3.BÖLÜM


“Komün, söz konusu köy ya da sokaktaki halkın örgütlü duruşudur. Çeşitli çalışma ve iş sahalarında iş ve rol komünleri de örgütlendirilir. Doğrudan demokrasinin uygulanma biçimidir. Halk yaşamının ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, sağlık, eğitsel, öz savunma alanlarına ilişkin temel kararların tüm halkın doğrudan katılımı ile alınmasını ifade eder.


Köy veya sokak komünleri, halk yaşamının ihtiyaç duyduğu her an toplanarak gerekli kararları alır. Komün toplantılarını, seçilmiş başkan ve yardımcılarından oluşan başkanlık divanı düzenler. Komün işleyişi demokratik esaslar temelinde ve doğrudan demokrasi yöntemiyle gerçekleşir. Kararlarını, aleni ve komünün kurulduğu yerleşimdeki on altı yaşından büyük herkesin katılımı ile alır.


Komün pratik görevlerinin yürütülmesini koordine edecek bir yönetim seçer ve faaliyetlerini denetler. Yerel yöneticiler bu yürütme kurulunda yer alırlar.”


KCK anayasasının altıncı bölümünde, şehirleri yönetecek halk meclisleri “Özgür Toplum Meclisleri” olarak adlandırılmıştır.


Bu, Bookchın “özgürlükçü belediyecilik” için gerekli gördüğü meclistir. Bu meclisin üyeleri kasaba ya da mahallede seçimle belirlenen delegelerden, o alanda bulunan komünlerin ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinden ve belediye meclisinin demokrat üyelerinden oluşmaktadır. Her şehrin Özgür Toplum Meclisleri, kararlarını hayata geçirecek şehir, kasaba veya mahalle koordinasyonlarını seçer ve çalışmalarını denetlerler.


KCK sisteminde Bookchın’in teklif ettiği örgütlenme modeli esas alınsa da, modelin işleyişi konusundaki fikirleri göz ardı edilmiştir.


Murray Bookchın, gücün her zaman halk meclislerinde olması ve nihai kararların her zaman aşağıdan yani halkın meclislerinden gelmesi gerektiğini savunmuştur.


Ancak KCK anayasasının 23’üncü maddesinde, Özgür Toplum Meclisleri kararlarının Kongra Gel ve Halk Meclisleri kararlarıyla uyumlu olmak zorunda olduğu açıklanmıştır.


Yine KCK anayasasının 17’inci maddesinde, Halk Meclisinin kararlarının da Kongra Gel kararları ile çelişemeyeceği ifade edilmiştir.


Yani KCK sistemi, Murray Bookchın’in reddettiği ve her türlü kötülüğün sebebi gördüğü hiyerarşi ve tahakkümden vazgeçmek niyetinde olmamıştır.


2005 yılında kurulan DTP, bu projeyi Türkiye ölçeğinde hayata geçirme iddiası ile ortaya çıkmıştır. Onun örgütlenmesinde en küçük üniteyi köy temsilcilikleri-köy komünleri oluşturur. Sistem köy meclisleri, mahalle ilçe meclisleri, kadın-gençlik meclisleri ile kent meclislerine dayanır.


DTP genel merkezinin asıl işlevi, bu ağları-meclisleri koordine etmedir. Bilahare, kent meclisi ve sivil toplum örgütlerinin katılımıyla, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) oluşturulmuştur.


DTK’nın görevi, Kürt halkının güncel, toplumsal ve tarihsel sorunlarını, çözüm bekleyen özgürlük ve demokrasi sorunlarını ele alıp, çözüm üretmektir.


DTK Daimi Meclisi, 2010 Aralık ayında yaptığı toplantısında,:


“Uluslararası insan hakları belgelerinin tanımladığı haklar ışığında ortak vatan anlayışı temelinde, toprak bütünlüğüne ve demokratik ulus perspektifi temelinde, Türkiye halklarının ulusal bütünlüğüne bağlı kalarak, Kürt halkı olarak Demokratik Özerkliğimizi ilan ediyoruz” cümleleriyle, Kürt halkının demokratik özerkliğini ilan etmiştir.


Bu çerçeve tabii ki yanıltıcıdır. Konfederalizm bahsinde zikredileceği üzere, Türkiye’deki Kürdistan toplumu KCK anayasasına göre, Irak, Suriye ve İran gibi bir Kürdistan “parçası”dır. DTK, bütün Kürt halkının (Türkiye, İran, Irak, Suriye ve diğer ülkelerdeki) temsilcisi olan “Kongra Gel: Kürdistan Halk Meclisi”nin alt birimidir. Asıl hedef, tek bir ulus kimliği altında bu parçaları konfedere etmektir


Konfederalizm:


Murray Bookchın’in bir sonraki merhalede öngördüğü örgütlenme biçimi “konfederalizm”dir. Bir ropörtajda konfederalizme ilişkin görüşlerini şöyle anlatmaktadır.


“…halk meclislerini konfedere hale getirme amacı liberter belediyeciliğin temelidir. Bu konudaki yazılarımın hepsi bir konfederasyon çağrısı içerir. Yerel konfederasyonlardan bölgesel konfederasyonlar ve sonra da ulusal ve kıtasal konfederasyonlar ortaya çıkmalıdır. Ama güç her zaman halk meclislerinde olmalıdır ve nihai kararlar her zaman aşağıdan, yani halkın meclislerinden gelmelidir.” (Murray Bookchin ile Söyleşi).


Ona göre, “Belediyeler yüzeyi gerçek politik hayatın arenasını meydana getirirler; ama hiç bir belediye ‘özerk’ [autonomous] olamaz. Özerklik bir efsanedir -bunu başaramazsınız- çünkü her bir insan tüm diğerlerine bağımlıdır ve her bir belediye tüm diğerlerine bağımlıdır.


Murray Bookchin’e göre, tek bir belediyenin sınırlarını aşan problemler tabii olarak demokratikleştirilmiş belediyelerin daha geniş bir konfederasyon formunda bir araya gelme arayışını gerektirecektir. Yerel konfederasyonlardan bölgesel konfederasyonlar ve sonra da ulusal ve kıtasal konfederasyonlar ortaya çıkmalıdır.


Bookchin, bir sözleşmeyle, yani anayasa ile konfederasyona katılan bir topluluğun, konfederasyonun çoğunluğunun ortak karara vardığı bir şeyi yapmak istemediği için, tek taraflı olarak ayrılmasına karşıdır. Zira, katılım bağlayıcıdır, konfederasyon sisteminde karşılıklı bağımlılık esastır.


Bookchin’e göre bir topluluğun konfederasyondan ayrılmasının tek yolu, büyük bir meclis işlevi gören konfederasyondaki çoğunluğun şöyle demesidir:


"Tamam, eğer istiyorsanız ayrılın, ama yardıma ihtiyacınız olduğunda bizim yardım etmemizi beklemeyin".


KCK Anayasasında, halk meclislerinden yerel konfederasyonlara, daha sonra bölgesel konfederasyonlara ve nihayet ulusal ve kıtasal konfederasyonlara giden model aynen benimsenmiş, KCK anayasasında yasama ve yürütme organları bu sisteme göre tasnif edilmiştir.


Yasama organları şehirler için “Özgür Toplum Meclisleri”, coğrafi ve etnik olarak ayrılan bölgeler için “Eyalet-Bölge Meclisleri”, her bir Kürdistan parçası için “Halk Meclisi” ve nihayet Türkiye, İran, Irak ve Suriye ile başka yerlerde yaşayan bütün Kürt halkının temsilcisi olan “Kongra Gel: Kürdistan Halk Meclisi” dir.


Ayrıca, bölge için “Demokratik Toplumcu Ortadoğu Konfederasyonu”, tüm dünya için ” Küresel Demokrasi Kongresi” düşünülmüştür.


Teşkilatlanma bakımından benimsenen Murray Bookchin’in konfederasyon modeli, felsefe ve işleyiş olarak KCK nezdinde kabul görmemiştir.


Murray Bookchin’in konfederasyon modelinde, nihai kararların her zaman aşağıdan yani halkın meclislerinden gelmesi, yine konfederasyon üyeleri arasındaki ilişkinin “karşılıklı bağımlılık” ilkesine göre belirlenmesi icap etmektedir.


Ancak KCK sistemi içerisinde konfederasyon ilişkisi, Kongra Gel’den aşağıya doğru hiyerarşik bir “emir-komuta zinciri” dahilinde kurulmuştur.


KCK Anayasasının beşinci bölümünde, ülkenin coğrafi ve etnik-kültürel özelliklerine göre ayrıştırılması suretiyle eyalet-bölgelerinin oluşturulması ve karar organı olan eyalet-bölge meclislerinin bu temelde örgütlenerek demokratik konfederalizm sistemi içinde yer alması öngörülmüştür.


Ülkenin coğrafi ve etnik-kültürel özelliklerine göre ayrıştırılması, Bookchın’in reddettiği bir modeldir. Onun idealize ettiği Atina’da “Şehir, bir zamanlar yabancıları dışarıda bırakan dar görüşlü bir şekilde aileleri ve kabileleri birleştiren arkaik kan bağının hukuksal olarak ortadan kaldırıldığı yerdir.


KCK anayasasının 17’inci maddesine göre, bir Kürdistan parçasındaki halkın karar organı “Halk Meclisi” dir. Halk meclisi iç örgütlenmesinde ve çalışma düzeninde Kongra Gel sistemini esas alır.


Bu meclis, söz konusu parçadaki halkın demokratik yaşamının ve mücadelesinin gerektirdiği kararları oluşturmakla görevlidir. Kararları Kongra Gel kararları ile çelişemez. Oluşturduğu proje, tasarı ve yasaları Kongra Gel’e göndererek ulusal meclisin kararlaşmalarına katılma sorumluluğuyla çalışır.


KCK anayasasının 46’ıncı maddesine göre, KCK her Kürdistan parçasında halkın öz iradesini esas alır. Bu iradeyi demokratik konfederalizm esaslarına göre ortaya çıkartır. Bunu sağlayacak olan, “Kürdistan Demokratik Konfederal Birliği”dir.