Kendimde öte gidecek yerimin olamayacağını düşünmeye ve farkındalığını yaşamaya başladığım andan itibaren sonu gelmez oldu içimdeki soru ve cevapların.

Uzun zaman önce hangi yanılgının kucağına bıraktığım bir ceza olmuş ki yüreğim, ben hala farkında değilmişim yitirdiklerimin. Başkalarının anlamlı kıldığı doğrulardan yapılma erişilmez bir kulede, kendime zemin yapmışken başarısızlıklarımı, öylesine güzel elbiseler giydirmişim ki kaybedişlerime.

Aynı yoldan geçmeyenin bilemeyeceği bazı sözler dökülse de dilimden bilirim en güzeli insanın bir sabah kendine uyanmasıdır. Serzenişlerimin altındaki o koca çukurları görmezden gelip en düz gibi gözüken yollarda neden yorgun düştüğümü şimdi çok çok iyi anlıyorum. Sen seçmişsen yolunu inanarak, her şeyine razısındır ama sunulmuşsa ve yoruluyorsan bil ki başkalarının izinde, yönündesin.

En kalabalık denilen anların birinde bir can bir cana kıyarken, bir çocuk sokakta ölürken, birisi açlık çekerken, bir diğeri yüreksizlikten sinerken fark ettim ki varoluşumuz ruhunu çoktan satmış kendini bir telefona, eve, arabaya, kariyere. Sahte yazıp çizmeler, rakı masasında yenilenmeler, ölümüne sevmeler ilmiğini bir ara bilmeden boynumuza attığımız ipi kısaltmakta sadece.

Sevgisiz, huzursuz, umutsuz, robot olarak öleceğimiz günü bile beklemez olmuşuz. Ölüm öyle korkulacak bir şey değildir çoğunuzun ardından yas tutacağı kadar, eksiklerini tamamlamak için gelmiş her ruh illaki görevi bittiğinde terk edecektir içinde bulunduğu bedeni.

Hatasız, yarasız beresiz ya da hiç başarısız olmadan yaşayanlara bakıp aldanmanın ne büyük bir hata olduğuna uyandım mesela. Yaşamak dediğin her şeyi ile bir bütün olmalıyken şımarıklık, ego, korkaklık ve acizliği ‘doğruluk’ saymışım meğerse.

Kendi gözlerimin içindeki ışıltıyı bırak rengini unutmuşken başka gözlerin sevgi ve şevkatle bakmadığından dem vurur olmuşum.

Bedenimi her an eziyet ederken yediklerim ve içtiklerimle hayatı, şartları, yaşam şekillerini bahane eder olmuşum.

Bu ‘olmuşum’ ve ‘uyandıklarım’ listesi uzar gider sayfalarca.

Şimdi bu satırları okurken şu küçük sorulara yanıt ver olur mu? Ama dürüst lütfen kimse yok sen varsın seninle…

Mutlu musun? Neden?

Mutlu olmak için her gün neler yapıyorsun?

Huzurlu musun? Neden?

Yaşadığın hayat senin mi? Neden?

Uykuya geçmeden önce en çok neyi düşünülüyorsun?

Hiç hayal kurdun mu? En son ne zaman ve ne hayalin? Ve o hayal nerede şimdi?

Korkuların neler?

Yalnız mısın? Kalabalıktaki yalnız mısın?

Hayatının kontrolü sende mi?

Ve kendini seviyor musun?

Demem o ki ey varlığım…

Bunca zaman seni kabullenmeyip bu kadar zorladığım, isteklerine, yüreğine, bakış açılarına, fikirlerine saygı duymadığım, seni görüp işitmediğim için özür dilerim.

Seni seviyorum ve bu yolculukta beni yalnız bırakmayacağına inanıyorum.

Yeniden hoş geldin!