İtirafçılığın dibini buldular. Orda burda televizyonlarda birbirlerini gammazlayıp durdular.

O kadar ki stoklarda \"şerefsiz\" kelimesi bırakmadılar.

Şimdiden bu duruma düştüklerine göre \"28 Şubat Davası\" başlayınca halleri nice olacak merak ediyorum.

Sayın Aydın Doğan, \"Ertuğrul Özkök eğer böyle bir şey söylemişse şerefsizlik yapmıştır...\" ifadesini sarf ettiği o televizyon konuşmasında, \"Türkiye\'nin en namuslu kesimi bence gazeteciler ve gazetelerdir\" demişti. \"Gazeteleri böyle hükümetleri düşüren bir şekilde yansıtmak, kamuoyunun önünde bu kadar küçük düşürmek de doğru değil (...) Beyaz kağıt gibiyiz ama bize çok laf atıyorlar...\"

Ya aksi ispatlanırsa...

Yani, \"28 Şubat Davası\" sonucunda \"Beyaz kağıt gibi olmadığınız\" ortaya çıkarsa ne yapacaksınız?

\"Kendimi Taksim\'de asarım\" demeyiniz sakın, inanmam.

Çünkü...

28 Şubat sürecinde sahibi olduğunuz bir gazetenin (Milliyet) Tansu Çiller\'in yargılanacağını manşete çekmesinin ardından, \"Hem ihbar ediyorlar, hem de manşet yapıyorlar\" denilmişti de, \"Bizim ihbarda bulunduğumuzu ispat edin, kendimi Taksim meydanında asarım...\" demiştiniz.

E n\'oldu; ispat edildi ama kendinizi asmadınız!

Keşke o vakit de şimdiki gibi ihtiyatlı olsaydınız. \"Taksim\'de kendimi asarım\" diyeceğinize, \"Bizim ihbarda bulunduğumuzu ispat edin, Ertuğrul Özkök\'ü Taksim\'de asarım...\" deseydiniz. (Direkt alaka istiyorduysanız, Milliyet\'in genel yayın yönetmenliğine getirir öyle iddiaya girerdiniz, patron sizdiniz.)

Üstelik bir taşla iki kuş vurmuş olurdunuz.

Hem malum iddiayı kaybetmezdiniz hem de (daha sonraları) \"411 el kaosa kalktı\" manşetini atarak hepinizi töhmet altında bırakan elemandan kurtulurdunuz.

Yine de son televizyon açıklamasından dolayı tebrik ederim.

Geç de olsa, bizim Hasan Öztürk\'ün dediği gibi, \"Kendimi asarım\"dan \"Ertuğrul\'u asarım\"a evrildiniz.

Doğrusunu isterseniz, iyi ki de kendinizi asmadınız.

Asmadınız da çok şükür bu günleri (adamlarınızın şecaat arz ederken ciğerlerinin lekesini nasıl dermeyan ettiklerini) gördünüz.

Adamlarınız içinde en uyanık ve en zavallı olanları da, Fethullah Gülen Hocaefendi 28 Şubat\'a şöyle demişti, böyle demişti şeklinde diller döküyor.

Öyle demiş, böyle demişse ne olmuş?

Sonuç?

Ali Bulaç\'ın ifadesiyle, \"darbenin mağduru Fethullah Hocaefendi hâlâ hicretin gurbet diyarında\" değil mi?

Oldu olacak, \"askeri cuntanın\" halkın kulağına kar suyu kaçırmasının dili ve ifadesi olmanıza da, Erbakan Hoca\'nın \"Asker bizim gözbebeğimiz\" sözünü gerekçe gösterin, tam olsun.

Boşuna diller dökmeyin; Fethullah Gülen Hocaefedi sizi kurtarmaz. Bu halk, bu millet kimin ne olduğunu da, kimin ne zaman ne yaptığını da çok iyi biliyor.

28 Şubat bu halkın mana iklimine karşı \"Topyekûn Savaş\"tı.

Biz bu ülkeyi 10 milyon devraldık diyecek kadar gözü dönmüşlükle 60 milyonu gözden çıkaran alçak bir darbeydi.

Osmanlıca mezar taşından ezanlara, Kuran kurslarından İstiklal Marşımıza kadar bu ülkenin \"ruh köküne\" husumetin ifadesiydi.

\"Postmodern darbenin\" cunta reislerinden biri \"İslam\'ın ılımlısı ılımsızı olmaz\" diyerek bütün İslami anlayışlara karşı olduklarını açıkça ortaya koymuştu.

28 Şubat darbesi merhum Erbakan Hoca\'dan Fethullah Gülen Hocaefendi\'ye, rahmetli Zahid Kotku Hazretleri\'nden Mahmut Hocaefendi\'ye, Muhammed Raşid Erol\'dan Hüseyin Hilmi Işık\'a, Mehmet Akif\'ten Necip Fazıl\'a kadar bütün aydınların, hocaların, alimlerin temsil ettiği mana iklimine karşı yapılmıştır.

(Yeni Şafak)