Nuriye Akman Türk gazeteciliğinin yetiştirdiği "ekol" röportajcılardan biri.

Onun stil farklılığını anlamak için sadece okumanız yetmez, röportaj vereceksiniz.

Ben Akman'a bir kere değil iki kez röportaj verdim bu nedenle stil farkını ilk elden derinliğine bilenlerdenim. Sanırım artık Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker de bu stil farkını bilenlerden. Çünkü Nuriye Akman'a verdiği pazar günü Zaman'da yayınlanan röportaj oldukça ses getirdi. Bu röportaj sayesinde Türkiye Murat Ülker'le ilgili bildiği bölük pörçük bilgileri bir potada eritti ve ortaya farklı bir işadamı portresi çıkardı.

Öncelikle böylesine başarılı bir röportaja imza attığı için Nuriye Akman'ı kutluyorum. Röportajdan çıkardığım sonuca gelince...

Ahmet Hakan da röportajı beğenmiş Murat Ülker için "Muhafazakâr kapitalist" tanımlaması yapmış. Açıkçası "kapitalist" gibi sol Marksist dil tanımlamalarını sevmiyorum. Serbest piyasa ekonomisinde biz ona "işadamı" diyoruz. (İşçilere de 'emekçi' yerine çalışan dediğimiz gibi...)

Tanımlamanın "muhafazakâr" kısmına gelince... Muhafazakârlığı siyaset bilimdeki anlamıyla düşündüğümüzde işadamı işadamlığının özü gereği zaten muhafazakârdır. Ekonomik sistemin özünün değişmesinden yana değildir. Çünkü beş parmağın beşi bir değildir! O halde Murat Ülker'i muhafazakâr olarak tanımlamak onun bu özelliğine iki kere vurgu yapmak demektir.

Benim bu röportajdan çıkardığım Murat Ülker'in "Müslüman hassasiyetleri olan bir işadamı" olduğu... Aynı Hristiyan bir işadamının Hristiyanlık'tan, Yahudi bir işadamının Yahudilik'ten gelen hassasiyetleri olduğu gibi.

Darbe yanlısı askerlere yakın oynadı

İkincisi her yaptığı işin arkasına mutlaka rasyonel bir açıklama koyduğu. Açıkçası bu tümdengelimci bir akıldır ve tümdengelimci akıllar her zaman her eylemlerine uyan bir uygun model bulma, yaptıklarını bu modelle sınama çabası içindedirler. Bu nedenle karar süreçleri geniş bir zamana yayılır, farklı akıl sormalar gebedir ama istikrarlı büyürler.

Üçüncüsü ise hayran kaldığım yönetme cesareti. Üzerinden 28 Şubat geçen firmalara baktığımda çoğunun sersemleme sürecinde kaldığını bir daha da kendilerine gelemediğini görüyorum. Murat Ülker'in anlattıklarından çıkardığım; bu süreci başarıyla yönettiği ve minimum zararla gemisini durgun sulara çekişi.
Üstelik de nefesini her zaman ensesinde hissettiği rakibi Eti'nin bel altı vuruşlarına rağmen. Nuriye Akman'ın atladığı tek konu bu.

Bildiğiniz üzere o dönemde askerler ETİ'nin ortağı idi ve Firuz Bey işadamı olarak, zamanın ruhunu da kovalayarak, darbe yanlısı askerlere yakın oynadı hem de çok yakın... (Murat Ülker'in ise askerle birlikte hareket etmeyi reddettiğini bu röportajdan öğreniyoruz.)

Sabri Ülker öldüğünde cenazesine katılan ve gözyaşı döken, gazetelere çarşaf çarşaf taziye ilanları veren Firuz Kanatlı'nın 28 Şubat'ta "yeşil sermaye" şirketler listesine Ülker'i bizzat kendisinin eklettiği, askeri kantinlerde yıllarca yasaklattığı hatta bunu kendisinin de kabul ettiği kulislerde sürekli konuşulan konulardandır.

Bırakın bu cımbızlama gazeteciliği

Sanırım vicdanı çok rahatsız olduğu için Sabri Bey'e son görevini yaparak vicdanını rahatlatmak istedi diye düşünüyorum. Ama Eti'nin günahları bir iki ilanla kapanacak gibi değil onu söyleyeyim.

28 Şubat'ta Ülker'i gömmeye çalışan medyanın bugün bile bilinçaltında aynı izleri taşıdığını görüyoruz. Nuriye Akman röportajında sanki en önemli olay Godiva'da marka geleneği olarak satılan likörlü çikolatalarmış gibi cımbızlamayla olayı başka yöne çekmeye çalışıyorlar.

Adam dünyanın en büyük çikolata markasını satın almış. Dünyanın yüzlerce ülkesinde binlerce mağazada ürün satmaya çalışıyor. Sen hâlâ kalkmış likörlü çikolata üzerinden adamın Müslümanlığına laf sokmaya, "öz" hedef kitlesiyle arasına "fitne" sokmaya çalışıyorsun.

Ne adına? Kendi yarım yamalak Müslümanlığına kulp bulma, hedef kitleni rahatlama adına. Bırakın bu cımbızlama gazeteciliğini de 28 Şubat'a yoğunlaşın biraz. Eti lehine yaptığınız yayınlara bakın. Firuz Bey bile günah çıkarmak için bir şey yapıyor. Siz de bir şeyler yapın da verdiğiniz zararı tazmin edin. Bir kontrol edin bakalım kaç kişiye ekmek kapısı Ülker? 10 bin, 20 bin... Bilemediniz 30 bin... Geçenlerde Yıldız Holding bir yarışmada değerler ve çalışan memnuniyeti konusunda ödül aldı. Bunun ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Hiç haber yapmayı düşündünüz mü? Başka sorum yok.

Çekirgelik

Kültür cennetin yarı yoludur. George Meredith


(Bugün gazetesinden alınmıştır)