Le Monde gazetesinde Elie Barnavi’nin kaleminden okuduk. İsrail’de Fransızlar’ın inisiyatifiyle “Din ve Demokrasi” tartışılmış.

Haziran ayında yapılan yuvarlak masa toplantısını İsrail’in eski Paris Büyükelçisi olan tarihçi Barnavi, “Ortadoğu’da laiklik için elele” başlığıyla aktarıyor.

İsrail’deki Fransız Enstitüsü’nün girişimiyle yapılan toplantı, çok sayıda Arap ülkesinin temsilcisiyle, dini çevrelerin temsilcilerini buluşturdu.

İsrail gibi dünyanın önde gelen dini devletlerinden birisindeki laiklik tartışmasını “absurdluk” başlığıyla kaydedelim.

Orada tartışılan elbette sadece İslami duyarlılıklardır.

Suriye’de oluk oluk kan akarken, batının “top yuvarlamasının” bahanesi olan endişesi de bu toplantının belki de gerçekleşme gerekçesidir.

İslamofobiden beslenen Suriye zalimi Beşar Esad’a ve son gelişmelere dair hem Batı’nın, hem de İsrail’in bakış açısını da yansıtmaktadır.

“Tel Aviv’de üç gün süren ve Fransızlar, Araplar, Yahudiler, başörtülü kadınlar,

solcu muhafazakarlar, sağcı muhafazakarlar kadın haklarını, entegrizmi, demokrasiyi ve laikliği konuştular,” diyor Barnavi Le Monde’daki makalesinde.

Yaşamın diyalektiği ve zıtların birliği işte. Laikliğin fikir babası Fransızlar ve İsrail... Belki de “Ortadoğu’da din ve devlet işleri ayrılsın” diyen bazılarının aklına gelen tek din İslamiyet!

Toplantıya katılan bütün Araplar, Filistinlilere sempatilerini açıklamakla birlikte İsrail-Filistin ihtilafının bazı konularda kullanılmasından “artık yorulduklarını” anlatmışlar bir de...

Satır aralarında gizli algı operasyonu...

İsrail, Batı dünyasının Arap Baharı’na bakışını kendi bakış açısına kanalize etmeye çalışıyor gibi.

Ama İsrail gibi bir din devletinin bunu  laiklik kaygısıyla başlatması hiç de inandırıcı olmuyor.

Küçük bir not. İsrail-Fransa ikilisi bu buluşmaları sürdürecekmiş.

Gurbet, hasret ve memleket

Yıllık izim için memleketimdeyim. Yeni neslin pek kullanmadığı kelimeler... Memleket ve gurbet... Hatta kulağa belki de arabesk geliyor.

Ama, memleketin ne olduğu, gurbette hasret tüm boyutlarıyla yaşanmadan anlaşılmaz ki zaten.

O zaman, sözlükte memleket de yerini bulur, gurbet de...

Fransa, Milli Bayramı olan 14 Temmuz’u havai fişeklerle kutluyordu gece yarısına yakın kalkan uçağımız Paris semalarına yükseldiğinde...

Havai fişekler fonunda muhteşem görünen bir Paris’in bir yabancı için nasıl bir gurbet demek olduğunu düşündüm uçağın penceresinden aşağıyı izlerken.

Çocuk gibi bir coşku kapladı içimi yanımda kızımla memlekete doğru yol alırken.

Yıllık izin nedeniyle memlekete gurbetten gelen milyonlar gibi, benim de içimdeki hasret duygusunun yerini tarifsiz bir eksiksizlik hissi kapladı.

(Star gazetesinden alınmıştır)