2011 tüm dünyada sokakların yılı oldu. Ekonomik krizlerden bunalan Avrupalılar, kapitalizmin kalbine yürüyen Amerikalılar, bir seyyar satıcının çığlığından güç alıp diktatörlerini alaşağı eden Kuzey Afrikalılar, Ortadoğulular gidişata ‘hoop, bir dakika!’ dedi -ki bu müdahale çok kıymetliydi.

Görünen o ki Arap sokağındaki hareket, 2012’den itibaren bir kadın hareketine evrilecek. Müslüman kadınların bu coğrafyaya Arap baharından sonra nasıl bir ‘kadın baharı’ üfleyeceğinin ilk esintisini İstanbul’daki nefeslerinden anladık.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile İslam Konferansı Örgütü’nün başarıyla gerçekleştirdiği ‘Müslüman Toplumlarda Değişim ve Kadının Rolü’ başlıklı toplantıya 40 değişik ülke adına katılan resmi ve sivil titr sahibi çok sayıdaki kadın, -10’u bakandı- kadının ülkelerindeki mevcut durumunu aktarmak dışında, talep ve önerilerini öyle bir kararlılıkla dile getirdiler ki bunun yalancı bir bahar olmayacağı açıkça görüldü.

Aldığım notlar, çıkardığım sonuçlar şöyle:

8Allah kadın ve erkeği aynı özden yaratmış, aralarında herhangi bir hiyerarşi kurmamıştır. Aksini iddia etmek zulümdür, Allah’a iftira etmektir.

8Cennetin annelerin ayağı altında olduğu hadisini, o güzel Peygamber müjdesini tekrar etmek, İslam toplumlarındaki kadınların yaşadığı sorunları çözmeye, gün be gün uğradığı haksızlıkları ortadan kaldırmaya yetmiyor. Bilakis hadis, bir söyleme dönüştürülerek haksızlıklara kılıf olarak kullanılıyor. Bu reddedilmeli, bu günahtan vazgeçilmelidir.

8Müslüman erkeklerin çoğu, konu kadından açılınca hemen İslam’ın ilk iş olarak, kız çocuklarını diri diri gömmeyi yasakladığını hatırlatıyor ama dönüp kendine, en yakınındaki kızlara, kadınlara ne yaptığına bakmıyor. Bu nasıl bir gaflet ve kibirdir ki, onları sorunların kısıtlamaların ve haksızlıkların altına gömdüğünü bir türlü görmüyor?

8Kadın sorunlarını ve haklarını Batılı tanımlarla konuşmak zorunda değiliz, bu Antagonistik bir durum yaratıyor. (Bu tanımlama çevirinin azizliği mi bilmiyorum ama böyle kullanıldı) Mutlaka kendi terminolojimizi oluşturmalıyız.

8İslam Konferansı Teşkilatı’nda kadının adı yok! İKÖ bünyesinde cinsiyet ayrımcılığını dışlayan, kadının statüsünün kurulması ve korunmasıyla ilgili hakkaniyetli bir mekanizma ve bilgi bankası oluşturulsun. Yerel-ulusal farklılıklarla küresel-evrensel değer ve ilkeleri mündemiç kılan ortak bir beyanname yazılsın.

8Kadının siyasi temsili için kota en az yüzde 30 olsun.

8Arap ülkelerindeki kadınlar, özgürlük hareketlerinin içinde canla başla yer aldılar ama ne acıdır ki şimdi ‘erkek isyandaş’ların ‘ihanet’ine uğruyor ve Arap Baharı’ndan önceki yetersiz kazanımlarını bile korumak zorunda bırakılıyorlar.

8Müslüman ülkelerde kadınların siyasete katılımı ve temsili konusunda devlet eliyle yürütülen bir iyileştirme çabası var olmakla birlikte durum hiç parlak değil. Ve dahi Türkiye, o ortalamanın da ortalarında. Ve çoğunda kota uygulamasına çoktan geçilmiş.

8Sorunlardan ve taleplerden, vaatlerden bahseden konuşmaları dinlemekten bıkıp usandık. Artık icraat görmek istiyoruz!..

Evet, hanımlar, beyler... Ve Sayın Ali Bulaç. Duyurmak isterim ki kadınlar bu kez gerçekten geliyor.

Söylemezsem çatlarım

· Bülent Arınç’ın Kürtlerin tüm haklarını vereceğiz, Beşir Atalay’ın düşünce özgürlüğünün önünü açacağız mealindeki sözleri çok kıymetli. Sadra şifa açıklamalar bunlar. Ancak icra makamından vaatlerden çok, somut adımlar, uygulamalar beklendiğini hatırlatmak da hakkaniyetin bir gereği.

Çok kıymetli emanetimiz Aydın Menderes’i ebediyete uğurladık. Acısını taşırkenki o vakur ama mutmain haliyle, entelektüel birikimi ve hassas ama sarsılmaz iç dengesiyle, o güçlü imanıyla çok etkilendiğim, çok şey öğrendiğim bir insandı. Allah rahmet eylesin. Milletimizin başı sağ olsun.