Haram ve kirli bağırsaklar devlet kurumlarının midesine yerleştiği gibi bu kirli ve haram bağırsaklar Sivil Toplum Örgütleri, Özel Sektörler, Siyaset Dünyası ve Medya kuruluşlarının da midesinde oturmakla kalmamış neredeyse vücudun tüm organlarını pislik batağına saplamıştır. 28 Şubat savcıları son günlerde 28 Şubat darbesinin sivil ve medya ayağı hakkında da soruşturma yürütmeleri aslında bu soruşturmanın ne kadar da haklı bir soruşturma olduğunu da görüyoruz.


Demokratik, laik, hukuk, sosyal bir devlet ve AB üyesi ülke olma iddiasında olan bir ülkede medya, eğer başta halkın ve kamunun haber alma görevini yerine getirmiyorsa ve toplumun göz kulağı olması gereken yerde boğazına kadar kirleniyorsa bu ülkenin çivisi çıkmış demektir.


Medya patronları kirli ayaklarıyla milletin beynine giriyorsa, medya organları mafya ve Ergenekonvari çetelerle birlikte hareket ediyorsa, adam öldürme, ihaleye fesat karıştırma işlerine bulaşıyorsa, kendi elemanlarının alın terini çalıyor, emeklerini sömürüyorsa siz bu medyadan ne bekleyebilirsiniz ki…


Kanal 6’nın eski sahibi Mehmet Kurt’un kurduğu 6News kanalında 3 yıl boyunca çalışan, emeğinin karşılığını alamayan,aile ve çocuklarıyla birlikte perişan olan medya çalışanları haklarını alamayınca mahkemeye başvuruyor, mahkeme çalışanları haklı bulmasına rağmen haklarını alamıyor ve Kurt’un kurnazlığı sonucunda söz konusu mahkeme kararı da sahtekarlıktan ötürü işyeri adresi tespit edilemiyor ve işyerine tebligat yapılamıyor.


İşte o elemanlarından biri de Diyarbakır’da birlikte çalıştığımız emekçi kameraman Ali İhsan Eren’dir. Eren 3 yıl boyunca çalışmış ve emeğinin karşılığını alamayınca mahkemeye başvurmuştur. Mahkeme tazminata hüküm ediyor ancak gelin görün ki Kurt’un köylü kurnazlığı yüzünden işyerine mahkemenin tebligatı yapılamıyor.


Bu ülkenin kuzu medyası Kurt gibi kurt olan kurnazların tekelinde olduğu sürece bu millet iflah olur mu?


Hatırlanacağı gibi Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün talimatıyla, Kanal 6'nın eski sahibi işadamı Mehmet Kurt ve bağlantılı iki kişi İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından gözaltına alınmıştı. Kurt'un sahibi olduğu televizyon kanalında arama yapılmış, bazı belgelere el konulmuş ve Kurt’un Ergenekon örgütünün finans kaynaklarından biri olduğu iddia edilmişti.


Taraf Gazetesinin haberine göre; Kurt’un alınma gerekçelerinden biri de; Kurt ve beraberindeki iki şüphelinin, Ergenekon sanığı emekli Albay Mustafa Levent Göktaş´ın cezaevinden kaçırılması planı ve bir cinayetle ilgili olarak sorgulandıklarıdır.


Kurt, Kürt işadamlarının öldürülmesinde rol oynadı mı?


Ayrıca Ankara Cumhuriyet Savcılığı'nca yürütülen faili meçhul cinayetler soruşturmasında savcı Hakan Yüksel'e ifade veren Ergenekon sanıklarından Sedat Peker, 1990'lı yıllarda katledilen Kürt işadamlarının ölüm emrinin MGK tarafından verildiğini duyduğunu, "Zaten o dönem herkes bu cinayetlerin kimler tarafından işlendiğini de çok açık biliyordu" demişti.


Kürt işadamlarına yönelik infaz listesi ilgili Peker: "Tahminime göre o dönemde PKK'ye yardım eden işadamlarına ve mafya üyelerine yönelik bir liste olduğu ve listedeki herkesin öldürüldüğü konuşuluyordu. O dönem kesinlikle devlet yoktu. Devlet adına yapılan işlerin devletle bağdaşan hiçbir tarafı yoktu. Ahmet Hamoğlu’da listeden ismini çıkarmak ve ölüm riskini ortadan kaldırmak için paralar verdi."demiştir.


Peker; Kanalın sahibi Kurt’la ilgili şunları söylemektedir. "Aynı dönemde Hanefi Avcı, Diyarbakır'daki itirafçılardan Süleyman Öğer, Hüseyin Tilki, Hidayet Bozyiğit, İbrahim Babat gibi kişileri İstanbul'a getirmiş, bu kişiler istihbarat şubede Pala lakaplı Baş komiser tarafından bana emanet edilmişti. Bana teslim edilen bu itirafçıların çoğu benim de yargılandığım dosyalarda yargılandı.


Bu sanıklar tarafından bana söylenen, Dev-Sol'da Bedri Yağan grubuna yapılan operasyonlarda temizlik diye nitelendirilen eylemlerde bu itirafçıların görevlendirildiğini, kalan sağları en son bunların öldürdüğünü kendilerinden dinlemiştim. Mesela bu itirafçılar Hanefi Avcı tarafından bana emanet edildikten sonra Mehmet Kurt isimli işadamından çok büyük paralar aldılar." Diyor.


İşadamı ve medya patronu hakkında dava açan kameraman Ali İhsan’ın avukatı Süleyman Eren ise bana konuyla ilgili şunları söyledi.


2011 yılı itibariyle müvekkilim Ali İhsan Eren’in haksız ve mesnetsiz olarak işine son verilmesinden sonra 09/05/2011 tarihinde İstanbul 8. İş mahkemesinin 2011/553 esas sayılı dosyası ile davalı Altı haber ajansı ve ticaret a.ş. aleyhine işe iade davası açıldı. Açılan bu davamız 21/12/2011 tarihinde kabul edildi. Davalı vekili tarafından, verilen bu karar temyiz edildi. Yargıtay 9. Hukuk dairesinin 2012/18543 esas 2012/ 39036 karar sayılı 21.11.2012 tarihli kararı ile bu karar hukuka uygun bulunarak onandı.


Bunun üzerine davalı şirketin dava dilekçesinin tebliğ edildiği Konaklar mh. Akağaç sk. No:20 4 levent Beşiktaş/ İST. Adresine müvekkilimin işe iade alınmasına veya tazminatlarının ödenmesine yönelik ihtar çektik ancak davalı şirketin bu adresten taşındığı bahanesi ile ihtarname kabul edilmedi. Bunun üzerine tarafımızdan yapılan adres araştırması neticesinde davalı şirketin Ümraniye’de bir adreste tabela şirket haline getirilmeye çalışıldığını öğrendik.


Açmış olduğumuz bu işe iade davası ile birlikte İstanbul 7. İş mahkemesinin 2011/726 esas sayılı dosyası ile müvekkilimin ödenmeyen kıdem ihbar tazminatları, hafta tatili, yıllık ücretli izin, resmi tatil ve fazla mesai alacakları için davalı şirkete karşı ikinci bir dava açtık. Bu davada tebligatların tamamı yukarıda belirttiğim Konaklar mh. Akağaç sk. No:20 4 levent Beşiktaş/ İST adresine yapıldı. Davalı bu davayı takip etmedi.


Yapılan yargılama sonunda bilirkişi raporu neticesinde netleşen alacağımız için mahkemeye sunmuş olduğumuz ıslah dilekçemiz de davalı şirketin yukarıdaki adresine tebliğe çıkarıldı.


Ancak bu tebligatımızda davalı şirketçe tebliğ alınmadı. Bunun üzerine aynı dilekçe bu defa Tebligat kanununun 35. Maddesine göre aynı adreste tebliğ edildi. Hemen ardından mahkemenin karar duruşmasına geldiğimizde o adreste olmadığı beyan edilen davalı bu dilekçeyi tebliğ almış olacak ki davalı vekilinin dosyaya vekaletname sunduğunu gördük.


Yargılamanın hiçbir safhasını takip etmeyen davalı davayı uzatmak amacıyla dosya koydukları ilk dilekçe mazeret dilekçesi oldu.


Davalı vekili yanında birçok başka avukat çalıştırıyor olmasına rağmen Ankara’da başka bir mahkemede duruşması olduğu gerekçesi ile duruşmaya katılmadı ve davanın ertelenmesini talep etti. Ancak mahkeme Hakimi tarafından bu mazeret belgelendirilmediği gerekçesi ile kabul edilmedi. Şu an itibariyle alacaklısı olduğumuz Altı haber ajansından faizsiz 30.000 TL’ye yakın alacağımız mevcuttur. Tahsilat için deneyeceğimiz hukuki yollara burada değinmeyeceğim çünkü davalı şirket yetkilileri kanunun boşluklarından faydalanarak bu tedbirleri boşa çıkartabilirler.”dedi.


Eğer medyamız temizlenmek ve haram bağırsaklarını temizlemek istiyorsa içindeki bu kirlilikleri ayıklamalı ve emek sömürüsüne sonuna kadar karşı çıkmalıdır.