtalya’dan Eni, Rusya’dan Novatek, İsrail’den Delek ve Avustralya’dan Woodside Energy Holdings’in de bulunduğu 15 şirketin katılmış olması Ankara’yı bir hayli kızdırmışa benziyor.
Konuyla ilgili dışişleri açıklamasında “çoğu orta büyüklükte şirketler” ifadesiyle başvuran şirketler azımsanmaya çalışılsa da, yukarıdaki kısa liste bile bunların arasında dünya devlerinin olduğunu göstermeye yetiyor. 
Bu arada, Türk ve İsrail savaş uçaklarının böyle bir ortamda, Kıbrıs semalarında karşılaşmış olmaları da elbette ki manidar. Dışişleri açıklamasında, Türkiye tarafından Kıbrıs çevresinde tartışmalı görülen alanlarda “hiçbir faaliyete müsaade edilmeyeceği” net ifadelerle belirtildikten sonra, söz konusu şirketler “ihaleden çekilmeye davet ediliyorlar.” 
Buna uyulmaması halinde bu şirketlerin hem çıkacak olan gerginlikten sorumlu olacakları, hem de Türkiye’deki enerji projelerinden dışlanacakları belirtiliyor. 
Bizde “rest,” bazı yabancı yorumcular tarafındansa “blöf” olarak nitelenen bu ciddi uyarıların sonuçlarını görmek için fazla beklememiz gerekmeyecek. 
 
Yeni sıkıntı işaretleri
Yazılanlara bakılırsa, söz konusu şirketlerin Ankara’nın uyarılarına uymaya pek niyetleri yok gibi. Bu da Türkiye’yi Rusya, Fransa, İtalya, Güney Kore ve Avustralya gibi ülkelerle karşı karşıya getirme potansiyeline sahip. İsrail’den ise hiç söz etmiyoruz zira o ülkeyle ilişkilerde gelinen nokta ortada. 
Bu genel görüntü karşısında, artık biraz da “akademik” olan, dış politikamızın başarılı sayılıp sayılamayacağı tartışmasını başka güne bırakıyoruz. Ancak, önümüzdeki dönemde ciddi maharet isteyen bir dış politika yönetiminin gerekeceği apaçık ortada. Yoksa kendimizi hiç arzulanmayan derecede sıcak olan bir yazım ortasında bulacağız.
 
(Milliyet gazetesinden alınmıştır)