Teröristi sevindirmek istiyorsan: Hiç durma, Kürtlere yönelik nefret çığlıkları at. Kardeşlik hukukunu ihlal et. Kin ve nefret tohumları ek.
Terörist istiyor ki: Bölge halkına zulmedilsin, demokratikleşmeden geri adım atılsın, demir yumruklar yukarı kalksın ve böylece patronaj hep kendisinde olsun... Teröristi sevindirmek istiyorsan: Hiç durma, bölge halkı için OHAL iste... Zulüm iste... Baskı iste... Demir yumruk iste...
Terörist istiyor ki: Meseleler konuşulmasın, “takrir-i sükûn” gelsin, 90’lara dönülsün, demokratikleşme olmasın... Teröristi sevindirmek istiyorsan: Hiç durma, konuşan herkesi sustur, itidal çağrısı yapana “teröristin ekmeğine yağ sürüyorsun” de, her şeyin sorumlusu olarak demokrasiyi göster.
Terörist istiyor ki: Akıl gitsin, mantık savuşsun, “terörist” ile “Kürtler” arasında bir ayrım kalmasın... Teröristi sevindirmek istiyorsan: Hiç durma, “En iyi Kürt ölü Kürt’tür” türü faşist cümleler kur. Kürtleri PKK ile özdeşleştir. Öfkeni yanlış hedeflere yönelt.
Terörist istiyor ki: Aklıselim sahibi insanlar sussun... Çözüme yönelik konuşmalar yapılmasın... Diyalog bitsin... Silahlar, bombalar konuşsun... Ve böylece bütün gözler kendine çevrilsin... Teröristi sevindirmek istiyorsan: Hiç durma, “artık sözün bittiği yerdeyiz” de, “şimdi sadece silahlar konuşmalı” de, çözüme yönelik konuşmalara kulaklarını tıka...

Yas tutmayı öğrendik

PEK beceremiyorduk yas tutmayı...
Kimimiz gösterişçi ve dikkat çekmeye odaklı matem şovlarına yöneliyorduk.
Kimimiz de “teröre inat hayat devam ediyor” cümlesine sığınarak keyfimize keyif katmaya devam ediyorduk.
G G G
Ama öğrendik işte.
Acılar çoğaldıkça biz de ağırbaşlı, derinlikli, sahici bir mateme bürünmenin inceliklerini kavradık.
Mesela sanat ve magazin dünyamız gösterişçi olmayan bir tepkiselliğe girdi.
Mesela eğlence mekânlarımız, artistik bir tavra bürünmeden ara verdiler faaliyetlerine...
Mesela televizyonlarımız mübalağaya kaçmadan acılara ortak oldu.
Kimse rol çalmaya kalkışmadı. Kimse abartılı matem şovlarıyla kişisel reklamının peşinde koşmadı.
Her şey ölçülü ve kararındaydı.

Ben artık işin şu noktasındayım

Elde edilecek hiçbir hak, can almak ya da kan akıtmak için mazeret olamaz.
Maruz kalınmış hiçbir zulüm, bir bebeğin öldürülmesi için meşruiyet sağlamaz.
“İyi ama vaktiyle bana dışkı yedirmişlerdi” denilerek katliamlara gerekçe oluşturulamaz.
“Vaktiyle Diyarbakır Cezaevi’nde bize ne zulümler yapıldı” denilerek 30 yıllık kan makinesi haklı çıkarılamaz.
Herhangi bir kimlik hakkı, bir tek insanın bile canından daha kıymetli değildir.
Öldürerek, katlederek, bombalayarak varılacak barıştan kimseye hayır gelmez.

Hop dedik

BAZILARI diyorlar ki:
“Her şey hükümetin İsrail ve Suriye politikaları yüzünden oldu. Sen misin Suriye ve İsrail’e kafa tutan? Sen misin efelenen? Bak, adamlar PKK ile işbirliği yaparak nasıl da senin canına okuyorlar”.
Bu alıp başını giden yaklaşıma karşı...
Birinin “Hop dedik” demesi gerekiyor.
Ben o “biri” olmaya gönüllüyüm:
G G G
“Hop dedik” diyorum.
Ne yani? Yanı başımızdaki Suriye, kendi halkına zulmedecek, gösteri yapanları öldürecek, ikinci Hama katliamına imza atacak, insanlar can korkusuyla sınırlarımıza dayanacak... Buna mukabil Türkiye, “Aman Suriye PKK ile işbirliği yapar, canımızı acıtır” falan diyerek ses etmeyecek... Öyle mi?
Ne yani? İsrail, Gazze’yi açık hava hapishanesine çevirecek, her türlü insani yardım faaliyetine engel olacak, Türkiye’den giden insani yardım gemisine uluslararası sularda askeri operasyon yapacak, vatandaşlarımızı katledecek... Buna mukabil Türkiye, “Aman İsrail, PKK ile işbirliği yapar, canımızı acıtır” falan diyerek ses etmeyecek... Öyle mi?

Eğrisi doğrusu

EĞRİSİ: Teröristlerin tümü imha edilirse terör biter...
DOĞRUSU: Bu zamana kadar çok terörist imha edildi. Öldürülen terörist sayılarından olay takip edilirse en az “5 adet PKK”nın imha edildiği ortaya çıkar. “Bir PKK”nın daha imha edilmesi demek, yeni PKK’nın ortaya çıkmayacağı anlamına gelmiyor. Mesele imhada değil, dağa çıkış motivasyonunu bitirmekte.

EĞRİSİ: Terörü demokratik açılım azdırdı.
DOĞRUSU: Demokratik açılım söz konusu olmasaydı ve sadece güvenlik politikalarına yüklenilseydi, terör daha fazla azardı. Dünyadaki deneyimler göstermiştir ki: Özgürlükler arttıkça terör azalır. Sorun şurada: Türkiye özgürlükleri arttırırken silahların bırakılmasını sağlayamadı.

EĞRİSİ: PKK dış güçlerin kullandığı bir örgüttür.
DOĞRUSU: PKK’nın bölgesel karışıklıklardan istifade ederek dış güçlerle işbirliklerine girdiği doğrudur. Fakat bu durum PKK’nın insan kaynağını “içeriden” devşirdiği gerçeğini örtmemelidir. Terörle mücadelenin önündeki en çetrefil sorun şudur: Dağa çıkanlar ile arkalarında bıraktıkları arasındaki ilişkiyi kesememek. Bu kesilemez ilişki, işleri çok zorlaştırmaktadır.

EĞRİSİ: Bazı aydınlar, yazdıkları yazılarla teröre destek vermektedirler.
DOĞRUSU: Bazı şeylerin konuşulmasının tabu haline getirilmesi, terörün önünü kesmez, bilakis yeşermesine katkı sunar. Buna karşılık her şeyin açıkça konuşulabildiği, tartışılabildiği ortamlar, terör örgütünü yöneten isimlerin bile hesap vermelerine yol açar. Terörün nasıl önleneceği konusunda herkesin farklı tezleri olabilir. Şu unutulmamalıdır: Terörün bitmesini, sadece “vuralım kıralım” diyenler istemiyorlar. “Vurarak kırarak olmaz” diyenler de samimi olarak terörün bitmesini istiyorlar.

EĞRİSİ: Müzakere diyenler ihanet içinde...
DOĞRUSU: “Müzakere yapılmasın/Tepelerine binilsin” talebi, yürekleri ferahlatmaktadır ama sorunu çözmemektedir. Demokratik ülkelerde teröre son veren nihai gelişme, “silahların bırakılmasının” görüşülmesidir. Eğer “bundan sonra bir kişi bile ölsün istemiyoruz” diyorsak, bu tür görüşmeler yapılmalıdır. Zaten esas mesele müzakere yapılıp yapılmaması değil, müzakere sürecinin iyi yönetilip yönetilmemesi meselesidir. Kötü yönetilmiş bir müzakere süreci için de “ihanet” diyemeyiz, “beceriksizlik” diyebiliriz.