Türk müziğinin güçlü ismi Umut Akyürek, Âlâ Turka isimli yeni albümünde unutulmaz şarkıları yorumladı. Albümünü konuşmak için bir araya geldiğimiz sanatçı, sürpriz yaparak söyleşiye sanatçı eşi Oktay Ertuğrul ve kızları Melek Bal ile birlikte geldi. Böylece hem anne hem de sanatçı Umut Akyürek'i tanıyıp müzikle dolu bir sohbet gerçekleştirdik.

Yeni albümünüzde unutulmayan şarkıları yorumladınız. Neden yeni besteler yerine bu şarkılar?

Bu şarkıları unutmak mümkün değil. Eskimeyen eski şarkılar. Dinleyenlerin yoğun bir talebi vardı. Bir önceki albümüm Sinha bütünüyle yeni şarkılardan oluşuyordu. Orada farklı denemeler yapmıştık. Artık böyle bir albümün vakti gelmişti. Teklif de gelince fazla uzatmadan kolları sıvadık. Gönüllerde yer etmiş herkesin sevdiği eserleri yorumladım.

Türk müziğinin büyük bir külliyatı var. Bu şarkıları nasıl seçtiniz, zor olmadı mı?

İşin en zor kısmı buydu. (Gülüyor) Birini seçseniz öbürünün hatırı kalıyor. Öte yandan makam, ton ve usul açısından belli bir düzene uymanız lazım. Bu şarkılar ağır bastı. Ayrıca sosyal paylaşım sitelerinden de araştırmalar yaptım. Dinleyenlerim şarkı seçimi konusunda bana destek verdi. Hatta bu repertuarı daha çok onlar hazırladı diyebilirim. Beni o dertten kurtardılar. (Gülüyor)

Bu şarkıları daha önce de seslendirdiniz. Farklı bir altyapı ile seslendirmek nasıl?

Stüdyo gerçekten farklı bir ortam. Radyoda, televizyonda ve sahnede yorumlamak ayrı ayrı heyecanlar. Ama bunun kalıcı olacağını düşünmek sizi daha çok heyecanlandırıyor. Daha titizlikle üzerine eğiliyorsunuz. Zaten yaptığımız işler sezonluk albümler değil, ömürlük. Ömürlük şarkılar bunlar. Sezona yetişelim, yaza damgamızı vuralım, gençleri yakalayalım diye bir gayemiz yok.

Bu şarkılar büyük şarkılar. Sizce neden günümüzde böyle şarkılar yapılamıyor?

Keşke bunun sebebini bilsem. Bir bestekâr değilim, bu konuyu konuşmak haddim olmayabilir ama şu da bir gerçek: Zaman öyle bir zaman ki her şey kirlendi. Çok fazla şeyi tükettik. Çok yalnızlaştık, çok kendimize döndük. Sevgi bile lütuf gibi algılanmaya başladı. En ufak menfaatte ilişkiler bitebiliyor. Duygularımızı yitirdik. O yüzden daha fast food şarkılar yazılıyor.

Bunca yıl tarzınız dışına hiç çıkmadınız. Daha çok bilinme adına popüler işler yapmayı hiç düşünmediniz mi?

Ben buna çok önceden karar verdim. Konservatuar yıllarımda inanılmaz bir pop ve arabesk furyası vardı. Bana da bu anlamda çok fazla teklif geliyordu. Hatta bir tanesinden son anda vazgeçtim. Ferdi Tayfur bana arabesk-fantezi bir albümü yapmamı teklif etti. Şarkılar yazıldı, stüdyoya girip kaydettik. Hatta albümün fotoğrafları bile çekildi. Ama benim içim rahat değildi. İçime sinmedi. Çünkü Türk müziği okuyordum. Bekir Sıtkı Sezgin, Alaeddin Yavaşça hocalarımdı. Bunu yaparsam ihanet etmişim gibi hissedecektim. Ferdi abiye bu durumu açtım. Beni anlayışla karşıladı. “İçine sinmeyecekse yapma, ben sana kırılmam” dedi. Aradan yıllar geçti, en büyük idealim olan TRT'ye girdim. Yine albüm teklifleri geldi. Ama bu kez ben sadece Türk müziği albümü yaparım dedim. O dönem Türk müziğinin hiç şansı yok gibi bakılıyordu. Benim azmimi gören Ercan Saatçi tamam dedi. O sene büyük kâr getiren albüm oldu.

Türk müziği eğitimi alan birçok konservatuar mezunu pop müzik yapıyor. Onlar bu müziğe ihanet etmiş mi oluyor?

Ben bunu kimseyi eleştirmek adına söylemedim. Kendi adıma vicdanen rahatsız olacaktım. Ben hep Türk müziği ile nefes aldım. Şöhrete kanıp yapabilirdim. Yapanları eleştirmiyorum. Bundan sonra umuyorum layık arkadaşlar çıkar ve bu işin davamı gelir.

Şöhret ve popülerlik kötü bir şey mi?

Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse popülerlik maddi getirisi çok olan bir şey. Ama tercihler söz konusuysa seçimleriniz size bazı misyonlar yüklüyorsa kendinize ayrı bir yol seçiyorsunuz. Beni çok yorardı ve beceremeyebilirdim. Popülerlik sürekli atılımlar hamleler gerektiriyor. Ben kendi bildiğim işi yapayım, takdir görürse bu şekilde var olayım dedim. Çok şükür yaptığımız iş bir yerini buluyor. Dinleyicilere ulaşıyorum. Ancak sırf popülerlik uğruna her dakika malzeme vermek, işimle ilgisi olmayan bir şeyle var olmak fikri bile ürkütücü.

Zaman zaman bazı isimler Türk müziği sanatçısı olarak lanse ediliyor ama kalıcı olamıyorlar. Sebebi ne sizce?

Bunlar imitasyon isimler. Planlı şeyler. Her şeyin altı yavaş yavaş oyuldu. Kültürümüz, musikimiz, büyük darbeler aldı. Hep farklı şeylerin propagandası yapılıyor. Yüzde biri Türk müziği sanatçılarına yapılsa bu müzik daha ön planda olur. Siz hiç Türk müziği sanatçılarının billboardlarda reklamını görüyor musunuz?

Emel Sayın’ın  pop single çıkarmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Emel Hanım arada böyle hoşluklar yapabilir. O ne yapsa güzel yapar. Ona yakışır. Bir de bunun tam tersi var, popçu arkadaşlar Türk müziği yapar oldu. Kötü bir şey değil yapsınlar. Ama “benim geçmişimde Türk müziği vardı” gibi konuşmalarla kendilerini haklı göstermesinler. O zaman öyle çıksalardı. Popüler olduktan sonra bunu yapmak kolay. Önemli olan baştan böyle çıkıp ortaya bir şey koymak.

Peki mevcut müzik dünyasını ve şarkıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

O kadar zorlama var ki. Melek Bal’dan dolayı ben bile biliyorum hoşlanmadığım müzikleri. Radyolarda hep aynı şarkılar çalınıyor. Ben bunların halkın seçimi olabileceğine inanmıyorum. Mesela benim kızım iyi müziği kötü müziği o kadar iyi anlıyor ki. Kulakların erken eğitilmesi lazım. Kirlendikten sonra ne yapsanız boş. Bir zamanlar bu ülkede sadece TRT varken o zamanın çocukları Müzeyyen Senar’ı dinliyordu.

Biraz da aileden konuşalım. Nasıl gidiyor evlilik?

Eşim Oktay Ertuğrul da sanatçı. Konservatuvarda başladı arkadaşlığımız. 18. yılı bitiriyoruz. Aslında bunu iki ile çarpmamız gerek. Çünkü işimiz gereği hep birlikteyiz. Allah ayırmasın. Çok mutluyuz çok şükür. Bütün gündemimiz kızımız Melek Bal’ın mutluluğu.

Umut Akyürek nasıl bir annedir?

Melek Bal çok hareketli, beni çok yoran bir çocuk. Annelik benim için her şeyden öncelikli. Bugün hangi sanatçıya sorsanız önce anneyim, sonra sanatçıyım der. Ama daha bebeği bir aylıkken Türkiye turnesine çıkan insanlar biliyorum. Ben üç sene boyunca işime ara verip kızımla ilgilendim. Annelik Allah’ın kadına bahşettiği en özel duygu. Önce anneyim.