Kıbrıs adasının her iki kesiminde yıllardır devam eden beklentiler bu yılda karşılanamadan gelecek yıla devrolacak. Güney Kıbrıs’ta yaşayan Kıbrıs Rumları uzun zamandır Kıbrıs Türklerinin yaşadıkları sıkıntılar sonrasında azınlık vatandaşı olarak bir gün  kendilerine katılacaklarını umutla beklerken, Kıbrıs Türkleri ise Devletin eşit vatandaşları olduklarının Kıbrıs Rumlarınca biran önce kabul edilerek yeni devlet kurulabilmesi için gerekli çalışmalara başlanmasını umutla bekliyorlar.


Muhasebe defterinin her sayfasının sonunda “ Nakli Yekün” satırı vardır ve bu satıra yazılanlar devamlı çoğalır. 1950 li yıllardan beri Kıbrıs muhasebe defterinin “Nakli Yekün” satırına yazılanlar gittikçe büyümekte ve içinden çıkılamaz hale gelmektedir. 1960 yılında bu birikenler sıfırlanmaya çalışıldı ve sıkıntılı da olsa bilanço tutturuldu. Ancak daha üç yıl dolarken 1963 Aralık ayında Kıbrıs Rumları’nın saldırısı ile tarihe geçen “Kanlı Noel” olayları ile bu hesaplar bozuldu ve tek taraflı muhasebe defteri tutulmaya başlandı. 1974 yılına gelindiğinde Kıbrıs Rumları tüm defterleri yırtıp kayıtları yok etmeye çalışırken aniden bilançoda bir eşitliğe gidildiğini gördüler. Sonrasında 2004 Referandumuna kadar geçen sürede birçok çalışma yapıldı, gayret gösterildi ancak tüm adanın sahibi olduklarına inanan Kıbrıs Rumları hiçbir teklifi kabul etmedi. Bu yılın Şubat ayındaki Kıbrıs Rum tarafı başkanlık seçimleri sonrasında başlaması beklenen ikili görüşmeler henüz başlayamadı. Yılın bitmesine on gün kaldı. Ancak Kıbrıs adasında görev yapan Birleşmiş Milletler Barış Gücünün görev süresinin bitmesine de bir ay kaldı. Ya da Güvenlik Konseyinde tekrar oylanacak ve 5 daimi üye olumsuz görüş bildirmez ise yeni bir altı aylık süre için uzatılacak. Kıbrıs konusunun bir an önce çözüme kavuşmasını samimiyetle isteyen devletler hangileri, istermiş gibi görünen devletler hangileri. Ayrıca bu konuya ilgi göstermeyen devletler var. Güvenlik Konseyindeki beş daimi üye bu süreyi uzatmaz iseler muhtemelen önümüzdeki üç veya dört ay zarfında bu görüşmeler yapılıp bir sonuca ulaşılır ve altmış yıla yaklaşan Kıbrıs sorunu biter. Ancak bu devletler gerçekten Kıbrıs sorununun çözülmesini istiyorlarmı?


Kıbrıs adasının etrafında varlığı tesbit edilmeye başlanan hidro karbon yatakları Doğu Akdenizdeki sıkıntıların sona ermesine ne kadar yardımcı olabilir. Buradaki gaz ve petrol ekonomik olarak çıkarılabilirse en yakın tüketici olan Avrupa ülkelerine Akdeniz ve Ege denizini takip eden borularla Yunanistan üzerindenmi bağlanacak. Yoksa Türkiye üzerinden mevcut hatlara  bağlanarak en düşük maliyetlerle mi pazara ulaştırılacak? Bu bölgedeki kaynakların en erken bir zamanda çıkarılarak şu anda yüksek seyreden gaz ve petrol fiyatlarının düşmesine yardımcı olması da sağlanırsa, bunları kullanan ülkelerin bütçelerinde meydana gelecek rahatlamaların ve enerji giderlerindeki azalış ile fazla veren bütçe rakamlarının yatırımlara yönlendirildiğini düşünürsek, bu ülkeler en büyük sorunları olan işsizliğe çare bulurken ayni zamanda sosyal sıkıntıların da azalmasını sağlayacaklar bunu takip eden sürede üretimleri artacak ve ekonomilerinin çarkları daha süratli ve sağlıklı dönmeye başlayacak. 2007 yılında başlayan ekonomik krizin yarattığı sorunlar şu anda bir miktar giderilmeye başlanmış olsa da, Kıbrıs adası çevresindeki bu kaynakların tüketime sunulması Doğu Akdenizde kıyısı olan ülkeler kadar Avrupa kıtasındaki ülkeleride ekonomik açıdan rahatlatacak. Hatta üretimin artmasıyla  oluşacak fiyat rekabeti ve maliyet düşüşleri pek çok ülkenin enerji girdilerinin azalmasına, dolayısıyla refah seviyelerinin yükselmesine yardımcı olacaktır. Bunların hepsini birden okuyunca hayal gibi görülebilir. Ancak unutulmamalıdır ki kurulan hayaller planlara aktarıldığında gerçek olur.


Tekrar hassas konumuza dönecek olursak, Kıbrıs adasında bitmek bilmeyen Rum isteklerine birileri (Güvenlik Konseyi) dur demez ise ekonomileri sıkıntı içerisinde olan gelişmiş Avrupa ülkelerinin mevcut ekonomik problemleri yakın yıllarda mutlu son olarak çözülemeyecek. Bunun görülebilmesi için falcı olmaya gerek yok. Önümüzdeki günlerde BM de gündeme gelecek olan Kıbrıs Adasında görevli Barış Gücünün görev süresinin uzatılmasına ihtiyaç var mıdır sorusunun “hayır” olan cevabı BM koridorlarında fısıltı gazetesine servis edilirse, bahar aylarında tabiat uyanırken Kıbrıs adasında yeni bir devlete göz kırpılabilir. Veyahut yüksek enerji maliyetleri ve işsizlik sorunuyla boğuşan gelişmiş Avrupa ülkelerinin son durumlarını irdelemek üzere gelecek yıl bugünlerde sene sonu yorumlarında tekrar buluşuruz.