Susmalar ardında konuşulmamışlıkları da bırakır bazen.


Her susku paylaşım değildir, her paylaşım susku olmadığı gibi. İç içe geçmiş olaylar örgüsüdür hayat dediğin. Sunulan hayatlarda bir an bile olsa aitlik anlarının hazzına varmak uğruna nice an adarız.


İşte böyle gelgitlerin içinde kendine geldiğinde kadın kurbanlık koyun gibi elleri ayakları bağlı hayata sunulmuş hissetti kendini. Tüm bedenini saran korkudan çok bilmediği bir hayata dair kapıların ona açılmış olmasıydı. Kendi kendine “Başaracağım!” dedi ve o an binlerce yaşanmışlık üstüstü zihnine yüreğine doluşmaya başladı, biliyordu bunun ne anlama geldiğini; arkana bakmadan kaçmalısın diyordu sırtındaki geçmiş adı verilen kambur. İnançlarının peşinden gittiğinde basına gelenleri, insanların değişkenliklerini, kimsenin olduğu gibi olmadığını niceler yaşadığını anımsadı. Aynı filmi yeniden seyretme endişesi hücum etti varlığına. Gitmeliyim diye iç geçirirken yenik düşüp geçmişe, bir sesle irkildi. Adam “İyimisin yar!” diyordu. Yüzüne tüm zihninden ve yüreğinden geçenleri gizlemeye çalışan sahte bir gülümsemeyle gözlerini kaçırarak “İyiyim!” diyebildi ve akşam güneşinin getirdiği karanlığa sığınmak ister gibi kapadı gözlerini.


“Aynılıklarla boğuşmak mı bu hezeyana sürükler seni?” deyiverdi adam.


Kadın nutku tutulmuş bir halde kalakaldı, nefes alamadı. Tuttuğu nefesi alsa tüm içindekileri okuyacaktı sanki adam, susmalıyım diye cebelleşti bir süre ve bu suskular yaş olarak konuşmaya başladı yanaklarından süzülerek.


Yavaşça kadının oturduğu sandalyenin önüne diz çöküp elini tutu adam, ne sus dedi, nede teselli verdi. Kadın ağladı ,adam sustu. Adam sustu, kadın ağladı. Kadın elindeki sıcaklıkla, adam akan damlalarla arındı. Sustuklarının çoğunu paylaşarak temizlendiler. Ve Kadın neden sonra hıçkırıklarının arasında kesik kesik konuşmayı başarabildi.


“Adalet diye bir şey var diyorsun ya bana hep, yok öyle bir şey, anlıyormusun, yoook! Sadece düşünüyorum bazen hiç kimseye bir kötülük etmedim, kimseyi bilerek incitmedim, kimsenin ahını almadım ama bak görüyorsun değil mi, sonuca bak! Hadi söyle bana! Sen ki bu hayatı yemiş yutmuşsun herşeyi çözmüşsün, bilgesin, ermişsin sen söyle bana bunları benim yaşamam için bir sebep söyle!” Kadın sözlerini bitiremeden yeni bir ağlama krizinde kaybetti kendini.


Bir süre sonra adam kalktı elinde iki kahve ve sigara ile geri geldi. Hem sinirli hem şaşkın bakıyordu kadın adama. Durumu farkedince adam tebessümle “Kahvelerimizi sigaralarımızı içip biraz dinlenip sonra gene ağlarız senin geçmiş benim tecrübe dediklerime. Doğrulmalısın şimdi ki güç topla biraz. Ağlamak için gülmekten daha çok enerji harcamamız lazım çünkü!” diyerek göz kırptı kadına ve kahveyi uzattı.


Şaşkın bir halde kahve ve sigarasını içerken kadın göz ucuyla adamı süzüyordu, derin derin nefes alıp adam güzel bir gece olacak dedi. Kadın gözlerini kapayıp ya sabır çekerken aldığı o bir kaç derin nefesin ruhunu nasıl rahatlattığını farkettiğinde birden kendine gelir gibi oldu. “Benim geçmiş senin tecrübe dediğin!” diye sayıklar gibi konuştuğunda kadın ne demek istediğini anlamaya başlamıştı adamın. Adam sustu, gülümsedi, yeniden sustu, yeniden gülümsedi…


Ve adamın dilinden dökülmeye başladı sözler:


“Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir (Elif Şafak / Aşk). Sen sanırmısın kimse senin kadar acı çekmez, kimsenin canı yanmaz, kimse lanet etmez, isyan etmez yaşadıklarına. Eder elbet, hele bazılarını duyunca insanın yaşadıklarına ağladığı için utanası gelir. Ama sabır ve inanç insanları dönüştürür. Yaşadıklarına lanet etmek yerine `Ben bunu neden yaşıyorum acaba? Ne öğrenmem gerekiyor bu olaydan?` diye bakmayı başarabilenler yani kendi hayatları için başkalarını suçlamak yerine başkalarına öğretileri için teşekür etmeyi bilenler her zaman yol alır. Sen bilirmisin en büyük adım affetmektir! En çokta kendini! Dilinden sözler başkalarına lanet için akarken duymazsın kendin için söylediklerini. Ağlamak mı dileğin? Ağla… Kırıp dökmek mi rahatlatacak seni? Durdurmam… Kendine ulaşıncaya kadar etrafına ne yapmak istiyorsan yapmaya devam et lütfen. Buradayım ve bir gün yanıma bitti ben kaldım sadece geriye diyene kadar burada bekleyeceğim seni. Ama bil ki bu geldiğin yer kendine giden yol. İnsan kendine ulaşmadan hep başkalarının yolundan gider.”


İkiside sessizce birbirlerinin gözlerinde kaybolduklarında gün geceye kucak açmıştı.


“Duvarın camdan olması şeffaflık dersin ya bana ey yar! Yanıltmak ve görüntünde kaybolmam için onu görünür yaptın, bilirmisin bunu? Ruhumun aynası dediğinde bana, bilmezmisin ki sen, cam duvarda yansıyan aynada kimi görürsün?” dedi ve sımsıkı sarıldı kadına.


"Sadece sarıl!" dedi nadın… "Sadece sarılıyorum..." dedi adam.


Sarıldılar...