Aslında bugün yazmayacak ve elimde olan bir romanı bitirmeye kararlıydım ancak Cizre’de yaşananlar, PKK militanlarının olduğu iddia edilen yol kontrol görüntüleri ve buna ilaveten son günlerde yine PKK’nin şantiye basma, işadamlarını kaçırma ve akıldışı eylemlerini de görünce dayanamadım, yazdım.


Yazarken de aklıma; Öcalan’ın daha önce yaptığı ve kendisi “tarihi uyarı” olarak nitelendirdiği, PKK’nin içine Ergenekon, dış servislerin sızdığını, bunların PKK’nin insiyatifi dışında eylem yaptığını ve her zaman barışı sabote ettiği açıklaması geldi.


Özellikle bu kriptolar, son günlerde sosyal paylaşım sitesi olan tweetter ve facebook gibi sitelerde hem gezi olayları ve hem de PKK’nin neden savaşmadığıyla ilgili çok kirli bir propaganda yapıp duruyorlar.


Çekilme sürecinde yaşanan isteksizliğini, ipe un serme görüntüsünü ve henüz yüzde 15 oranında çekilmeyi yaşayan PKK’nin, Öcalan’a, tüm dünya kamuoyuna ve özellikle Kürt kamuoyuna verdiği söze rağmen neden eylemler yapıyor ve neden Türkiye’nin sinir uçlarından biri olan yol kontrol eylemine kalkışıyor diye sormak gerekiyor?


Acaba birileri Öcalan’a rağmen başka planlar mı yapıyor?


Bunu anlamak için biraz geriye gitmek lazım. Kürt olmayan, beyaz Türklerden oluşan ama PKK’ye son 20 yıldır destek veren, yol gösteren, stratejik danışmanlık yapan ve medya alanında Öcalan’a koruma sağlayan derin iç ve dış güçlerin faktörüne bakmak gerekir.


Ülkenin her kurumunda konuşlanan, her görüş ve ideolojiler içine kendi adamlarını yerleştiren, PKK’yi kontrol etmek için her biri ayrı bir mevziden atışlar yapan bu Beyaz Türkler ve bağlı oldukları kriptolar öyle görünüyor ki yine karanlık emeller peşindeler.


Özellikle gezi olaylarında o kadar güzel koordine ve senkronize oldular ki, sanki farklı konuşuyorlarmış gibi bir koro oluşturdular, gariban ve saf kamuoyunu da yönlendirmeye ve algılarını yönetmeye kalktılar ama Allah’ın işine bakın ki pek başaramadılar.


Kardeş halklar arasında kin, nefret ve olabildiğince düşmanlık duyguların yerleşmesine çalışan münafık grup “entel”, “dantel” sıfatıyla da görevli oldukları merkezlerinin emir ve talimatları doğrultusunda durmadan yazıp durdular.


Ama çok zekice, çok kurnazca ve bir o kadar da alçakça bu ülkenin kanına girmek istediler. Tekrar kan dökmek, saf ve mazlum Anadolu insanın yüreğini ateşe atmak ve böğrüne hançer saplamak istediler.


Bu süreçte bazı gazeteler ve özellikle iki televizyon, isimlerini vermem gerekmez zaten biliyorsunuz. Okuyucu ve izleyicilerini mükemmel tilki kurnazlığıyla o kadar ince ince yönlendirdiler ki, ABD’nin CIA’sı bile böyle bir kuyumcu titizliğini ve ustalığını gösterememiştir.


Topluma, şeytanlıklarını hissettirmeden bu milletin evlatlarını istedikleri yere kısmen götürmeyi başardılar.
Bu kriptolu provakatörler gerektiğinde gayet provakatif bir dile ve kaleme sahip olabilmekte; kitleleri cepheleştirmekte, sokaklara dökmekte ve kan dökmekte oldukça ustadırlar.


Bu kriptoları tanımak isteyenler yabancı basına, yerli basının kalemşörlerine, bazı STK ve onların dış bağlantılarına, İslam adı altında faaliyet yürüten yüzlerce vakfa, CIA’nın TR’li siyasetçilerine ve Soros’un çocuklarına baksınlar.


Tabii bizim Diyarbakır’lıların da Diyarbakır’daki Soros’un çocuklarına bakmalarını tavsiye ederim.


Türkiye’deki kriptolar daima bir rol paylaşımı ve ittifak içinde projelerini yürütmüşlerdir.


Örneğin (tabi Türk kardeşlerim bana kızmasınlar) “Türkçülük” denilen Türk’e rağmen yürütülen ve Türk’ü İslam’dan, geçmişinden, değerlerinden koparmayı, kafatasçı bir hale sokarak, inanç ve değerlerinden koparılmayı amaçlayan toplum mühendisleri, genellikle Yahudilerden oluşmuştur.


Osmanlı’dan, İttihatçılardan bu tarafa planladıkları ve piyonlarını ön cephelere yerleştirdikleri “Türkçülük” üzerinden milleti ve kardeş halkları ayrıştırmayı, vuruşturmayı başardılar.


Asıl kalleşlikleri de; ülkede en büyük iç savaşını yaratarak, işgalci güçlerin müdahalesini sağlayarak ve yer altı yerüstü zenginlikleri paylaşarak bu defa “Kürtçülüğe” el attılar.
Gayeleri de; kuşkusuz tarihten beri kullandıkları Kürtleri piyon olarak kullanmaya devam etmekti. Kemalist zihniyetin desteğiyle de Öcalan’ı yarattılar.


Uzun bir süre başta MİT, TSK gibi kurumların himayesinde bazen dolaylı ve bazen de doğrudan Öcalan’ı besleyip büyüttüler. Onu daha da büyütmek için ülke genelinde bağnaz Türk milliyetçiliği, Doğu ve Güneydoğu’da ise amansız katliamları gerçekleştirdiler.


Kürt gençlerinin dağa çıkması için yeryüzünde ne kadar insanlık suçu varsa hepsini işlediler. 1984’ten 2009’a kadar tüm bölge onların tekelindeydi. Yeşiller, Çatlılar, Abulkadir Kanatlar, Murat Demir ve Murat İpekler gibi seri katilleri yetiştirmekle kalmadılar. Köy basma, yakma, insan ve hayvanları diri diri gömme gibi her türlü vahşeti de sergilediler.


Bütün bu katliamların içinde payı büyük olan dönemin süper valisi Kozakçıoğlu kim bilir belki de, ömrünün son yıllarında vicdan azabına dayanamadı ve hayatına son verdi.


İşin özü; sisteme egemen olma arzularını devam eden beyaz kriptolu kesimler, gezi parkı gibi eylemler, Kürtler ve özellikle PKK/KCK üzerinden hükümeti-devleti tehdit ve terbiye etmek için her türlü kirli oyunlarını sergiliyorlar.


Bu kirli emelleriyle de tarihin her döneminde acı yaşayan Kürt halkına da tekrar yeni acılar yaşatmak da istiyorlar.


Umarım artık hem Türkler ve hem de Kürtler artık oyuna gelmez ve bozar bu kirli oyunu.