Diyar-i Bekir'in bir köyünde yaşayan karı koca çifti, çetin kışa hazırlık olsun diye yazdan beri hazırlıklarını yapmış, odunlarını ambara taşımış, dolmalık patlican ve biberlerini kurutmuş, buğdaylarını değirmene götürmüş, kışlık elbiselerini almış ve kışa tam takır hazırlıklı olarak girmişlerdir.


En büyük zevkleri de büfür büfür yanan odun sobasının başında cevizleri ve kestaneleri kırmak, beraberinde tavşan kanlı çaylarını yudum yudum adeta abı hayatı içer gibi içmek ve gelen giden misafirleri ağırlamakmış. Misafir gelmediği zamanda karı-koca sıcacık odalarında birlikte haber, film izlerlermiş.


Ahfeş biraz dindar, Ak Parti'li, karısı Ayten koyu BDP'lidir.


Tam her şey yoluna girdi, kardeş kanı durdu, dağlardan cenazeler artık gelmiyor, Doğu-Batı kaynaştı, Öcalan'a televizyon verildi ve halk tam düzeldi derken 17 Aralık operasyonu patlak verir ve adeta halk oklava gibi düz olur, neye uğradığını şaşırır.


Televizyonlarda kundura kutuları, tomar tomar paralar, dolarlar, eurolar ve para sayma makinaları Ahfeş'i de çileden çıkarır. Adeta patlamaya hazır bir volkan haline gelen Ahfeş, tüm kızgınlığını Ayten'den çıkarmaya çalışır ama Ayten papuç diliyle Ahfeş'i daha da çok kızdırırmış.


17 Aralık sabahı mahmurlu gözlerini açıp televizyon izleyen Ahfeş, hayatında hiçbir zaman bir arada göremediği ve göremeyeceği dolarları kundura kutularında görünce karısı Ayten seslenir:


-Ula kari hele buraya! Bak bak televizyonda bakan çocukları ne biçim paraları götürmüş, gördün mü? Diye sorar ve adeta noter onayı gibi Ayten'den haklılık verecek bir onay bekler. Ayten;


-Lo dino Ahfeş, ma anlamisen zamanlama çok manidar wey! Bunların hepisi yalandır, bu Cemaatçiler barışa zarar vermek isti, zar ondandır...


Ahfeş, köpürür;


-Yahu kari, senin gözlerin görmi zar, sana diyem ki bunlar ğırğızlık yapmışlar, sen diyesen ki barış. Ula ben senin...


Der ve kendini dışarı atar Ahfeş. Soğuk ve karlı havada dışarı çıkar, kızgınlığını dolaşarak gidermeye çalışır. Yürüyüş yaparken de kendi kendine 'bu kari beni anlami' diye iç geçirir.


Sonraki gün, elinden kumandayı düşürmeyen Ahfeş, akşam haberlerini beklemeye koyulur. Haberlerde operasyon yapan bütün polis müdürlerinin görevlerinden alındığını ve görev yerlerinin değiştirildiğini görür. İçinden 'bu sefer Ayten bana kesin inanır'diye düşünür ve döner Ayten'e;


-Bak gördün mü, ğırğızları yakalayan polisleri de görevlerinden aldılar. Adamları sürgün ettiler. Bu kışın ortasında adamları aileleriyle, çoluk çocuklarıyla başka vilayetlere göndermek Allah'tan reva mıdır Ayten? Diye sorar.


Ayten cevap verir.


-Lo kıro, lo dino anlamisen, sana diyem ki zamanlama manidardır.


Ma polis niye gelmi aha Diyarbakır'daki ğırğızları yakalami da, gidi bakan çocuklarını, koca koca banka müdürleri yakali? Yoğ, bu işte bir iş var Ahfeş. Bunlar hepi oyun-moyundur. Sen sana inanma...


Karısının kendisine inanmadığına hiddetlenen Ahfeş;


'Ben bu kariyi alıp Fiskaya'dan aşağı atsam mı?'diye düşünür.


Hakimler, savcılar ve polislerin sürgünlerine ses çıkarmayayan ve herşeye 'zamanlama manidardır' diyen Ayten'i ikna edemeyen Ahfeş, çaresizce beklemeye koyulur. Akşam yemeklerini yerken televizyonlarda flaş haber geçer. Adı yolsuzluğa karışan bakan çocuklarının, banka müdürünün ve diğer zanlıların tutuklandığını söylenir. Bu haberle gözleri fal taşı gibi açılan Ahfeş, bu sefer kari bana kesin inanır diye düşünür ve mutfakta yemek işleriyle uğraşan Ayten'e seslenir.


-Ayten! Ayten! Ayten! Ula kari çabuk gel...


-Lo dino ne diyisen, bulaşıkları yıkıyem, işim var, sen izle, sonra söylersin... der ama Ahfeş mutfağa gider, Ayten'in kolundan tutar ve televizyonun başına getirir.


-Bak! Bak! Gördün mü? Hepisi yakalandı. Yalan olsaydı, hepisi yakalanır mıydı kari? Herhalde artık zamanlama manidardır demezsin, degil?


Diye adeta yalvarırcasına karidan bir “evet” onayı bekler. Ayten hiç istifini bozmadan ve sanki hiçbir şey olmamış gibi Ahfeş'e döner;


-Lo kıro eger sende bir fındık kadar beyin varsa bilmem ne olam. Sana diyem ki, zamanlama manidardır. Bak bizim Serok'ta (Abdullah Öcalan) diyor ki, bunların hepsi komplodur. Ma sen Serok'tan daha mı eyi bileceksin Keri Çoli (çöl eşeği). Çekil önümde yemeğim yanar şimdi... der ve mutfağa geçer.


Gece karı-koca yatağa girerken Ahfeş kıvranır, durur, canı sıkılır. Dertleşmek, açılmak ve olanları anlamak ister ama Ayten'i bildiği için her şeyi içine atmaya çalışır. Bunu gören Ayten, Ahfeş'e acır ve güya onu teselli etmeye çalışır.


-Eee he Ahfeş, günlerdir kafamı yedin, senin partindır. Onlara kızacağına bana ne kızisen kurban? Madem üzilisen sende git kendi Serokunla(başkanınla) konuş. Ma ben ne yapam dino? Üzülme, sen sana işine gücüne bak. Ma memleketi bir tek sen mi kurtaracaksın? Bu siyasetçi milleti hepi böyledir. Aha bizim gariban millet kime inansa o milletin anasını ağlati. Der.


Ahfeş cevap verir.


-Ula kari hayatımda en çok sen beni anladın ama sende beni yanlış anladın. Sana diyem ki, adamlar ğırsızlık yapi, sen diyisen zamanlama manidardır, sana diyem ki, ğırğızları yakalayanlar sürgün oldi, sen diyisen ki zamanlama manidardır, sana diyem ki, bakanlar istifa etti, sen diyisen ki zamanlama manidardır, sana diyem ki, hakimler, savcılar gitti, sen diyisen ki zamanlama manidardır...


Ayten cevap verir.


-Ma Cemaatçiler niye şimdiye kadar bu ğırğızları yakalamadılar da neden şimdi, barış zamanında yakalilar? 11 yıldır heç mi görmediler, duymadılar, yeni mi gözleri açıldı?


Lo dino vallahi zamanlama manidardır.


Ahfeş cevap verir:


-Eee kari, eger bu ğırğızları cemaat yakaladıysa o zaman devlet yoğtır, eger cemaat bunların hepisini yaptıysa o zaman devlette cemaattır kari. Der.


Ayten düşünür, sanki Ahfeş'e biraz hak verircesine;


-Tamam dino, boşver gel biz işimize bakalım, der.


Bu sefer de Ahfeş sırtını Ayten'e döner ve;


-Yoooğ kari, senin de zamanlaman çoook manidardır... der.


Bu zamandaki bütün zamanlar artık manidardır.


Benden demesi...