Son günlerde Suriye gündemi yine sıcak. Esad\'ın ailesini yurtdışına kaçmrken engellendiği haberi (asparagas da olabilir); Suriyeli muhalif Kürtlerin Erbil\'de toplanmaları; Rusya\'nın Esad rejimi ile rejim muhaliflerini Moskova\'da toplantıya çağırması; Ban Ki Moon un Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerini Suriye konusunda ortak tavır almaya davet etmesi gibi haberler durumun sona doğru yaklaştığını gösteriyor. Suriye\'de halen bir iç savaş ve Suriye üzerinde de süregiden bir uluslararası savaş var. Durumu özet olarak analiz edelim.

1- Suriye demografik yapısıyla uyumlu olmayan bir rejimle yönetildiğinden, şartlar müsait olduğunda muhalif gruplann hareketlenmesi çok sürpriz değil. Nitekim Tunus\'ta esmeye başlayan Arap Baharı rüzgarının Suriye\'yi sallayacağı konusu birçok analist tarafından daha önce dile getirilmişti. İlk bakışta \"Nusayri azınlığın Sünni çoğunluğu yönettiği ülke\" olarak tanımlanan Suriye\'de etnik kompozisyon da önemli bir faktör. %80\'i Araplardan oluşan toplam nüfusun yaklaşık %10\'unun Kürt olduğu tahmin ediliyor. Ülkede %5\'e yakın Türk ve %2-3 civarında Ermeni ve Çerkez\'in yaşadığı söyleniyor.
Hıristiyanların oranı ise %10\'un üzerinde. 50 yıldan fazla Baas iktidarının yoğun baskısı altında yaşayan bu farklı etnik ve dini grupların son dönemlerde giderek yükselen kimlik taleplerinin arkasında ise rejimin yıkılması halinde ayakta kalabilme hesapları var. Esad rejiminin antidemokratik yöntemlerle de olsa grupların birbirine karşı mesafesini koruma konusunda etkili olduğu söylenebilir. Ancak \"bir sistem çözülürken en büyük hasarı azınlıklar görür\"\' prensibi burada da devrede gibi görünüyor. Bütün azınlıklar kendilerini korumaya alabilecekleri iç ve dış ittifaklara meyletmek durumundalar. Bugün Suriye\'ye bu kadar yoğun bir dış müdahalenin olması, içeriden gelen taleplerle de ilgilidir. Buradaki sıkıntı, yeni düzen hazırlanmadan eski düzeni yıkmanın yaratabileceği potansiyel zararlardır. İç savaş ortamı daha da kanlı hale gelebilir. Böyle bir ortamda dış müdahale kaçınılmazdır; o da ya yıkım anında gelir, ya da yeniden inşa sürecinde.

2- Rus yönetiminin muhalifleri ve Esad yönetimini bir araya getirme çabasının ardında hem Rusya\'nın, Suriye\'nin yeniden şekillenmesinde birincil rol oynamasını sağlamak, hem Birleşmiş Milletler\'in Rusyasız bir Batı projesi hamlesini kırmak, hem de yeni düzenin tesis edilmesinde diğer alternatif güçlerin etkinliğini bertaraf etmek yatıyor. Arap Birliği tarafından sunulan son raporun BM\'de oylanmasından önce tarafları masaya çağıran Rusya, Güvenlik Konseyi\'nde veto hakkını kullanırken çözümden kaçan ülke olmak yerine alternatif çözüm öneren ülke olmak istiyor. Esad yönetiminin kabul ettiği davetin muhaliflerce reddedilmesi Rusya\'nın planını kısmen bozsa bile, Suriyeli muhalif gruplara ıbenimle de diyalog kurunî çağrısı yapmış olması önemli. Önümüzdeki dönemde bu çabaların artacağına şüphe yok. Nitekim bu davet, Esad\'ın bitişinin görüldüğünün de bir göstergesi. Esad sonrasının pazarlıkları yapılıyor ve Rusya da o masada yer almak istiyor.
3- Arap Birliği, Suriye konusunda son derece aktif. Suriye\'nin geleceği konusunda iran\'dan daha etkili olabilmek için Mısır, S. Arabistan ve Katar\'ın liderliğinde ciddi bir diplomatik çaba gösteriyorlar. BM Güvenlik Konseyi\'nin geçici üyesi Fas, bu süreçte Arap Birliğini temsil ediyor. Arap Birliği\'nin hazırladığı raporda ise Suriye\'ye yaptırım istemek yerine Esad\'ın görevi bırakması talep ediliyor. Ayrıca Suriye\'de rejimin aşamalı olarak değişmesini öngören yol haritasında ulusal birlik hükümeti kurulması da talepler arasında. Esad yönetimi tarafından kesin bir dille reddedilen ve içişlerine karışma olarak değerlendirilen bu tasarının BM\'de Rusya tarafından veto edilmesi bekleniyor. Çin de ona katılabilir. Lakin görünen o ki Esad\'ın zamanı artık doluyor. Sonun Kaddafi gibi olmaması için yakın zamanda bir çıkışAaçış stratejisine evet demesi mümkündür.