HÜKÜMETE yakın bir gazete şu başlığı atmış:

“Hatay’da yerli Baasçılar provokasyon yapıyor”.

Kastedilen kimlerdir?

Kimler olacak?

Hatay nüfusunun yaklaşık yüzde 30’unu oluşturan “Arap Alevileri”, yani Nusayriler...

* * *

Sanırım bazı ilkeleri yeniden hatırlatmamız gerekiyor:

-  Olaylara mezhepçi bakanlar, herkesin olaylara mezhepçi baktığını sanırlar.

-  Bir siyasi parti liderine “Sen mezhebin nedeniyle Esat’ı devirmek istiyorsun” demek ne kadar ayıpsa, bir siyasi parti liderine “Sen mezhebin nedeniyle Esat’a destek çıkıyorsun” demek de o kadar ayıptır.

-  Türkiye’nin Suriye politikasına itiraz eden Sünniler olduğu gibi, “Esat mutlaka gitmelidir” diyen Aleviler de olabilir.

-  “Nusayri eşittir Esatçı” denklemini kuranlar, mezhep çatışmasını körükleyenlerdir.

Statü sembolü olan 12 şey

BİR: Çok pahalı ama herkesin bilmediği, fazla gösterişli olmayan markalara yönelmek...

İKİ: Güneş enerjisine ağırlık veren ev, dönüşümlü kâğıt, organik giysiler üzerinden geliştirilen çevre duyarlılığı ve hayat tarzı.

ÜÇ: Hayırseverlik...

DÖRT: Kadınlar için: Gündüz asla topuklu ayakkabı giymemek ve “Chanel” marka babetle gezmek.

BEŞ: Farklı yaşam tarzlarına aşırı saygılı ve anlama çabası içinde olmak.

ALTI: Füzyondan klasik mutfaklara dönüşümü tamamlamış olmak.

YEDİ: İtalyan mutfağına kuru fasulye muamelesi çekmek.

SEKİZ: Âlemlere akmayı küçümsemek ve gürültü patırtıdan uzak mekân arayışlarına yönelmek.

DOKUZ: Yakın döneme dair tarih kitapları okumak.

ON: Şeysel ve Maldivler’i bir tarafa bırakıp rotayı Zanzibar, Portekiz ve Dalmaçya Kıyıları’na çevirmek.

ON BİR: Dekorasyonda herhangi bir dekoratöre teslim olmaktan köşe buca kaçmak.

ON İKİ: Hindistan’ın “telli baba”larını ziyarete gitmek ya da yoga yapmaktan kaçınıp kişisel yaşam koçlarına yönelmek.

İster alyans göster ister sekiz takla at

ALYANSINI Waterloo’da zafer kazanmış muzaffer bir kumandan edasıyla kameralara gösteren Meltem Cumbul için şöyle yazdım:

“Hollywood’lara heves etsen de, Amerikalarda okusan da içindeki Kezban’ı öldüremiyorsun”.

* * *
Gazeteci-yazar Mutlu Tönbekici, Twitter’dan bana cevap verdi:

“Hepimiz Meltem Cumbul’uz. Bana yüzük taksalar amuda bile kalkar öyle gösteririm be! Alyans Kezban’ıymış. Peee...”

Bununla da yetinmeyen Tönbekici, bir de makale döktürdü.

Özetle diyor ki:

Biz kadınlar böyleyiz. Severiz alyansımızı, öperiz, koklarız ve de gösteririz”.

* * *

Mutlu Tönbekici kendi adına ya da yanında yöresinde bulunan kadınlar adına konuşmalı.

Mutlu Tönbekici ve etrafındaki kadınlar, “güzel alyansım/cici alyansım” hevesiyle yanıp kavruluyor olabilirler.

Benim etrafımdaki kadınların böyle bir tutumları yok.

Mesela Meltem Cumbul’un alyans gösterme olayının sakilliğine benim dikkatimi çeken bir kadın arkadaşım oldu.

* * *
Olay şudur:

Alyans göstermeyi sakillik olarak yorumlamayan kadınlar olduğu kadar, alyans göstermeyi “süper kezban’lık” olarak gören kadınlar da var.

Mutlu Tönbekici kendi hislerini, heveslerini, hülyalarını bütün kadınlara teşmil etmemeli.

* * *
Kadınlar için dayatılan...

-  Mutlaka bir erkek tarafından beğenileceksin...

-  Mutlaka bir erkeğin evlenmeye layık bulduğu kadın olacaksın...

-  Mutlaka bir erkek seni nikâha değer bulacak...

Yaklaşımı var.

Bu yaklaşım, kadını aşağılayan erkek egemen yaklaşımın dik âlâsıdır.

“Alyans gösteren kadın”, biraz da işte bu erkek egemen anlayışa teslimiyetini tescillemiş oluyor.

* * *
Dediğim gibi:

Dileyen kadın bu türden bir teslimiyet içinde olabilir.

Tek bir şarkımız var:

Bütün kadınları kendi gibi görmeyecek.

Yuh olsun İsrail mahkemesine

AMERIKALI bir insan hakları savunucusu idi Rachel Corrie...

2003 yılında Gazze’ye gitti.

Filistinlilerin evlerini yıkan İsrail buldozerlerinin önüne çıktı.

Bedenini siper etti.

İsrail ordusuna ait buldozer, Rachel Corrie’nin üzerinden acımasızca geçti.

Genç kadın buldozer altında can verdi.

* * *
Corrie’nin ölümü hakkında İsrail mahkemesi karar vermiş.

Demiş ki kararında:

“Buldozerin suçu yok, bütün suç Corrie’nin... Buldozerin önünden çekilmeliydi”.

Yuh diyorum.

Başka da bir şey demiyorum.

Hiç anlamayanlar için

Çiçek-Arınç kavgası

-  Polemiksizlikten canı sıkılmış olan Bülent Arınç, “Dur, ben bir Cemil Çiçek’e inceden sataşayım” demiş olabilir.

-  Epeydir “muhtıra” sözcüğünü telaffuz edecek bir ortam bulamayan Arınç, “muhtıra” sözcüğünü telaffuz etmek istemiş olabilir.

-  Arınç ve Çiçek anlaşmalı olarak “sudan sebeple” kavga çıkarıp gündemi değiştirmek istemiş olabilir.

-  “Karşılıklı alınganlıklar, yanlış anlamalar ve çarpıtmalardan doğan küçük bir tartışma” denilip geçilecek cinsten bir olay olabilir.

Ya hepten karşı ya da hepten yancı

ÜNİVERSİTE harçları kaldırıldı.

Bakıyorum hükümet karşıtı çevrelerde bir dalgalanma...

-  “Bu zamana kadar neredeydiniz” demeler... 

“Peki ya ikinci öğretimde neden kalkmadı” demeler... 

-  “Harç protestosu yaptıkları için içeri tıkılanlar ne olacak” demeler... 

“Kaynak nereden bulunacak” demeler.

* * *
Bu tür durumlarda önce hükümete kompleksiz sağlam bir teşekkür edilir, “Yıllardır ‘harçlar kaldırılsın’ dedik, bunu kaldırdınız, sağ olun var olun” denilir...

Ardından da eksiği gediği dile getirilir.

* * *
Fakat bizde âdet böyledir:

Bir hükümete ya hepten karşı olup ne yaparsa yapsın beğenmeyeceksin ya da hepten yancı olup ne yaparsa yapsın âşık olacaksın.

(Hürriyet)