BAŞBAKAN Erdoğan kamu çalışanlarının yüksek ücret talebini, "Eğer bu olursa ileride Yunanistan'ın durumuna düşeriz" diyerek reddetti ya, şimdi iktidar katiyen anlaması mümkün olmayan bir yöne giderek o çok korkulan Yunanistan gibi olma ihtimalini Türkiye'nin gündemine sokmaya başladı.

Bu bir tür intihar. İktidar bunu neden yapar, alternatifleri neden seçmez bu belli değil. Ama bu yoldan geri dönülmedikçe, farklı yollar seçilmedikçe Türkiye'nin hem de çok uzak olmayan bir zaman içinde bugün Yunanistan'ın düştüğü duruma düşmesi ihtimali bulunuyor.

İlk önce Yunanistan'la ilgili yapılan bir tartışmayı hatırlayalım ve bunun Türkiye'yi neden alakadar ettiğini de anlayalım.

 

O PARA BATAR

Almanya başta olmak üzere bazı ülkelerde Yunanistan'a yapılacak para yardımları konuşulurken, konuları bilen bir uzman, "Bu parayı Yunanistan'a versek ne olacak ki, sonuçta uzun dönemde kendilerini yine döndüremeyecekler" demişti. Çünkü Yunanistan'da katma değeri yüksek sektörlerde yatırım bulunmuyor.

Parayı bastıran ülkeler, Yunanistan'ın ileride olsa olsa peynir ve zeytin gibi katma değeri neredeyse sıfır düzeyinde olan ürünler ihraç edebileceklerini söylüyorlardı. İşte bu yüzden Yunanistan'ın durumu vahim ve umutsuzdu.

 

YENİ DÜZEN

Yeni dünya düzeninde ülkeler katma değeri yüksek olan mallar ihraç edemedikleri takdirde borçlarını döndüremiyorlar, kriz sarmalına yakalanıyorlar ve başlarını zor kaldırıyorlar.

 

AMAN DİKKATLİ OLUNSUN

İşte bunun Türkiye'de de olması ihtimali büyük. Oysa Türkiye bazı kararlar alsa ve adımlar atsa bu yoldan kesin çıkar ve kısa zamanda çok da güçlü olur. Ama iktidar partisi, biraz sonra açıklayacağım nedenlerle bunun tam tersini yapıyor.

Komplo teorilerine inansam, "Bazıları ekonomiyi bilerek krize itmeye çalışıyorlar" diye bile düşünecektim. Ama böyle bir şeye ihtimal vermiyorum; bu yüzden ortada bir tehlikeyi görememe durumu var gibi geliyor. Bu sebeple hepimizi toptan bir şekilde mahvedebilecek bu yoldan bir an önce çıkılması için uyarı görevimi yapayım diyorum.

 

DÜNYA SİSTEMİNİN DIŞINA DÜŞMEK

Dediğim gibi bugünün global düzeninde yeni dünya dengelerinde katma değeri yüksek mallar ihraç edemeyen ülkeler dünya klasmanının dışında kalacaklar ve birçoğu da Yunanistan gibi kısa süre içinde çok ciddi krizler içine girecekler.

Kabul ediyorum, şu anda Türk ekonomisine bakıldığında durum oldukça parlak görülüyor. Birçok işadamımız dünya ekonomisine eklemlenmiş şekilde çalışıp paralar kazanıyor.

 

ANADOLU KAPLANLARI

Ama çoğunluğu Anadolu kaplanı adı altında kategorize edilebilecek bu işadamlarının önemli bölümü katma değeri yüksek, yani maliyetlerinden çok daha fazla para kazandıran dallarda çalışmıyorlar.

Bazılarının, yani özellikle merkez ülkelerde sanayi üretimlerine ara malı ve girdiler sağlayanların katma değeri oldukça yüksek. Yani Anadolu kaplanları arasında dünyaya şamfıstığı satarak zenginleşeni de var, bazı üretimlerde kullanılan motor veya motor parçalarını satıp katma değeri yüksek alanda para kazananları da.

 

BU İŞADAMLARINA YÖN VERMEK LAZIM

Şurası net gözüküyor; eğer Türk ekonomisinin bu dünya düzeninde bir önemi olacaksa, bir varlığımız olabilecekse bunu katma değeri yüksek mallara konsantre olmamızla sağlayabileceğiz. Geleceği kurtarabilmenin başka yolu yok.

Bu gibi durumlarda iktidarların yol göstericiliğine ihtiyaç vardır. İktidar hangi sektörün katma değerinin daha yüksek olduğunu tespit edip oralara yatırımı sağlayacak, o sektörlere bir dinamizm verecek.

Bunun da yolu, hükümetin bir merkezi planlama yapmasından geçiyor.

 

PLANA İDEOLOJİK TEPKİ VAR

Bunun adının bile bazı insanların tüylerini diken diken yaptığını biliyorum. Planlamaya karşı ideolojik bir önyargı var.

Ancak bunun dışında iktidar aynı sonucu, teşvik sistemiyle, ekonomik bir planlamayla da alabilir. Yani katma değeri yüksek sektörlere yatırımı teşvik edecek bir sistemi kurabilir. Bu sistem de planlı ekonominin yaptığının aynısını yapabilir.

 

NEDENSE TAM TERSİNİ YAPIYORLAR

Şimdi görüyorum ki getirilen yeni teşvik sistemiyle ihtiyaç olanın tam tersi yapılıyor. Katma değeri yüksek sektörler desteklenmesi gerekirken katma değeri düşük yatırımlar özendiriliyor. (Bu konuda dün gazetemizde İsmet Özkul'un bir yazısı vardı.)

 

BU KARAR SİYASİ Mİ?

Şimdi, "Acaba düşük katma değerli sektörlerde AKP'nin doğal seçmeni olan kişiler ve cemaatten işadamları daha ağırlıklı olduğundan mı bu yola gidiliyor?" diye düşünüyorum. Bu mantıksız, olmaması gereken bir şey ama Türkiye'de her an her şey olabileceğinden en absürd açıklamaya bile daima hazır olmalıyız.

Eğer bu yola gidildiyse, bu yolun siyasi getirisi çok olsa da iktidar bu yoldan bir an önce geri dönmeli ve katma değeri yüksek olan sektörlere teşviki artıracak düzenlemeyi acil olarak yapmalı.

 

KRİZ YAKINDIR

Bu yapılmazsa korkarım ki Türk ekonomisi kısa süre içinde düşük düzeyli kısırdöngü sarmalına girecek ve düşük katma değerli üretimlerle iş yapmakta olan yeni işadamları bir süre sonra tükenecekler. Sonunda merkezi yönetimin borcunu döndürmek ve cari açığını yönetmekte daha büyük sorunları çıkacak. Eğer o gün gelirse Türkiye, Yunanistan olma yoluna girmiş demektir.

Henüz bu tehlikeli yolun başındayız ve yapılabilecek çok şey var. Başbakan Erdoğan'ın yüksek ücret talepleri karşısında gösterdiği haklı kararlılığı bu konuda da göstermesi gerekiyor.

Hükümet planlı bir ekonomiye geçmese dahi elinde ekonominin durumunu ve gidişatını, gidilebilecek yönlerini gösteren bir dizi plana sahip olmalı. Ve bunların ışığı altında bir an önce ekonomiyi sağlama alacak yeni teşvik sistemini kurup bir gölge planlama ışığında ekonomiyi düzene sokmalı.

Çok acı bir haber

 

YUNANİSTAN'dan hemen her gün insanın içini acıtan ekonomik felaket haberleri akıyor. Bunlar arasında bir tanesi beni hakikaten çok üzdü.

Yunanistan'da AlDS'li hastalara bir miktar para yardımı yapılıyormuş.

Sokakta yaşamakta olan esrarkeşler de biraz para alabilmek için şimdi kendilerine AlDS'li kan şırıngalıyorlarmış.

Bu tam bir felaket; umarım komşu bu süreçten bir an önce çıkar da Ege'nin neşesini tekrardan yaşamaya başlar.

(HaberTürk gazetesinden alınmıştır)