Geçenlerde bir akşam, apartman komşularımızdan birinin kızı gelerek bir röportaj yaptı.

Bu cici kızımız; 11. sınıfta ve adını şimdi pek anımsayamayacağım bir dersin öğretmeni ödev olarak vermiş. (Dersin adı galiba "İfade etmek" vb. gibisinden bişeydi.)

Kemalizm'le ilgili güzel sorular hazırlamıştı. Liselerimizde bu dersin şimdilerde nasıl okutulduğu hakkında fazla bilgi sahibi değilim. Fakat komşumun kızının hazırladığı sorulara baktığım zaman; eski yıllara göre fazla bir değişiklik olmadığını anladım.

Sorulardan biri; "Bir insan hem muhafazakâr hem de laik olabilir mi" idi. "Elbette" dedim "Bir insan hem muhafazakâr hem de laik olabilir. Ancak kavramların doğru tanımlanması koşuluyla..."

Muhafazakârlık

Muhafazakârlık Osmanlıca bir sözcük. Günümüzde; muhafazakârlık yerine "tutuculuk" sözcüğü de kullanılıyor. Ben dilde zenginlikten yana olduğum için; her iki sözcüğü de hiçbir komplekse kapılmadan kullanıyorum.

Muhafazakârlık; o anda var olanı muhafaza etmek kadar geçmişe dair umut ve beklentileri de içerir. Farklı muhafazakârlık türleri vardır.

Örneğin; "ekonomik muhafazakârlık", "toplumsal muhafazakârlık", "siyasi muhafazakârlık" vs.
"Ekonomik muhafazakârlık" ekonomik karar alırken enine boyuna düşünmek anlamına gelir. Maceracı girişimler yapmamak ve bir noktada olanla yetinmek bu arada düşünülebilir.

"Toplumsal muhafazakârlık" yaşam tarzı ve gündelik yaşamla ilgili bir kavramdır. Bu muhafazakârlık kadınların çarşafa girmesiyle başlar erkeklerin sakal bırakmaları ve kravat takmamalarıyla devam eder. Ancak elbette tüm muhafazakâr kadınlar çarşaf altına girecek değildir. Bazen bir başörtüsü bunun yerini alabileceği gibi; hiç başını örtmemek de mümkündür. Erkekler arasında da (hele son zamanlarda) müthiş şık giyinme alışkanlığı başladığı gibi çarpıcı renkli kravatlar da takılmaktadır. Karşı cinsin elini sıkmamak gibi davranış kalıpları varsa da; artık bu anlayış geride kalmış gibi görünmektedir.

"Siyasal muhafazakârlık" ise muhafazakâr partilere oy vermek biçiminde görülebilir. Hep aynı partiye (muhafazakâr olsun olmasın) oy vermeyi de muhafazakârlık olarak değerlendirenler varsa da; ben ısrarla sol ya da liberal partilere oy vermeyi muhafazakârlık olarak isimlendirmiyorum.

Laiklik

Bu köşede sık sık dile getirdiğim üzere; laiklik sadece "din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması" değildir. Laiklik; "bir ülkede yönetenlerin, idare edenlerin; yönetme ve idare etme konusundaki yetkiyi din dışı bir kaynaktan almaları" demektir.

Bunu anlamak için geçmişe bakmak gerekir. Eski toplumlarda; hangi dinden olursa olsun yönetenlerin yönetme yetkisini aldıkları kaynak dinsel bir kaynaktı. Yönetimlere "meşruiyet" sağlayan şey de bu "dinsel kökenli" ya da "dinsel kaynaklı" olmalarıydı.

Zaman içinde özellikle Avrupa'da ticarete dayanan "burjuva sınıfının" ortaya çıkması ve dinsel kökenli yönetimle mücadeleye başlaması, laiklik anlayışının başlangıcını oluşturdu. (Ticaret burjuvazisi kısa bir süre sonra sanayi burjuvazisine dönüşecek ve bunların etkisiyle gerçekleşen sanayi devrimi hem kapitalizmin hem de demokrasinin başlangıcını oluşturacaktır.)

İşte laiklik bu bağlam içinde ortaya çıkacak ve çok kısa bir sürede demokrasinin "olmazsa olmaz" kuralı haline gelecektir.

Yukarıda anlattıklarımın ışığı altında muhafazakârlık ve laiklik arasındaki ilişki (umarım) anlaşılmıştır. Gerçekten; bir insan pekâlâ muhafazakâr ve laik olabilir. Hele bir demokraside herkes kendi anlayışı doğrultusunda yaşarken; muhafazakârlığın laikliğe engel olması ya da laikliğin muhafazakârlığı engellemesi söz konusu bile olamaz.

Pratikte de sık sık gördüğümüz üzere; mini etekli bir genç hanım pekâlâ muhafazakâr bir partiye oy verebileceği gibi; kapalı bir hanım liberal ya da sol bir partiye oy verebilir.

Bu tür anlayışlar "demokrasi gereğidir" ve hiçbir biçimde ürkmeye gerek yoktur.

(BUGÜN)