Cemal Bulutoğluları istifa etti...
   Peki Lefkoşa Belediyesi’ndeki sorunlar bitti mi?..
   Hayır!..
   Başkent sokaklarında yeniden çöp dağları oluştu...
   Etrafa yayılan pis kokular nedeniyle nefes alamaz hale geldik...
   Başbakanlık kavşağındaki trafik ışıkları dahi yanmıyor...
   Çukursuz yol kalmadı...
   Birçok bölgede şebeke suyuna kanalizayon atıkları karıştı...
   Metehan sınır kapısındaki tuvaletlerin kuyusundan taşan pis atıklar ayrı bir sorun...
   Fakat hükümet edenler bunları görmüyor, ya da görmezden geliyor...
   Tek sorun Bulutoğluları mıydı?..
   İşte istifa etti...
   Neden sorunlar çözülmüyor?..
   Ya da bundan sonraki adımlarla ilgili düşünceler neden açıklanmıyor?..
   Düşüncesi, plan ve projesi olan var mıdır acaba?..
   Yerel yönetimlerden sorumlu bakan, Bulutoğluları’nın istifası sonrasında birçok kişi ve kuruma teşekkür yağdırdı...
   Milli maç kazanmış gibi...
   Kaymakama da teşekkür, kredi öneren Ziraat Bankası’na da...
   Bazı hataları olmakla birlikte Bulutoğluları’na da teşekkür, bunca pisliğe tahammül eden Lefkoşa halkına da...
   Halbuki ortada teşekkürü gerektiren bir durum yok...
   Hükümetin Lefkoşa halkına bir değil, bin özür borcu vardır...
   Aylardır pislik içinde ve susuz bırakılan, karanlıklarda yaşatılan bu insanlardan bin kez özür dilense dahi yeterli değildir...
   Ya belediye çalışanları?..
   Üç ayı aşkın bir zamandır maaş alamayan binden fazla çalışanın hali nedir diye soran var mıdır?..
   Kesinlikle yoktur...
   Ülke gündeminin ilk sırasında hala UBP kurultayı vardır...
   Hükümet, münhal ilan etmeden istihdamları sürdürüyor...
   İşe gönderilen ‘delege yakınları’ oturacak sandalye bulamıyor...
   Maaş ödeyemez durumdaki bir hükümet bunları nasıl yapıyor diye hiç kimse hesap sormuyor...
   Ekonomik örgütler geri planda...
   Hak, hukuk, adaletle ilgili örgütler de öyle...
   Herkes kafasını kuma sokmuş, olan, biteni görmek, duymak istemiyor...
   “Bana dokunmayan bin yaşasın” misali...
   Yakın bir gelecekte salgın patlamasıyla karşılaşma riskini dahi dikkate alamıyor ve bu kadar olay karşısında kafamızı kuma sokabiliyorsak, kendi kendimizi sorgulamak zorundayız...
   Biz neyiz ve neden böyle olduk?..
   Günlük çıkarlar, bizleri neden bu kadar değiştirdi?..
   Bir süre sonra yaşanabilecek sıkıntıların, bugünkü çıkarları bertaraf edebileceğini hiç mi düşünemiyoruz?..
   Kıbrıs Türkleri olarak nasıl bir durumda olduğumuzu görüyor musunuz?..
   Ortaya yemek atıldığında topluca saldıran ve pay kapmaya çalışan kedilerden ne farkımız kaldı?..
   Allah aşkına geçici çıkarlar için onurumuzu yitirmeyelim...
   Doğruları ve yanlışları ayırmaktan çekinmeyelim...
   Yaşanan bunca günahı tek kişinin sırtına yüklemeyelim...
   Sonuçta bu güzel ülkeyi hep birlikte bu hallere getirdik...
   Hepimiz suçluyuz...

(Kıbrıs gazetesinden alınmıştır)