Son günlerde MİT üzerine yapılan tartışmalar bakış açısına göre değişiyor ve herkesin farklı algıladığı sonuçlar ortaya çıkıyor. Oysa gelişmeler bir bütün olarak ele alınırsa farklı sonuçlar ortaya çıkıyor. İddiaları şöyle sıralayabiliriz: PKK MİT tarafından kurulmuştur. Zaten Öcalan ve çevresinin MİT ile ilişkisi bilinmektedir deniyor. Ancak MİT’in bunu hangi amaçla yaptığı bilinmiyor. Eğer PKK bölücü bir örgütse bu politikanın mimarı MİT olmaktadır. Acaba MİT kurum olarak mı bunu yapmıştır? Bu durumda iki ihtimal söz konusudur. Ya devlet bu oluşumu desteklemektedir ya da MİT başka bir gücün kontrolü altındadır ve bu güç ülkeyi bölmek istemektedir. MİT içinde küçük bir grubun dış destekle bunu yapması mümkün değildir çünkü diğerleri fark eder.

***

PKK içinde güçlü bir MİT yapılanmasının olduğu ve eylemlerin hepsinde rol oynadığı söyleniyor. Bu durumda can kaybının ve ülkeyi geri bıraktıran yüz milyarlarca liralık kaybın müsebbibi MİT oluyor. Olay burada bitmiyor ve askerler içinde terör eylemlerine göz yumanlar hatta işbirliği yapanlar olduğunu ima eden senaryolar yazılıyor. Buradan şu sonuca varılır: Devleti korumakla görevli iki başat güç onu yıkmaya uğraşmaktadır. Asker bir yandan teröre göz yumarken diğer yandan darbe hazırlığı içindedir. Buna rağmen ülke sahipsiz değildir ve tüm bu olumsuzlukları engelleyen bir yargı vardır. Hükümetin memnun olduğu bir Genelkurmay başkanının terör örgütü kurduğu ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca emniyet teşkilatı yapılan kanunsuzlukları izlemektedir.

Eğer bunları yaşamayıp bir romanda okusaydık yazarın desteksiz attığını ve mümkün olmayan bir senaryo yazdığını söylerdik. Ama bunu yaşadığımızı sanıyoruz ve herkes bunun hakkındaki görüşlerini yazıyor.

Genel görünüme baktığımızda iki hükme varırız: Ya olanlar birbirinden bağımsızdır ve herkes rolünü oynarken böyle bir karmaşa ortaya çıkmaktadır. Ya da bunlar tek bir odak tarafından kurgulanmakta ve devletin  yapısı çökertilmektedir. Birbiriyle rekabeti aşıp husumet içinde olan devlet kurumlarıyla herhangi bir politika izlenemez. Günler kavga içinde geçer.

Ülkemizin önünde tarihi bir fırsat vardır. Dünyada yönetilen bir devlet olmaktan çıkıp kararları etkileyen güç olabiliriz. Ama buna layık olmazsak ne büyük güçler ne de Yaratan bize bunun yolunu açar. Her kurumu diğeri ile kavga eden, muhalefeti iktidar yıkmak için ülkenin çökmesine razı olan bir devletin bu rolü oynaması mümkün değildir. Bu karmaşadan çıkmak için hem hükümetin hem de halkımızın sağduyulu davranması gerekir. Herkes kişisel çıkarını düşünmeden, hatta kaybı göze alarak ülkenin geleceği için doğru yolu seçmeli ve kararlar almalıdır. Fakat ortada bir sorun vardır: Hükümet iktidarını feda edip muhalefetteki birinin iktidarına razı olsa ülke daha kötü bir duruma düşer. Ülkede bilge kişilerin etkinliğini artırıp çıkarını gözetenleri saf dışı etmek gerekir. Ayrıca ülkemizin durumu basit bir akılla idrak edilemez ve günümüzde yaşadığımız polemiklerle bir yere varılamaz. Herkesin bireysel duygulardan yani çıkarından ve intikam duygusundan arınması ve bu büyük hedefin hazzını yaşaması gerekir.

(STAR)