Moda haftasının hemde günün ilk defilesi için Eylül ayının güzel serin bir Londra sabahın da yollara düştük ve Şehrin merkezinde Thames Nehri kıyısında olan tarihi Somerset House' a geldik. Burası eline kamerasını alan moda dedektiflerinin cirit attığı giriş kapısı... Öyle çok fotoğraf çekiliyor ki! Fotoğrafınız çekilmeden buradan geçti iseniz " çokkkk kötü giyinmişsiniz " demektir. :))

Geçen seneler den takip ettiğim kadari ile, kimi ziyaretçilerin giyim stili sonraki sene trend olarak karsimiza çikiyor.

London Fashion Week sadece ünlü tasarımcıların koleksiyonları ile değil sokak modası ile de Moda trendlerini belirliyor. Moda avcıları farklı giyim anlayışlarını fotoğraflamak için hakikaten koşturuyor.

Etkinlik alanı çok kalabalık! Birbirinden ilginç kıyafeti ile dolaşan birçok insan görmek mümkün. 30 cm topuklu ayakkabıları ile gayet rahat yürüyenler, çok soğuk olmadığı halde kürk giyenler, makyajı abartıp tiyatral figür gibi görünenler, ünlüler, çok zarif giyinenler, podyuma kendi çıkacak sananlar, sabah bulduğunu giyip gelenler, aksesuar canavarları, Flifloplar benim tarzım diyenler ve kendini oyuncak karaktere benzeten bir çok kişi burada. Hatta sevimli köpekleri ile aynı aksesuarı takmış yada giyinmiş olanlar bile var LFW de.
Tüm bunların arasından sıyrıldıkdan sonra defilenin yapılacağı yere varabildik. Defileye davetiye ile girildiği halde uzun bir kuyruk da beklemek durumunda olduğumuzu geçtiğimiz haftalar dan biliyorduk!

Her zaman ki gibi ilk defile Jackie Lee'nin. Minimalist ve modern bir koleksiyon hazırlayan Jackie Lee uzakdoğulu tasarımcıların zarif tarzı ile karşımıza çıktı.
Hemen hepsi giyilebilecek detaylar içeriyor.Zaten uzakdoğulu tasarımcıların bence en büyük artışı da bu; giyilebilecek tasarımlar.
Kore li Jackie Lee modanın yeni gözdesi uzakdoğulu modacılarından. St Martin Kolej mezunuda olan Lee koleksiyonun da ; Siyah, koyu gri, beyaz, elma yeşili ve somon renkler var. minimalist still her detay da baskın di. Sert kumaşların yanı sıra incecik uçuşan ipeklilere de yer veren tasarımcı kabartma ayrıntılar, önden arkaya doğru uzayan asımetrik kesimler ve geometrik formları ile modern kadın imajını öne çıkardı.

İlk gün defilesi olan bir başka isimde başarılı Türk modacımız Bora Aksu idi. Aksu'nun imza stili zıtlıkların arasındaki denge noktasını bulmaya dayanıyor. Koleksiyonunda kullandığı el işçiliği çok yüksek malzemelerle adeta oyun oynar gibi idi... Ekru, beyaz ve pastel tonların yer verildiği koleksiyonda yine mükemmel tığ işleri ve bolca volan, firfir, dantel, uçuşan ipek formlar kullanılmış. Aile pozu vermiş fotoğraf karesi kurgusu ile başlayan İlkbahar-Yaz 2015 koleksiyonun da Bora Aksu, Kraliçe Victoria’nın favori oyuncağı Marie Taglıoni kağıt bebeklerinden ilham aldı.

Etkinliğin ikinci günün de yine bir çok defile izleme fırsatımız oldu. Keyifli ancak bir o kadar koşturmaca içerisinde geçen LFW dünyanın bir çok yerinden Moda severi de ağırladı. Yüzlerce foto muhabiri, Moda editörü, tasarımcı, alıcılar ve blöggerlar milyonlarca kare fotoğraf çekildi. Sadece defileler in değil gelen ziyaretçilerin de... Sokak modasının kalbinin attığı LFW de sergi alanlarına giremediği halde yüzlerce kişi sırf bir kare fotoğrafı çekilsin diye oldukça enteresan kılıklar da etkinliğin yapıldığı Londra'nın meşhur tarihi binası Somerset House' un bahçesini mesken edindi. Tabii kendi reklamını yapmak isteyen bazı firmalarında farklı giyimi ile dikkat çekebilecek kişilerin ellerine tutuşturduğu boş çantalar ile bahçede gün boyu tür atması ilginç sahnelere neden oldu.

Birde bazı koleksiyonların yakından incelenebileceği sergi alanları var. Burada yeni tasarımcılar ve koleksiyonlar ile tanışma fırsatımız var. Ayakkabı koleksiyonu ile karşımıza çıkan bir başka Türk tasarımcımız ismi ile aynı marka ya sahip Londra doğumlu Havva ile bu alanda karşılaşıyoruz. Üç nesildir ayakkabı üretimi ve tasarımı ile ilgilendiklerini anlatıyor bize Havva. Babası da London Fashion School da yine bu işin eğitimini veriyormuş.
Öyle çok koleksiyonu tanıma imkanı var ki Londra Moda Haftasın da; modanın merkezi Londra lafı boşa değili bir kez daha yaşıyoruz.

Bugün Moda Haftasının dördüncü günü ve hergün onlarca defile gösteriliyor. Şimdi ye kadar izlediğim defileler den edindiğim izlenim 2015 yaz koleksiyonlarında şu renk ve bu kesim moda diyemeyecek oluşumuz. Çünkü; her koleksiyonda farklı renklerin öne çıktığını görüyoruz. 3-5 sene öncesinde ki gibi kırmızı, beyaz renk yazın banko rengi dönemi bitti. Tarzınıza ve tercih ettiğiniz tasarımcı ya göre renk modası şekilleniyor. Birinde uzun etekler varken ; diğerinde kısa etekler gözde. Biri çiçekleri koymadığı tasarımı podyuma taşımazken bir diğeri oldukça minimalist çizgileri tercih etmiş. Marchesa modern kadını ipekler içinde firfir ve volanlara boğulmuş görüyoruz ama hemen sonraki defile de KTZ modern kadını oldukça sert hatli mekanik etkili tasarımlar ile boy gösteriyor. PREEN BY THORNTON BREGAZZİ asımetrik, ôzgür formlu kalıpları öne çıkarırken çizgili kumaşları 2015 yaz modası olarak lanse ediyor; beyaz gömlek tasarımları ile harikalar çıkaran
PALMER//HARDİNG ise düz renk kumaşlardan, poplin ve pamuklulardan vazgeçmiyor.

Kısaca artık Moda tek bir stili işaret etmiyor. Herkezin yaşam algısına uyumlu stili kendi zevki ile birleştirip giymesine izin veriyor. Pembeyi sevmiyorsanız sırf moda diye giyme dönemi çok gerilerde kaldı.
Moda hakikaten kendine yakıştırdığı nı giyme çağını yaşıyor.


Reyhan Yazıcı- Kızılağaç