Ülkemiz, insanımız...


Baktıkça üzülüyoruz.


Tüm olumsuzlukların ortasında tabiki bazı önemli güzelliklerde yaşanıyor. Bunlardan da zaman zaman burada bahsedeceğim inşaAllah.


Bu gün biraz daha genel bakmak istiyorum.


Nerden bakarsak bakalım ülkemiz ve içinde yaşayan halk olarak dünyada çok iyi bir konumda değiliz. Bu noktaya bir anda da gelmedik. Üç yüz yıllık bir sürecin sonucuyuz aslında. Osmanlı’nın son iki yüz yılında dertlerin tohumlarını eke eke geldik.


Konulara derinliğine girmeyeceğim. İşi ehline bırakmak lazım. Ancak bu problemlerin çözümü, ortadan kaldırılması da kesinlikle ciddi bir zaman alacak.


Aceleci bir milletiz. Her şey hemen olsun, bitisin istiyoruz. Olmayınca da üzülüyoruz. Oysaki meyve olgunlaşmadı. Olgunlaşması içinde maddeten ve manen çok çalışmak gerek.


Medya da “dünyanın önemli ekonomisi” ya da “bölgenin en önemli gücü” olduğumuzu anlatanlardan tutunda “Kanuni dönemi fırsatlarını” yakaladığımıza kadar bir çok iddia rahatça konuşuluyor. Bana enterasan geliyor. Koca koca yazar, düşünürler neye göre bu iddiaları dillendiriyorlar şaşıyorum doğrusu.


Evet, “Batı” sistem olarak çöküyor. Her alanda yıkılıyor. Çatırtılarını duyabiliyoruz burada. Ekonomisi, ticari ahlakı, insani ilişkileri, sosyal yapısı, adalet yapısı... her yeri çatırdıyor. Ülkemiz için bu büyük bir fırsat. Ama ne kadar sürer yeniden “dünya devleti” olmamız diye düşünüyorum da, herhalde bir otuz-kırk senemiz var.


Bu bir umutsuzluk mu? Asla. O kadar büyük bir silindir geçti ki üzerimizden, yeniden toparlanmak çok zaman alacak. Peki gayret var mı? Evet, kesinlikle var. Peki yeterli mi? Herkesin kendisine sorması gereken soru bu.


Bilinçli ailelerin sayısının çoğalması lazım. Siyasi ve ideolojik saplantılardan uzak, sadece vatanı ve manevi değerleri için yaşayan, gayret eden tertemiz insanların çoğalması lazım.


Bilirsiniz, müşrikler, İslamın ilk yıllarında, Rasulullah (SAV) ‘e Amcası Ebu Talib’i göndermişlerdi. “Vazgeçsin davasından” dediler. “Vazgeçsin, O’na ne isterse verelim. Mekke’nin emirliğini, para, mal, mülk... ne isterse verelim” dediler. Peygamber Efendimiz şöyle düşünebilirdi. “Mekkenin emirliğini alayım, kadromu oluşturayım, sonra emirliği tepeden aşağı müslüman ederim.”


Cevabı malum.


Yoruma gerek yok sanırım...


Selamlarımla...

[email protected]

www.twitter.com/ahmetferruh

www.facebook.com/londonistanbul

www.ahmetferruh.com