“El mi yaman, bey mi yaman?” Bu deyimi, bir başka deyim destekler “Ava giden avlanır.” Şu atasözü ise mevzua tam denk düşmekte “El yumruğunu yemeyen, kendi yumruğunu balyoz sanır!”

Bu topraklar, bilhassa son 250 senede ordu içi birtakım çetelerden, cuntalardan çok çekti. 250 senenin son 150’sinde hızları arttı. Son 50’deyse gemi azıya aldılar. Kendilerini her şeyin üstünde görüyorlardı. Ülke, bilfiil onların işgaline girdi. Hükümetler, ceberrutların buyruğundaydı.

Balyoz, Ay Işığı, Sarıkız, Eldiven, Ergenekon ve benzer isimler alan darbe projeleri, teşebbüsleri, muhtıraları, yarınlara kalan yüz karalarıdır. Vazifeleri terörle savaşmak olanlar, hatta teröriste destek olup öz vatandaşlarıyla onların değerleriyle muharebeyi tezgâhladılar.
İnanılması zor ama bir vakıa. Cami bombalamak, ahaliyi ayaklandırmak peşindeki darbeciler, beş milyon insanı mimlemişlerdi. Bunların canına kıyacaklardı. “Nüfusumuz zaten fazla!” diyorlardı. Fırsat bulmadılar. Rüzgâr, bu defa onlardan değil, milletten yana esti. Ava giderken avlandılar.

Oh olsun!

Demiyoruz.

Asla demeyiz...

Sonuçta yetişmiş, faydalı olacak çağa gelmiş insanlar, hapislerde çürüyecek. Buna sevinmek mümkün mü? Ama ne yaparsınız ki ortada bir büyük suç var.

Darbeciler, kendileri gibi düşünmeyenleri, inanmayanları, konuşmayanları, giyinmeyenleri, sevmeyenleri... düşman saymış, vatandaşları ‘bizden olanlar ve olmayanlar!’ diye ayırmışlardı. Hukuka, seçime, demokrasiye, seçilmiş hükümete zerrece itibarları yoktu. Tek doğru kendi bildikleriydi. Tam bir ideolojik cunta taassubu içindeydiler.

Suçüstü yakalanıp adalete teslim edildiler. Kimse, -Allah’a şükür- sokaklarda kurşuna dizilmedi, meydanlarda gezdirilip linç ettirilmedi, yargısız infaz yapılmadı, savunma hakkı elinden alınmadı, işkenceye maruz kalmadı. Öyleyse işini yapan mahkemelere bu saldırı neden? Üstelik partisi ve medyasıyla muhalefet de bu üslupta. Halbuki aynı mahkeme, beraat kararı verseydi alkışlanacaktı.

Hükümeti devirmeye yönelik bir şer harekete dair tahkikat ve muhakeme nihayetlendi. Sanıklar, hürriyetlerini, apoletlerini ve aileleri üzerindeki velayetlerini kaybettiler.

Bunların hiçbiri memnuniyet verici olamaz. Adliyelerimiz işsiz, hapishanelerimiz boş olsa ne kadar güzel olur. Ama ne yaparsınız ki bu darbe güvesi, bu darbe cinneti nesilden nesle ruhlara işledi. Türkiye bir büyük temizlik harekâtında.

Süreç devam etmekte. Kimse, peşin hükümle erken sözler sarf etmemeli.

Henüz kimse ne nihai noktada mahkûm ve ne de masum!

Ortada bir iddia, bir iddianame, bir müdafaa ve temyizi kabil bir karar bulunuyor.

Herkes layık olduğuna kavuşmalı. Beraati hak eden beraat etmeli, ceza alacak cezasını almalı. Buna karar verecek merci de mahkemedir. Mahkemeler, kişi memnuniyeti için çalışmaz. Mahkemeler, adaletin tecelli etmesi içindir.
Bu darbeler de bu kararlar da bu konuşmalar da tarihe intikal etmekte.

Tarih de hüküm verecek.

Tarih de bir mahkemedir.

(Türkiye gazetesinden alınmıştır)