Trafik yoğunluğu günümüzün önemli sorunlarından bir tanesi. Zaman para ile geri alınamayacak bir varlık ve trafikte geçen süre günlük olarak zamanın akıp gitmesine tanık olduğumuz ve hepimizin yaşadığı anlardan bir tanesi.  Bu akıp giden zamanı her sabah evden işe ve işten eve giderken insanlar arabada, otobüste, metroda, trende ve diğer ulaşım araçlarında yaşıyorlar. Trafik özellikle kendi motorlu vasıtaları ile yolculuk yapanlar için tam bir zaman ve para hırsızına dönüşüyor.

    
Trafık sıkışıklığı anlam olarak yolların sunduğu kapasitenin dolmasından ötürü oluşan yavaş trafik akışı anlamına geliyor. Bu durum araçlar tarafından oluşan yol talebinin mevcut yol kapasitesince karşılanamamasından doğuyor. Buna ek olarak yol boyunca oluşan kazalar, teknik arızalar, yol yapım çalışmaları, acil durumlar ve benzeri olaylar diğer etkenler arasında yer almakta. Trafik akışını en etkili hale getirmek için ve kavşakların, çemberlerin ve trafik ışıklarının yerleştirileceği en iyi noktaları kararlaştırmak için matematiksel sıra teorisi ve diğer farklı akışkan fizik formülleri kullanılmakta.

    
Geçtiğimiz aylarda Amerikan nüfus sayım idaresinin açıkladığı istatistikler doğrultusunda Amerikada trafik sıkışıklıklarının her şoföre yıllık olarak ekstradan 713 dolara mal olduğunu ve yine her şoförün trafik nedeni ile yılda toplam 34 saatlerini araçları ile hareket etmeden yolda geçirdiklerini bildirdi. Bu da yıllık olarak, sadece Amerika’da, 1,9 milyar galon yakıtın boşa harcanmasına neden oluyor. Bu portre sadece Birleşik Devletler’de değil, başta Londra olmak üzere dünyanın diğer metropol şehirlerinde de yaşanılan bir senaryo. Burada yaşanan hırsızlığın sadece bireylere değil, aynı anda ülke ekonomilerine de ciddi bir darbesi oluyor. Sadece kayıp petrol ile sınırlı olmayan hırsızlık, aynı anda insanların geri kazanamayacakları ve farklı şekilde değerlendirebilecekleri zamanlarınıda çalıyor. Bu doğrultuda oluşan stres ile insanların tavırlarında
, iş ve aile ortamlarında sergiledikleri davranışlarında negatif değişiklikler meydana geliyor. İşe giderken sabah trafiği ile boğuşan biri vakit ve nakit kaybına ek olarak stresin etkisi altında kalıyor. Bu bireyin çalışma kalitesini ve iş yeri performansını etkilerken aynı anda sağlığına da negatif olarak yansıyor. Başta mide rahatsızlıkları olmak üzere kalp ve tansiyon ile ilgili problemleri tetikleyebiliyor. Yani, ülke ekonomisine katkıda bulunabilmek için çalışan kişiler aslında yaşanan kargaşa ve yoğunluktan dolayı trafik sıkışıklıkları ile aslında hem kendi ceplerinin boşalmasına hem de ülke ekonomilerine kayıp zaman, israf yakıt ve azalan iş performansı ile balta vurmuş oluyorlar. Bu ise trafiğin sadece ona maruz kalanlar için değil, bulunduğu ülkenin tamamına zararı olduğunun bir göstergesi.

    
Peki bu sorunun önüne geçmek mümkün mü? Londra’da yönetim tarafından alınan kararlar çerçevesinde şehir merkezine giren araçlar uzun yıllardır ‘‘congestion charge’’ adı altında trafik yoğunluğu vergisi ödeyerek caydırılmaya çalışılıyor. Bu sorunun çözümü sadece ülke yönetimlerinden değil, vatandaşların bireysel olarak katkı koyması ile çözülebilecek bir problem gibi görünüyor. Bireylerin otobüs, metro ve tren gibi toplu taşıma araçlarını tercih etmeleri, carpool denilen araç paylaşma stratejisini kullanmaları ve eğer yakın ise ev ve iş yerleri arasında bisiklet ile seyahat etmeleri öneriliyor. Bu alternatifleri kullanarak zaman tasarrufu sağlarken toplu taşıma araçlarında vaktimizi eğitici ve öğretici unsurlar ile doldurup kişisel gelişim sağlayabiliriz.

    
Trafik ancak yönetim ve vatandaşları ile kollektif bir çalışma sayesinde çözülebilecek bir problem gibi görünüyor. Her ne kadar yeni yol yapımları devam etse de, trafiğe sürekli olarak yeni araçlar katılıyor ve ne ilginçtir ki hiç bir zaman bütün arabaların aynı anda yolda seyir halinde olmasını sağlayacak kadar yol bulunmamakta. Kısaca, trafik her zaman hayatımızın bir parçası olmaya devam edecek. Bunun bizi ne kadar etkileyeceğini ise alacağımız kararlar ve yapacağımız seçimler doğrultusunda ancak biz yönlendirebiliriz.