Evvelki gün sabahın erken saatlerinde üniversiteye giderken yerel bir radyomuzda ilginç bir konuyu dinledim.

 

Konuşanlardan biri, daha doğrusu soruları soran yılların başarılı program sunucusu ve medya mensubu, benimde eski ve kıymetli dostum İsmet Özgüren idi. Konuk ise Murat Kanatlı… Vicdani Ret konusunu gündeme taşıyan ve Mahkeme tarafından 10 gün hapis cezası verilen Yeni Kıbrıs Partisi (YKP) Örgütlenme Sekreteri…

 

Çocuklarım ile yaklaşık aynı yaş grubunda olduğu için kendisine yazımda “Murat” olarak hitap edeceğim. Umarım kızmaz ve gücenmez.

 

Murat’ın babası eski bir politikacı. Yaşamını sürdürdüğü yerde herkese iyiliği dokunmuş saygın bir doktor. Benim de hem Larnaka Bekir Paşa Ortaokulu’ndan hem de Mağusa Namık Kemal Lisesi’nden okul arkadaşım. Annesinin gelinlikle uçaktan inişi o günlerde gazetelerimizin ön sayfalarında yer almıştı. Özetle ailesini çok iyi tanıdığım bir kişi Murat.

 

Fikirlerimiz, görüşlerimiz, ideallerimiz Murat’la bağdaşmasa da, farklı kulvardaki bir siyasi görüşe sahip olsak da, konuşmalarını dinler, yazılarını ve açıklamalarını daima okurum. Kullandığı kelimelerdeki ve cümlelerdeki mesajı almaya, kavramaya ve değerlendirmeye çalışırım.

 

Yolda keyifle dinlediğim bu radyo programı, benim kıstaslarıma göre haftanın en iyisiydi. Zaten İsmet Özgüren dostumun yılların verdiği deneyimi ve yetenekleri ile hep iyileri yapan bir medya mensubu olduğunu tekrarlamama gerek yok. Hoparlörden sesini duyduğum anda veya da kendisini ekranda gördüğüm kanala çakılır kalırım. Bilirim ki muhakkak bir şeyler öğreneceğim yaptığı programdan.

 

Murat’ın Vicdani Ret konusundaki görüşleri ve söylemleri, benimkilerle bağdaşmasa da, Merkezi Cezaevi konusunda söylediklerini canla başla dinledim.

 

Eğitimini, kültürünü ve araştırmacı karakterini yansıtan güzel Türkçesi ile Merkezi Cezaevi hakkında söyledikleri çok ilginç ve acı vericiydi. Bu programın kopyasının ilgili medya kuruluşundan alınıp, deşifre edilerek kağıda geçirilmesinden sonra bence, İçişleri Bakanı ve Müsteşar da dahil olmak üzere İçişleri Bakanlığının tüm üst düzey bürokratlarının Murat’ın söylediklerini en azından beş kere okumaları gerekecek, neleri anlatmak istediğini anlayabilmeleri ve gerekli tedbirleri alabilmeleri için.

 

Murat’ın Merkezi Cezaevinde yattığı 10 günlük süre içinde bire bir yaşadıklarını, edindiği izlenimlerle harmanlayarak anlattıklarına göre KKTC’de suçluların ıslahı ile ilgili olarak artık yeni bir “Islah Evi”nin yapımına ve suçluların topluma “suç işlemeye meyilli olmayan düzgün insanlar olarak” kazandırılabilmeleri için yeni bir kavramın uygulanmasına gerek var. 

 

Merkezi Cezaevi’ni özelleştirmeyi ciddi ciddi ele almalı hükümetimiz. Özel sektörün bu soruna en çağdaş çözümü getireceğine ve en insani yöntemi uygulamaya koyacağına kuşku yok. Örnekleri ABD’de var. Hapishane ismi eskilerde kalmış ve çağdaş tanımını artık “Correction Center” yani “Düzeltme veya da Topluma Kazandırma Merkezi”  şeklinde. Hapishane sözünü ağza almak adeta yasak.   

 

Murat’ın ortaya koyduğu gerçek şu ki, Merkezi Cezaevi bugünkü yapısı ve kapasitesi ile yaklaşık iki yüz yönetici ve gardiyanı ile birlikte, bu görevlilerin tüm iyi niyetine ve çabalarına rağmen, suçluların ıslah edildiği ve topluma kazandırıldığı bir yer olmaktan çıkarak tam tersi bir konuma girmiş ve suç işlemeye meyil kazandıran insanların üretildiği bir merkez haline dönüşmüş.

 

Hapis cezasına çarptırılarak cezaevine giren kişilerin “Avukatları” ile olan mahkeme sürecindeki ilişkileri ile ceza aldıktan sonraki ilişkilerinin bir düzenlemeye konması da artık kaçınılmaz bir gerçek olarak önümüzde duruyor.

 

Ceza alan kişileri cezaevinde iyi hal ve davranışta bulunmaya teşvik eden “Şartlı Tahliye” konusunda kimlerin bu haktan yararlanabileceğine dair tespit kurallarının değiştirilmesinin ve hayal edilen verimli sonuçlara yol açacak çağdaş bir düzenlemeye gidilmesinin de artık kaçınılmaz olduğu anlaşılıyor Murat’ın anlattıklarından… 



e-mail: [email protected]

http://www.twitter.com/ataatun

http://www.ataatun.com