Adalet ve hukuk kelimeleri, insanlığın kulağına hep hoş gelen, insanlığa umut, özgürlük, eşitlik ve barışı aşılayan kelimelerdir. Yeryüzüne inen bütün semavi dinlerde, ilahi kitaplarda, alemlere bayrak olan Kur'an-ı Kerim de ve inançsız toplumlarda bile “adalet” vurgusu hep yapılmıştır.


Yedi milyarlık yaşlı dünyada meydana gelen bütün savaşların nedenleri başında, adalet, inanç, mülkiyet, kadın ve dil olmuştur.


“Mülkün temeli adalettir” sözü “yönetimin temeli adalettir” demek istenmiştir. Ancak bizde “mülk” denilince akla hep arazi, tarla, mal veya gayri menkul olarak algılanmaktadır.


Çünkü “mülk”ün anlamı “yönetim”dir.


Dünyadaki bütün toplumların, milletlerin, kabilelerin ve en küçük grupların bile bir hukuku olmuştur. Totaliter, teokratik, monarşi, oligarşi, dikta ve faşist rejim veya yönetimlerin bile bir hukuku ve yaşamlarını düzenleyen normları olmuştur ama adalet olmamış ve adaletin eşitlik ve masumiyet ilkesi hep ihlal edilmiştir.


Bu dünyanın bir milleti olan Kürtler, tarih boyunca hep adalet ve özgürlük için savaşmış ancak hep adaletsizliğe ve hukuksuzluğa uğrayan bir millet olmaktan da kurtulamamıştır. Emperyalist devletler tarafından bir piyon olarak kullanılan Kürtler, Cumhuriyet kurulduktan sonra da bir piyon olarak kullanılmaya devam edilmiştir.


Kürtler; Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş aşamasından yıkılış aşamasına kadar, Osmanlı devletiyle beraber omuza omuza ve hep önde ecnebi devletlere karşı savaşmış, kanı ve canı pahasına Osmanlının yanında yer almıştır. Ancak karatılarak ve parlatılarak Cuntanın eliyle anlı(!), şanlı(!) profesörlere yazdırılan tarihin hiçbir sayfasında Kürtlere dair tek bir cümle yazılmamıştır.


İnsanlık tarihinde kayıt altına alınmayan bir millet varsa o da Kürtlerdir.


Düşünün; bin yıldır beraber yaşadığı Türk milletiyle Çanakkale'de, Dumlupınar'da, Rus harbinde ve bütün vatan savunmasında varolan ve vatan uğruna yüz binlerce şehit veren Kürtler, yazılan Cumhuriyet tarihinin hiçbir sayfasında yer almamışlardır.


Emperyalist devletler Kürtlere azınlık statüsünü dayatırken, Kürt mebuslar Lozan'a telgraf çekmiş ve sert tepki göstermişlerdir.


Kürt Mebuslar; “bizler bu ülkede azınlık değil, aslı ve kurucu üyesi bir milletiz. Türkler bizim kardeşimiz, biz onların kardeşiyiz. Bu ayrımcılığı şiddetler reddediyoruz”demişlerdir.


Cumhuriyet ilanından bugüne değin ne acı ki ve ne yazık ki Kürtlere adalet hiç mi hiç işlenmemiştir. Kürtlere adalet ve eşitlik yaşamı çok görülmüş, dönemin Şefleri tarafından Kürtler kapılarında duran ancak ve ancak maraba olur mantığıyla yaklaşmış ve Kürtlere hep maraba muamelesi yapılmıştır.


Sözde İstiklal Mahkemeleri kurulurken, binlerce Kürt, yağlı şeritlerle idam edilir, cesetleri günlerce darağacında dururken ve bedenleri kurda kuşa yem olurken Kürtlere adalet uygulanmamıştır.


Yetmiş bin insan Diyarbakır ve bölgede Şeyh Sait isyanında öldürülürken Kürtlere adalet hiç uğramamıştır.


Seyyit Rıza darağacına asılmadan önce, 16 yaşında olan oğlunun yaşı büyütülüp gözlerinin önünde idam edilirken Kürtlere adalet tanınmamıştır. Bu adaletsizlik ve hukuksuzluk karşısında Seyyit Rıza şunu demiştir. “Ben sizin oyunlarınızla başedemedim bu bana ders olsun, ama bende sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size ders olsun”demiştir. Ve bunu dedikten sonrada idam edilmiştir.


Zilan Deresi, Nevala Kasaba ve Dersim'de Kürt çocuklarının üzerine Sabiha Gökçen'ler tarafından bombalar yağdırılır, çocukların yüreğinde bombalar patlatılır ve on binlerce masum insan katledilirken Kürtlere adalet tanınmamıştır.


12 Eylül'lerde Diyarbakır Zindanlarında binlerce insana işkence edilir ve yüzlercesi hunharca öldürürlürken Kürtlere adalet tanınmamıştır. Kürtlerin kendi evlerinde dahi dilleri, tarihleri, gelenek ve görenekleri yasaklanırken, devlet kapılarında, hastane önlerinde, asker ocaklarında kendi dillerinden ve Türkçeyi bilmediklerinden ötürü aşağılanır, horlanır ve insan yerine konulmazken Kürtlere adalet tanınmamıştır.


Cuntanın eliyle PKK kurulur, kontur-gerillalar peydah edilir ve on binlerce Kürt insanı katledilirken, 1995 yılında Diyarbakır cezaevinde, devletin himayesinde ve devletin namusuna emanet edilen yerde devletin kontur-gerillası tarafından onlarca Kürd'ü katledilirken Kürtlere adalet tanınmamıştır.


Bölgede 4500 Kürt köyleri yakılır, milyonlarca Kürt kendi köklerinden, yerlerinden ve yaşamlarından koparılır, bilemedikleri şehirlerin varoluşlarında yaşam ve ölüm mücadelesi verilirken Kürtlere adalet tanınmamıştır.


Kürt çocukları Cumhuriyetin gözaltılarında kaybolup, cesetleri Dicle Vadisi kenarında, Deve Geçidi çevresinde, kuytu yerlerde battaniyelerin içinde sarılı bulunurken Kürtlere adalet tanınmamıştır.


Şırnak'ta, Lice'de, Silvan'da, Batman'da ve Roboski'de Kürtlere katliamlar yapılırken Kürtlere adalet tanınmamıştır.


Yüzbinlerce Kürt fişlenir, yaşamları karartılır ve hayattan koparılırken Kürtlere adalet tanınmamıştır.


Kürtler son bir umutla Adaleti bulmak ve yaşamak umuduyla Adalet ve Kalkınma Parti'sine destek vermiş ancak çok umut bağladığı, adı Adalet ve Kalkınma Parti'si olan Ak Parti 2 yıldan bu yana Roboski'de yaşanan katliamın katillerini bulmamış, hesap sormamış ve tam tersine adeta katilleri koruma ve kollama altına almıştır. Katilleri bulmak devletin namusudur derken devletin namusuna güvenen Kürtlere yine adalet tanınmamıştır.


Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, gözaltına alınan İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlunun gözaltına alınacağına dair haberinin olmaması ne kadar da acı olduğunu söylerken, bombalarla paramparça olan Kürt çocuklarının, babalarının ve annelerinin acılarını hiçe saymış, görmezlikten gelmiş ve adeta timsah gözyaşını dökmüştür.


Hırsızlık ve yolsuzluk yapanın babasının acısı, acı da, bir lokma ekmek uğruna yaşamlarını yitiren gencecik çocuklarının babasının acısı, acı değil midir?


Devlet kendi halkını bombalarken, devletin medyası 12 saat boyunca 34 insanın öldüğünün haberini yapmaz ve adeta katliamı görmezlikten gelirken, İstanbul'da insanlar yılbaşında dans edip göbek atarken Bülent Arınç'ın vicdanı ve adalet duygusu neredeydi diye sormak istiyorum.


Kürt halkına reva gördüğünüz adalet, hukuk, eşitlik ve insanca yaşam hakkı bu mudur?


Eğer bu ülkede toplumsal adalet ve toplumsal barış sağlanmak isteniyorsa Uludere'de katliam yapanlar, adaletin ve hukukun önünde hesap vermeleri gerekir.


Bu ülke bu utançla yaşamamalıdır...