‘Ey canıma can bilip uğruna yandığım.

Ey zamansız mekânsız taştığım, çağladığım.

Ey gülüm, gülüşüm, ben yanım…

Benli olanı taşıdığın ruhuna vuslatım.

Senli olanı sunmaya bunca aşk sancım.

Ey tensizliğim!

Kendime düştüğümden beridir senliliğim.

An sandığımda var etmediğim, yok denilende yeşerenim.’

Sevdaya dair atmıyorsa bir yürek çoktan yitip gitmiştir aslında da biz farkında değilizdir aslında.

Kendine bakmalı kendine akmalı aşk dediğin önce. Sen akıp kendine taşmalısın ki kaynağından oluk oluk ulaşsın herkese. Kaynağı sende olmayan sevginin sadece dilencisi olursun bir süre sonra. Bir güzel söz, bir tatlı an uğruna yalvarmaya, sızlanmaya, ezilmeye, küsmeye ve yok olmaya başlarsın. Ama sensen kaynak, verirsin, çoğaldıkça çoğaltırsın. Vermeden alamazsın.

Çıkarlarının ya da bakış açılarının, siyasi duruşunun, dininin, dilinin, ırkının bir olması değildir sevmek. Sevmek yürek işidir. Sevmek öz işidir. Sevmek arınmışlıktır. Sevmek tek olmak, çokluğa varmaktır. Aksi varsa o iyi bir anlaşmadır sadece ve her anlaşma daha iyi bir teklif gelene kadar devam eder.

Aşka sevdaya dair denilen o meşhur ‘Sevgililer Günü’ öncesi karşı bir duruş sergilediğimi düşünebilirsiniz belki ancak duruşum ezberlenmiş duygulara.

Bir baksak hayatımızda var olan, seviyorum, aşığım dediğimiz insana neler ettiğimizi, göreceğiz aslında.

İnsan sevdiğini incitir mi?

İnsan seviyorum dediğini yargılar mı?

İnsan nefesimsin dediğinin özgürlüğünü alır mı elinden?

Hep sınırlara, şartlara, isteklere bağlı sevmelerimiz. Seven insan onu yapar, bunu yapmaz, öyle giyinir, şöyle konuşur… Sevgiyi yemiş yutmuşuz bir de seven insanı tanımlıyoruz.

Şimdi sana sözlerim. Evet, evet sana. Hiç bakınma sağına soluna sana söylüyorum. Seviyorum dediğin kişiye nasıl davranıyorsun? Onu o olarak kabul edip var edebiliyor musun hayatında? Yoksa psikolojik ve duygusal baskı uygulayarak senin istediğin gibi biri haline mi getirmeye çalışıyorsun? Onun her hareketi, her sözü, her hali iyi geliyor mu sana? Yoksa kendi egonu tatmin için ‘sevgi’ kılıfı altında baskın kimliğini mi canlandırıyorsun üzerinde?

Kimi sevdiğimizi bilmeden yaşadığımız ilişkilerin gerçekliğini hem kendimize hem de karşıyı inandırmak için ‘sevgi’ günleri icat ederek oynuyoruz ne güzel.

Gülüşlerimizin acılarımızı saklamayı öğrendiğinden beri, aşk sanrıları altında bir başka hayali sevmeye başladık.

Eğer varsa bir sevdiğin, seviyorum dediğin para verip hediye alma ona bu sefer.

Bu sefer kendini sun ona olduğun gibi. İndir tüm kalkanlarını, bırak korkularını, egonu ve çık karşısına olduğun gibi. Ve onu olduğu gibi gör, kabul et. Arınsın sende, sen de arın onunla. Yeniden doğurun birbirinizi birlikte bir olarak.

Varsa cesaretin al yüreğini eline, tut çocukluğunu ve dayan seviyorum dediğinin mahremine. Bir bir çöz düğümlerini. Sustukların zehir olmaktan çıksın içinden. Korkuların akıp gitsin gözlerinden.

Bir kez sadece bir kez kendin olabilmek için şans ver kendine.

Bu sevgililer gününde kendini hediye et kendine ve sevdiğine.