Bir memlekette suçlular güçlü ise ve güçsüzler peşinen suçlu ilan edilmişse, orada adaletten söz edilemez.

Lakin orada adalet, bambaşka bir şekilde tecelli eder:

İktidar, sık sık sallanır ve sarsıntıda suçlu ile güçlü hızla yer değiştirir.

Bir gün içinde eski güçlüler suçlu, eski suçlular güçlü oluverir.

Adaletsiz ülkelerde güçlüler bunu bildiği için hep tedirgindir; “suçlular” ise “Gün gelir, devran döner” güveni içinde hep ümitvar...

* * *

Kazım Karabekir’i düşünün:

Şark Cephesi komutanlığından 3 sene sonra idamlık sanık olmuştur.

12 Eylül’de sürgüne gönderilen Demirel, 13 yıl sonra Cumhurbaşkanı koltuğuna oturmuştur.

Onu sürgüne gönderen Evren, bugünün “suçlu”sudur.

* * *

Mahkemelerinde adalet terazisinin değil, güçler dengesinin rol oynadığı sistemlerde, 11 polis bir genci öldüresiye döverse, dayak yiyen genç suçlanır, kendisine döven polislerin elini incitti diye...

Dere yatağına yapılan konutların bodrum katından çıkarılan çocuk cesetlerinden, binaları oraya yapanlar değil, orada oturanlar mesuldür.

Kayak pistinde düşüp ölürseniz, milli kayakçı dahi olsanız, kusur pistte değil, sizdedir.

Başınızı duvara çarparak ölürsünüz “güçlüler ülkesi”nin karakolunda; hızla inen copa doğru uzanıp kafanızı kırarsınız.

Davada aleyhinize olacağını bildiğiniz bir CD’yi aylarca çekmecenizde saklarsınız.

Çünkü “güçlüler”, “suçlu”luğunuza hükmetmiştir.

Hüküm, suçsuzluğun ispat edilmesiyle değil, gücün el değiştirmesiyle değişir ancak...

* * *

Daha birkaç ay önce, tutukluluğun cezaya dönüşmesi bahsinde burnunu havaya dikip “Mahkemelerin işine karışamayız” diyen iktidar, şimdi ne değişti de, “Tutuklama tedbirdir. Mahkumiyete dönüşmemelidir” demeye başladı?

Ne oldu da aylardır istenen tahliyeler kapıya dayandı?

Bunu toplumun adalet talebine yoran kimse var mıdır; yoksa derindeki sarsıntılarda yer değiştiren taşlar yüzünden bu tashihin zaruri hale geldiğinden herkes haberdar mıdır; bilmiyorum.

Bildiğim; buna fazla güvenemeyeceğimiz.

Çünkü yine tarihten biliyoruz ki, yargıya haklılar değil, güçlüler hükmediyorsa bugün gevşeyen ipler yarın yeniden sıkılabilir.

Evrensel hukuk kurulup gerçek adalet tesis olana dek bu böyledir.

* * *

Gazeteci arkadaşımız Ahmet Şık’ın, 7 yıl hapsinin istenmesine neden olan, “Bu komployu kuran, yürüten polisler, savcılar, hakimler cezaevine girecek” sözlerini bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

Ahmet’e inanmayanlar, sözlerin doğruluğunu herhangi bir tarih kitabında test edebilir.

Güçlü, gücünü adaletten değil, şiddetten alıyorsa, güç, içinde merhamet barındırmıyorsa, iktidar, gücüne dayanarak haklıyı suçlu ilan edebiliyorsa, adalet gecikiyor ve gelmiyorsa, mecburen nihayetinde işe siyaset el koyacak, gün olacak, devran dönecek, suçlularla güçlüler yer değiştirecektir.

O gün geldiğinde de suçlular güçlü, güçlüler suçlu olacaktır.

Bu tarihsel gerçek iyi bilindiği için güçlüler hep tedirgindir; “suçlular”sa hep ümitvar...

(Milliyet gazetesinden alınmıştır)