25 askerin hayatını kaybettiği askeri cephanelikteki patlamaya benzer vakalar Pakistan ve Hindistan'da da oluyordu ve hatta Afganistan, Irak ve Suriye'de her gün onlarca insan bir intihar saldırısı ya da uzaktan kumandalı bombayla havaya uçuyordu...

Ve biz de ne hazindir ki ayrımcı bir dille küçümsediğimiz Hindistan ve Pakistan'a değil ama Kabil ve Bağdat gibi yıllardır terörün rutinleştiği coğrafyalara daha çok benziyorduk...      

Ekranların altındaki bantlarda 'Bağdat'ta patlama 20 ölü', 'Afganistan'da 12 Taliban miltanı öldürüldü', 'Hama'da patlama 15 ölü' terör piyasa rakamları gibi akıyordu...

Sonra 'Bingöl'de polis konvoyuna saldırı 8 polis' şehit ,'Hakkari'de mayınlı saldırı 3 asker şehit', 'Bingöl Muş kara yolunda asker konvoyuna yapılan saldırı 10 asker şehit, 70 asker yaralı' haberlerinin ardından Şemdinli'de, Şırnak'ta ve Beytülşebbap'ta 'etkisiz hale getirilen' terörist skorunu öğreniyorduk...

Kurulan terör piyasasının pariteleri, finans piyasa endeksleri ve hava durumu bilgileriyle ekran altlarından akarken herhalde sivil demokrasimizin siyaset kurumları ve kanalları günde 12 ayrı şehirde şehit cenazesine katıldığından işlemiyordu...

Birkaç Mehmet için toplanmayan Meclis ve Yargıtay açılış resepsiyonlarını devlet 'terör olayları' gerekçesiyle iptal ederken medya 'terör haberlerine' şaşılaşıyor. Ana muhalefet partisi, Oslo görüşme belgeleriyle 'mükemmel zamanlamayla' gazetecilerin karşısına dikiliyordu...

Siyasetin alanı karşılıklı kendini besleyerek bileyen militer şiddetin dökümlerini yarıştırıyor ve çocukların ölüleri 'nasip olursa'.
DNA testi gerekmeden tespit edilip ya da Zap Deresi'nde kaybolmadan ailelerine teslim ediliyordu...  

Öte yandan Angelina Jolie'ye 'kısmet' oluyor ve Hatay'da mülteci kampını ziyaret ederken Türkiye'nin 'insani yüzünü' güleryüzlü İçişleri Bakanı'yla dünya kamuoyuna iletiyordu... Böylece ölüm takviminin her gününe yerleşen düzinelerce tabutla 'hayat eksilmiyor' Afyon Valisi'nin dediği gibi 'devam ediyordu'... 

Polisler bin-iki bin liraya tamir edilecek tek zırhlı araç iki haftadır bozuk diye normal araçla görev yerlerine giderken ya da  200 asker silahsız, sivil, korumasız dolduruldukları otobüslerde 100 kilo patlayıcı yerleştirilmiş yollardan geçerken roketatar saldırısında ya şehit ya gazi oluyorlardı...
Olur da güvenlik zaafiyeti ya da istihbarat eksikliği var mı diye soran olursa 'spekülatif söylentilere itibar etmeyin' azarını işitip yerine oturtuluyordu...
Gazeteci Özden Erkuş'un Twitter'a koyduğu Kabul Toplama Merkezi'nde toplanan üst üste çantalarına yığılmış bitkin uyuyan asker görüntülerine bakarken birazdan sivil otobüslere bindirilip birliğine gönderilecek bu askerlerin geçeceği mayınlı, kilolarca bomba döşeli yol ya da açık araziye konuşlanmış bekleyen roketatarı düşünmeden edemiyorduk...        
 
Başbakan'ın 'meraklı bir askerin ihmali sonucu bombanın patlamış olabileceği' açıklamasına sığdırılan 25 askerin hayatını kaybettiği Afyonkarahisar patlaması hala devletin aylardır sorumlularını bir türlü açıklamadığı  Uludere'nin altına 'en yakın devlet tarihinin kabus tabusu' diye yerleşiyordu...   
Çocuklarını tabutlarla uğurlamaya bu kadar alışmanın ve bu ölümleri alt alta toplamanın 'tarihsel uğursuzluğu' büyürken kilolarca bombayı içi can dolu otobüsler geçerken uzaktan patlatıp 'hızla' kaçanların kan bulaşmış 'siyasi  taleplerine' hangi ahlaki ilke dayanabilirdi ki...

(Akşam gazetesinden alınmıştır)