“İngiliz Birbuçuk milyonu Ödedi”
Başlıklı, geçen günkü yazıma çok yorumlar geldi. Internette de görebilirsiniz.
İlgilenen ve birkaç satırla görüşlerini ve eleştirilerini belirten STAR KIBRIS okuyucularına teşekkür ederim.

Yıllarını , meslekte geçirmiş, saçını başını yitirmiş, ama hala aklı yerinde olan bir gazetecinin halkı ilgilendiren, yakın geçmişimize ışık tutan bazı gerçekleri bulup yayınlamak, halkı bilgilendirmek gayretleri her zaman hayranlığımı kazanmıştır. Ona imrendim, çalışmalarını yakından izledim ve gerçek, korkusuz, dürüst, şahsi çıkar peşinde koşmayan davranışları, amaç ve idealleri rehberim olmuştur.

Bu bahsettiğim , hayali, ideal gazetecinin yolundan yürüdüm. Bir yerlere kadar ilerleyebildim. Ondan sonra, her türlü zorlukla, ihanetle, arkadan hançerlemelerle, iftiralarla, çekememezliklerle karşılaştım.
Doğru bildiklerimi, düşündüklerimi, bulduklarımı halkıma hiç çekinmeden aktardım. Bu davranışım bana çok pahalıya mal oldu. Ama, yine beni yolumdan döndürmeye yetmedi. Çok kez itildim, kakıldım, kamu hizmetlerinde de, özel sektör medyacılığında da kenara itildim.. Yılmadım. Zaman zaman, sağlık ndenleriyle yavaşladım, ara verdim, tekrardan başladım.

Okuyucudan, izleyiciden, bazı dostlardan gelen teşvik ve cesaretlendirme yeterli ve etkileyici oldu.

Evkaf konusunda , yıllardanberi ileri geri, atıp tutmalar, yalanlamalar, aldatmacalar, propagandalar işittik, gördük, yaşadık. Evkaf mallarının, gelirlerinin nasıl çar çur edildiğini bilmeyen kalmadı. Ammaa, bütün bunlara rağmen, çoğu evkaf yöneticisi, beslemesi, destekcileri, gerçek , tarihi olguları halkımıza aktarmadı.

İngiliz sömürge idaresinin , vakıf mallarının yönetimini ada Türklerine devrettiğinde yaşananları bile kendi anlayışlarına göre yontular. Bazı belgelerin olmadığı- olduğunu bildikleri halde-iddialarını ortaya attılar.
Yıllarca uyuttular. Malı götürenler götürdü.
Şimdi kalkıp da, İngilizle şöyle bir anlaşma yoktu, kimse feragat etmedi, kimse taahhüt altına girmedi, kimse “ileride herhangi bir tazminat ve talepde bulunmayacağımızı teyit ve tasdik ederik” deyip imza atmadı yalanını ortaya atıyorlar.
Ben de yazımda, varolanları anlattım, isteyenlerin bunları nerede bulabileceklerini de hatırlatmaya çalıştım.
Sağolsun, dost meslektaş Cenk Mutluyakalı’dan gelen mesaj moralimi düzeltti. Aynen buraya aldığım mesajı çok iyi okuyunuz, lütfen.

“ ** ** ** ** ”
Geçtiğimiz gün , bir mekanda, hem de emekli hocaymış-yaşlı başlı birisi- bu konu konuşulurken beni susturmaya kalkıştı. Kullanmadığım sözleri kullanmışım gibi, eleştiriye ve saldırıya geçti. Kulakdan dolma, uzaktan , her konuda, sahte milliyet kalkanı arkasına gizlenenlerden biri olan şahısla, az kalsın belaya giriyordum. Yerimden fırladım... niyetim adamı tokatlamakdı. Son anda vazgeçtim ve “sizi gidi sahte milliyetciler, jurnalcılar, gerçeklerin konuşulmasından niye rahatsız oluyorsunuz, bana milliyetcilik dersi mi vereceksin, gülerim ben sizin milliyetciliğinize....” hatta daha öfkeli sözleri kullandım. Hazır dostların yatıştırması üzerine yerime oturdum.

Bu gibilere sözüm şudur. Lütfen, dinlemeyi-iyice dinlemeyi öğreniniz, sorunuz, araştırınız, öğreniniz, kafanıza sokulanları papağan gibi tekrarlamaktan vazgeçiniz, ve ondan sonra, çağdaş insan gibi tartışmaya giriniz. Kulaktan dolma , yarım yamalak bilgilerle, insanları susturmaya, her yerde, her konuda, vatan-millet-bayrak edebiyatı arkasına gizlenerek ahkam kesmeye kalkışmayınız. Kayaya çarparsınız”.

Evet. Burada tekrar ediyorum.
Osmanlıdan kalma vakıf ve diğer malları, ihmalkarlık, Elen dilberlerine birkaç gecelik seks uğruna hibe edilerek, arayıp sormamak neticesinde , bazı İngiliz-Rum-Yunan-Ermeni komploları sonucu büyük ölçüde kaybedilmedi mi?
Bütün Kıbrıs adası Osmanlının değil miydi?
Neden parçalandı, İngilize kiralandı, topraklar, menkuller- gayri menkuller ve de EVKAF malları kimlerin elinde çar çur edildi.?
Ve, nihayet, daha daha peşinde koşan Rumların talepleri, davacı olmaları uyuyanlarımızın gözlerini açtı... Maraştan başlanarak Vakıf mallarına sahip çıkıldı? Ama, yine de yolunu bulup o mallardan kaymak yiyenler yok mu?

Koca Kıbrıs adası Osmanlınındı. Önce Paşaları, sonra onların adamları, adamlarının adamları yitebildiği kadar yedi yuttu, dağıttı, hediye etti....
Vakıf kurulup bu malların satışı, hibesi, tapu değiştirememesi yasası geçirilince yağmalama durdu. Bu kez Sömürge idaresi, yok hali arazi, yok bilmem ne diyerek bir müddet de öyle dağıttı, bile bile tapu verdi, kalemine uydurdu....

Evkaf ve vakıf malları, yönetimi, hukuğu, ideolojisi, amacı öylesine geniş kapsamlı ve anlamlıdır ki, günlerce, aylarca araştırmaya, okumaya, öğrenmeye değer.

(Star Kıbrıs'tan)