Biliyoruz ki; bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de futbol sadece futbol değildir. Futbol bir güç aracıdır, bir statü ve saygınlık aracıdır, daha da önemlisi ekonomik bir kazançtır.

Türkiye'de bile milyonlarca doların döndüğü son derece popüler bir sektör olan futbolu, sadece bir oyun olarak görüp geçiştiremeyiz. Futbolun bir çadır tiyatrosuna dönüştürülmesine, liglerde şampiyon olacak veya küme düşecek takımların şikelerle belirlenmesine hiçbir hukuk sistemi seyirci kalamaz. Yargının şike operasyonu da ülkeyi adeta çadır tiyatrosu olmaktan kurtaran bir operasyondu. Daha önce göstere göstere yapılan şikelerle birçok takımın canı yakıldı; küme düşürüldü ya da şampiyon olması engellendi. Bunlar üzerinden yapılan siyasi operasyonların bini bir paraydı.

Böylesine önemli ve kritik bir dava görülürken siyasi partiler, kamuoyunun hassasiyetle üzerinde durduğu bir konu hakkında yasal düzenleme yapma yoluna gitti. Partiler, attıkları adımın kamu vicdanını ne kadar rahatsız ettiğini hesaplamıyor maalesef. Konu bir kişinin, bir kulübün ceza alması ya da almaması değil. Konu Türkiye'de rutin dışı işler yapanların, kanunsuz yollara başvuranların, bunun cezasını çekeceğinin görülmesidir. Süregelen bir davaya müdahale edip birtakım kişi veya kişileri kurtaracak şekilde yasal düzenlemeye gidilmesi toplumdaki adalet duygusunu kökünden zedeleyecek bir durum değil midir?

Bu ülkede seçilmiş hükümetler, yıllarca rutin dışı oyunlara maruz kaldığı için iktidar olamadılar. Faili meçhul cinayetler, etnik terör, sağ-sol, Alevi-Sünni çatışmaları hep bu rutin dışı organizasyonların birer yansımasıydı. Bu yolla hem millet hem de milletin seçtikleri sürekli hizaya getirildi. 'Bugün iktidarın güçlü bir iktidar olmasını sağlayan en önemli etken nedir?' diye sorulacak olursa verilecek en doğru cevap; 'rutin dışılıkların hakkından gelinmesi' olacaktır.

Sporu, siyaseti, ekonomiyi perde gerisinden yönetenlerin, yönetmek için sürekli rutin dışı işler yapanların, bu güzelim ülkeyi bir çadır tiyatrosuna dönüştürenlerin ceza aldığını görebilmek istiyoruz. Ergenekon gibi şebekelerle bu konunun alakası var mıdır bilmiyorum. Ama referandum dahil hiçbir konuda uzlaşmayan, bir araya gelmeyen, bugüne kadar hükümetin ak dediği her şeye kara diyen CHP'nin ve MHP'nin AK Parti ile birlikte hareket etmelerini sadece bir futbol takımı ile açıklamak mümkün müdür? Muhalefet bu meseleye neden bu kadar sorgusuz sualsiz destek veriyor, insan bunu merak etmiyor değil.

Şike yasasındaki değişiklik, kamu vicdanını rahatsız ediyor. Burada yasanın detaylarına hiç girmiyorum. Bu düzenlemeden kim yararlanacak, kim yararlanmayacak, neler olacak bu konuyu tartışmıyorum. Burada maşeri vicdanı yaralayan şey yargılamayı etkileyecek şekilde olaya müdahale edilmesidir. Kamu vicdanında 'bu müdahale başka yargılamalara da yapılır mı?' endişesi oluşuyor. Dolayısıyla seçtiklerimizin bu konuyu ciddiyetle ve kamu vicdanını önemseyerek bir kere daha değerlendirmesini bekliyoruz.

Diyelim ki partiler öncekinde olduğu gibi anlaştılar ve yasayı Cumhurbaşkanı'na geri gönderdiler. Cumhurbaşkanı da 'mecburen' düzenlemeyi onayladı. Kamu vicdanında sorun çözülmüş olacak mı? Daha uç bir örnek verelim. Düzenleme referanduma götürülse, millet bu konuya sandıkta ne diyecek acaba? Seçimle gelenlerin bu soruların cevabı üzerinde durup kamuoyu hassasiyetine karşı konuya ciddiyetle yaklaşmaları gerektiğini düşünüyorum.