Millî Eğitim Bakanlığı, son günlerde cesur adımlar attı. Teşkilat kanununda Bakanlığın görev tanımı içinde yer alan \'Atatürkçü amaçlar\' çıkartıldı. Millî bayramlardaki stadyum ritüelleri iptal edildi.

Millî güvenlik dersi müfredattan ayıklandı. Her biri geç kalmış ama yüzde yüz isabetli adımlar. Ben bu sürece \'normalleşme\' adını veriyorum; bazıları ise \'karşı devrim\' diyor. Aslında bu ibarede de bir doğruluk payı var. Bu adımlar, devrimle yerleşmiş sembolleri ve güç gösterilerini kaldırıyor. Ama hangi devrim? Bu süreç hangi devrimin karşıtı?

1923\'te kurulan Cumhuriyet\'in ve onun tesis ettiği düzenin karşı devrimi değil. Karşı devrim, 27 Mayıs\'ın gerçekleştirdiği devrimi reddetme ve daha eskiyi, yani 1923 Cumhuriyeti\'ni yeniden ihya etme amacını taşıyor. Hatırlayalım: 27 Mayıs\'ta 38 subay bir darbe yaptı. Yaptıkları darbeye \'Akdevrim\' adını verdiler. Daha ötesi, 29 Ekim 1923\'te kurulmuş olan Cumhuriyet\'i yıktıklarını, onun yerine \'II. Cumhuriyet\'i kurduklarını ilan ettiler. Bu iddianın doğru bir tarafı var; zira Türkiye, 27 Nisan 2007 tarihine kadar, bu devrimle kurulan düzenin içinde yaşadı. Gerçekten devrim miydi? Bu tartışılır. Şayet devrim ise bugün karşı devrimi sürüyor. 27 Mayıs darbesi ile ülkeye hakim olan militarist düzen sona eriyor. En önemli gösterge ise 27 Mayıs darbesini yapanların icat ettikleri Atatürkçülüğün akibeti. Evet Atatürkçülük 27 Mayısçılar tarafından vesayet düzeninin kılıfı olarak icat edildi. Bu düzenin restorasyonu olan 12 Eylül darbesinde son halini aldı.

Milli Eğitim Bakanlığı\'nın attığı adımlar, özellikle bu düzenin otoriter sembollerini ortadan kaldırıyor. 19 Mayıs törenlerinin iptal edilmesi, otoriter düzeni zayıflatacak. Eğer andımız kaldırılırsa otorite yeni bir anlam kaybına uğrayacak. Ancak bir noktayı, tartışmanın bütün taraflarının doğru anlaması lâzım. Millî Eğitim Bakanlığı\'nın askerî vesayet düzenine işlerlik kazandıran otoriteryanizme yönelik attığı karşı devrimci adımlar, öncelikle AK Parti\'nin otoritesini zayıflatacak. Otorite bugün AK Parti\'de. Şayet dayanakları zayıflarsa, bu işten devleti yönetenler, yani AK Parti güç kaybederek zararlı çıkacak.

Machiavelli, 15. yüzyılda Osmanlı Devleti hakkında keskin bir gözlemde bulunmuştu. Şöyle diyor: Türk devletini zaptetmek çok zordur. Ama bir kere ele geçirmeyi başarırsanız yönetmek çok kolaydır. Avrupa\'da ise bir şehir devletini ele geçirmek çok kolaydır; ama ele geçirdikten sonra yönetmesi çok zordur. Bu parlak gözlem, yönetim aygıtının ele geçirene avantaj sağlamasını anlatıyor. Osmanlı devleti gücün tek elde toplandığı merkezî bir devlet idi. Ele geçirilmesi zordu. Ya ele geçirilseydi?

27 Mayıs darbesinden sonra kurulan askerî vesayet düzeni, elinde tuttuğu otoriteyi kuvvetlendirdi. Şimdi bu otorite onun elinde değil. Otoriteryen gelenek AK Parti iktidarının gücünü artırıyor. Bugün hükümetin otoriter eğilimlerine yönelik şikâyetlerin sebebi de bu gelenek. Bu yapıyı AK Parti icat etmedi. Sadece ele geçirdi. Politikanın en temel kuralıdır. Gücü ele geçiren kullanır. AK Parti\'de göze batan otoriteryen eğilimlerin kaynağında, tevarüs ettiği otoriter yapı var. Hükümet, kendisinden önce var olan otorite araçlarını kullanıyor. Andımızla çocuğa telkin edilen otoriteryen kişilik, dün askerî vesayete güç ve anlam kazandırıyordu. Aynı andımız, otoritenin bugünkü sahiplerine itaatkâr vatandaşlar yetiştiriyor. Militarist yönetimin geliştirdiği \'hak yok, vazife var\' prensibine hizmet eden bütün semboller ortada duruyor. Varlığımızı dün yüksek rütbeli generallerden oluşan birkaç tane \'Türk\'e adıyorduk. Bugün AK Parti hükümetinin tarif ettiği \'Türk\'e adayacağız. Otoriteyi kullananlar değişiyor, ama otoritenin bizlerden beklediği vazifeler hiç değişmiyor; çünkü kimyası aynı kalıyor.

AK Parti\'nin otoriter yönetiminden ve uygulamalarından şikâyet edenler, AK Parti politikalarının yanında bu yönetimi mümkün kılan otorite kalıplarını da sorgulamalı. Bu sorgulamanın gelip dayanacağı yer Millî Eğitim Bakanlığı\'nın teker teker iptal ettiği otorite sembolleri ve pratikleri olacak. 27 Mayıs\'ın militarist-otoriter devrimine yönelik bir karşı devrim gerekiyor. Her türlü otoriteye karşı.