Emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Fikri Sağlar aleyhine açtığı davada, Ergenekon zanlısı emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un evinde bulunan CD ile gizlilik kararı alınmış.

Bu uygulama Türkiye’de yargıda çifte standardın açık bir örneği.

Odatv zanlılarından gazeteci Nedim Şener başta olmak üzere bugüne kadarki tüm davalarda iddianame eklerine insanların özel hayatına ilişkin konuşmaları tereddüt edilmeden konuldu.

Bu konuşmalar içinde de insanların rahatsız olacağı unsurlar vardı.

Ama yargı emekli genelkurmay başkanına gösterdiği özeni, gazetecilere veya akademisyenlere göstermedi.

Elbette, Hurşit Tolon’un evinde bulunan CD’de gerçeğe aykırı iddialar, hatta iftiralar bulunabilir.

O nedenle mahkemenin gizlilik kararı koyması yerinde.

Ancak özel hayatın mahremiyet kuralının herkes için eşit uygulanmasına özen göstermek gerekir.

Yargı bugüne kadarki uygulamalarında bu konuda böyle bir tavır gösteremedi ne yazık ki.

Türk polisi yakalar

Önceki hafta İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü’nün daveti üzerine Vatan Caddesi’nde 3 saate yakın vakit geçirdim.

Narkotik Şube’yi kullanıcıların üzerine çok gittiği, asıl tacirlerin üzerine yeterince gitmediği için eleştirmiştim.

Kullanıcıları, torbacıları yakalamak için takip ettiklerini, torbacılardan da asıl tacirlere ulaştıklarını söylediler.

İstanbul polisinin yakaladığı uyuşturucu miktarı, Avrupa’nın 27 ülkesinin toplamından fazlaymış.

Bu görüşmeden bir hafta sonra Narkotik Şube, müthiş bir operasyona imza attı ve önemli miktarda eroin ele geçirdi.

Aslında bu eroin Avrupa gençliğini zehirlenmekten kurtarıyor, Avrupalı yetkililer Türk meslektaşlarına bunun için sık sık teşekkür ediyor.

Ancak, bu ülkemizde uyuşturucu sorunu yok anlamına gelmiyor, özellikle gençlik için giderek önemli bir tehdit haline geliyor.

Çare, polisin mücadelesi kadar, anne-babaların çocuklarının bir hobi sahibi olmasını sağlamaları, belediyelerin daha fazla spor ve kültür merkezleri açıp gençleri buralara çekmesinden geçiyor.

Korsanlar TV’leri soyuyor

Türkiye televizyon dizilerinde bölgenin önemli bir merkezi haline geliyor.

Mısır’dan Lübnan’a, Irak’tan Azerbaycan’a kadar her ülkede Türkiye’nin başarılı dizileri izleniyor.

Bu diziler kanallara ciddi maliyet getiriyor aslında.

Her ay yeni bir dizinin ekrana geldiği günümüzde, ortalama bir dizi 400 bin liradan başlayan fiyatlara maloluyor kanallara.

Kanalların her gece 2 dizi gösterme rekabetini göz önüne aldığınızda dönen paranın büyüklüğünü hesap edebilirsiniz.

Amerika’da dizi önemli bir pazar.

Ancak aramızda bir fark var; orada diziyi kaçıranlar veya yeniden izlemek isteyenler ya iTunes’tan parasını ödeyerek yüklüyor ya da DVD’sini alıyor.

Türkiye’de ise birileri bu filmleri anında internete yükleyip kanalların ve yapımcıların üzerinden para kazanıyor.

Bunun önüne geçmek gerekir.