Yeni seçilen Cumhurbaşkanımız Mustafa Akıncı ile Rum lider Nikos Anastasiadis’in ilk görüşmesi bugün. Cumhurbaşkanımıza kolay gelsin.

III. Cumhurbaşkanımız Dr. Derviş Eroğlu görev süresi içinde, “Benim hedefim Kıbrıs Türk halkının kabul edebileceği bir anlaşma yapmaktır. Bunun için çabalıyorum” diyordu.

IV. Cumhurbaşkanımız Mustafa Akıncı da seçildikten sonra “Kıbrıs Türk halkının hayır demeyeceği bir anlaşma yapmak için müzakere masasına oturacağım ve bunun için uğraşacağım” mealinde bir açıklama yaptı.

 

Gerçekte ben halef, yani Cumhurbaşkanlığı görevini devralan kişi ile selefin, yani Cumhurbaşkanlığı görevini devreden kişinin, müzakereler ile ilgili söylediklerinin arasında pek bir fark görmüyorum.

 

Zaten ileriki günlerde de göreceğiz, Kıbrıs müzakerelerinin çıkmaza girmesinin nedeninin Rumların, 1963 yılında silah zoru ile gasp ettikleri devletin egemenliğini ve ortaklığını bizlerle paylaşmak istememeleri olduğu ortaya çıkacak. Bu isteksizlik rahmetlik Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş döneminde de böyleydi, II. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat döneminde de öyle oldu, III. Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu döneminde de aynı şeyler yaşandı. Rumlar masada sıkışınca veya da köşeye sıkıştırılınca, hep Türkleri bir bahane ile suçlayıp masadan kalktılar. 

 

Anastasiadis de tezgâhladı aynı oyunu. Müzakere süreci “Al-Ver” aşamasına gelince, Türkiye’nin ilan ettiği Navteks’i bahane etti ve masadan kalktı. Zaten Navteks ilanı olmasaydı, illaki Türkleri suçlayacak bir başka bahane bulacak ve masadan kalkacaktı. Müzakereler artık Al-Ver aşamasında geldiğinden illaki egemenliğe ve yönetime Türkleri ortak etmek zorunda kalacağından Yunan tarihine “Ulusal hain” olarak geçecekti. Masadan kaçmayı yeğledi ulusal hain olmak yerine.   

 

BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi Eide’nin Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis ile yeni seçilen KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın çok uyumlu bir ikili olduğunu açıklaması ise tam bir komedi. 

 

Eğer Eide bu sözleri ile her ikisinin de ABD yönetimine yakın kişiler olduğunu söylemek istemiş ise bu açıklaması doğru olabilir. Zaten Rumların büyük bir çoğunluğu, Anastasiadis’ın Amerikalıların adamı olduğu yönünde bir inanca sahip. Asla ABD’nin istekleri dışına çıkamayacağını söylüyorlar.

 

Ama Eide bunun dışında bir yakınlık kurmuşsa çok fazla aldanıyor demektir.

Gerçekte Kıbrıs müzakereleri sürecinde en ideal ve birbirleri ile en uyumlu liderler Rumların VI. Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas ile KKTC’nın II. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat idi.  Her ikisi de sol görüşlü liderlerdi ve Rum Ulusal Konseyinin, Rum Cumhurbaşkanları üzerinde yaptırım gücü olmasaydı, Hristofyas ile Talat bir şekilde her iki halkın kabul edebileceği bir anlaşmayı yaratıp halklarına imzalatabileceklerdi. Eğer bu iki lider, 2 yıllık ortak görev dönemlerinde anlaşamamışlar ise diğer liderlerin anlaşması tam bir hayaldir. Hele de Enosis, yani Kıbrıs adasının Yunanistan’a bağlanması için canlarını ortaya koymuş EOKA B’cilerin partisi olan sağcı DISY’nin lideri olan Anastasiadis ile sol bir parti olan TDP’nin büyük kurucu ortağı olan TKP’nin başkanlığını yapmış Mustafa Akıncı’yı aynı kefeye koymak ve uyumlu olduklarını söylemek çok büyük bir yanılgı.

 

Daha seçildiği gün “Ulusal Konsey”in yüzde yetmiş beşinin onaylamadığı hiçbir öneriyi kabul etmem diyen Nikos Anastasiadis’in, Mustafa Akıncı’nın önereceği herhangi bir “Al-Ver” takasını kabul etmeyeceğini şimdiden söylemek hiçte yanlış olmayacaktır.

 

Sayın Cumhurbaşkanımıza Allah sabırlar versin dememiz gerekiyor, eğer Anastasiadis hala daha geçmişten ders almamış ve aynı hamamda aynı tasla geziyor ise…