2015\'in \"Türk\'ün Türkten başka dostu yoktur\" gibi klasik içe kapanmacı bir söylemle karşılanması mı hedefleniyor?


20 sene sonra ne oldu da Hocalı katliamı konusunda ani bir hareketlenme ve “uyanış” oluştu? Bunun “resmi bir uyanış” olduğu mitinge katılan zevattan belliydi. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in mitingteki konuşması bu “uyanış”ın ana ipuçlarını içinde barındırıyor.

Şöyle konuştu Şahin:“O kan o gün akmıştır ama hesabı bitmemiştir. Türk milleti yaşadıkça o kanın hesabı yapılacaktır ve hesabı sorulacaktır. Bunun takipçisi topyekün Türk dünyası olacaktır. Azerbaycan’daki her olay, her gelişme Türkiye’yi ve Türk milletini yakından ilgilendiriyor. Azerbaycan’ın sevinci de acısı da Türkiye’nin sevinci ve acısıdır.”
Azerbaycan’la bu ‘özel sıcaklık’ neden ve nasıl oluştu? Uluslararası meselelerde Türkiye ile Azerbaycan arasında ciddi bir paralellikten söz etmek zor. Örneğin bundan birkaç yıl önce Ermenistan’la Türkiye arasındaki sınırların açılacağı ihtimali, iki ülke yönetimi arasında ciddi sorunlar yaratmıştı. Azerbaycan milletvekilleri MHP üzerinden Türkiye’ye gelip hükümet aleyhine gösterilere girişmişlerdi. 


Azerbaycan’la yeni siyaset stratejisi



Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dünkü konuşması da İçişleri Bakanı’nın o meydandaki sözlerinin kişisel olmadığını gösteriyor: “Pazar günü son derece anlamlı ve kederli bir yıldönümünü hep birlikte idrak ettik. Azerbaycan’a Türkiye’nin dayanışma mesajlarını iletiyorum. Bir çok şehrimizde katliam anıldı. İstanbul’daki mitingde marjinal ve münferit birkaç pankartın olması, katliama dair acımızı gölgelemeye yetmez.”

Azerbaycan’la yeni bir siyasi strateji geliştirildiği anlaşılıyor. Bu stratejinin, yaklaşan Ermeni Tehciri’nin 100. yıldönümü olan 2015’e karşı bir anlayışı mı yansıttığı daha uzun süre tartışılacak gibi görünüyor. Dünyanın bir çok ülkesinde “Ermeni soykırımı” kararlarının çıktığı ve çıkması ihtimalinin güçlendiği koşullarda, Türkiye, Ermenistan’la kavgalı Azerbaycan’la ittifak yaparak bu dalgaya karşı koymayı mı düşünüyor? 


İdris Naim Şahin tercihi



Böyle bir stratejinin Taksim meydanında görüldüğü gibi ancak ırkçılarla ve aşırı militan kesimlerle birlikte yürütülebileceği anlaşılıyor. Bütün bunlar, içeride ve dışarıda “milliyetçi”, “içe kapanmacı” bir tercihi de elbette daha yoğun şekilde beraberinde getirebilir.
Taksim meydanında açılan “hepiniz Ermenisiniz, hepiniz piçsiniz” pankartı, sıradan ve marjinal bir ırkçılık olarak görülemez. Orada atılan sloganlar da münferit değil. Bu eğilimi küçümsemek yerine ciddiye almak gerekir. Başbakan Erdoğan kitleler üzerinde etkili bir lider. Eğer sıradan ırkçılığı görmezden gelen bir tutum içine giriyorsa bu tehlikelidir. İdris Naim Şahin gibi, artık “insan hakları” ile sorunlu olduğu açıklık kazanmış bir bakanla bu süreci yürütmeyi seçmek de bir eğilimi yansıtıyor.
O mitingteki havanın “münferit” ve “marjinal” olmadığı belli değil mi?

1915’te İttihatçıların gerçekleştirdiği insanlıkdışı bir katliamı, başka katliamları öne çıkararak göğüslemeyi düşünmek, gerçekçilikten ve inandırıcılıktan uzak. Bu tür söylemlerden anlamlı bir sonuca ulaşmak pek mümkün değil.
Hele de Hocalı’dan yola çıkarak bu ülkenin Ermeni yurttaşlarının yeniden hedef haline getirilmesine yol açabilecek bir dilin görmezlikten gelinmesi kabul edilemez.

“Hükümet eli”, eğer anlık bir tercihi ifade etmiyorsa, yeni bir siyaset stratejisinin işaretlerini veriyor olabilir.
‘Bütün dünyayla kavgaya girişmek’ şeklinde özetlenebilecek bir strateji mi bu?
2015’in “Türk’ün Türkten başka dostu yoktur” gibi klasik içe kapanmacı bir söylemle karşılanması mı hedefleniyor?

(Radikal)