Radikal Gazetesi\'nde Cengiz Çandar 12 Eylül Darbecilerinin yargılanması konusunda şöyle yazdı:


\"İki yıl önce referanduma sunulan anayasa değişikliklerine burun kıvıranlar, ‘hayır’ oyu verenler, referandumu ‘boykot’ edenler ve o gün bugündür ‘yetmez ama evet’ pozisyonunu savunmuş olanlara saldırılarını ve hakaretlerini sürdürenler, davaya ‘müdahil’ olmak üzere sıraya giriyor, neredeyse birbirlerini çiğniyorlar. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!\"


Başbakan Erdoğan da benzer konuşmuş ve müdahil yarışındaki hayırcıları yüzsüzlük ile suçlamıştı.


Yüzsüzlük konusunda tanıdığım en yetenekli fenomen olan Ahmet Hakan Coşkun; Hürriyet\'teki köşesinde sanatının bütün inceliklerini sergileyen bir yazıyla Çandar ve Erdoğan gibi düşünenlere laf yetiştirmeye çalışmış.


Fakat bizim Ahmet \"Uyanık Ahmet\"tir.


O kadar uyanıktır ki, twitterda yazdığı kendi cümlelerini gazetedeki köşesinde çarpıtmakdan bile çekinmez, yakalandığında ya Engin Ardıç\'tan arakladığı tabirle \"çemkirir\", yahut umuma kapalı mesajlar göndererek \"Settar sözcüğünü hatırla lütfen\" türünden yakarmalara girişir. Bu arada Allah\'ın isimlerinden olan Settar için \"sözcük\" diyerek güya bir üst basamaktan konuşuğunu ihsâs etme uyanıklığını da kaçırmaz.


Kendi yazdığını çarpıtan bir cingözün olayları, olguları çarpıtmayacağını düşünemezsiniz.


Turşu-Perhiz ve Yüzsüzlük meselesini de istediği gibi büküyor ve şöyle diyor:


\"Hayır oyu verenler, \'aman Kenan Evren’e dokunulmasın, aman 12 Eylül yargılanmasın\' diye hayır oyu vermediler. Hayırcıların temel itiraz noktası şuydu: \'Yargıda yapılan yeni düzenlemelerle siyaset yargıyı kuşatacak\'. Ancak hükümet, \'12 Eylül Madde\'si ile \'yargıdaki düzenlemeleri\' aynı paket içinde oylattı. Bunun anlamı şuydu: Ya hepsine evet dersiniz ya da hepsine hayır. Böylece... Yargıdaki düzenlemelere \'hayır\' diyenlere, 12 Eylül maddesine \'evet\' deme şansı verilmedi. Dolayısıyla \'hangi yüzle müdahil oluyorsunuz?\' sorusu, baştan yanlış kurgulanmış bir sorudur. Yanlış sorulara da doğru cevaplar verilemez.\"


İlk bakışta haklı gibi görünüyor değil mi? Yetenek burada işte. Bizim Uyanık Ahmet\'imizin en iyi becerdiği şey \"gibi görünmek\"tir.


Oysa 2 yıl önce Anayasa Referandumu\'na Hayır diyenler, 12 Eylül Darbecilerinin yargılanması konusunda hükumeti samimi bulmadıklarını, yargılamaya cesaret edemeyeceğini öne sürüyorlardı. Ayrı madde olarak oya sunulsa bile sırf bu yüzden hayır diyeceklerdi.


Nitekim; sinema oyuncusu Tarık Akan, Akif Beki\'nin Radikal\'deki  \"Tarık Akan 12 Eylül duruşmasında niçin müdahil olarak yoktu?\" sorusuna şu cevabı verdi:


“Yurtdışındayım. İstanbul’da da olsaydım gitmezdim. Çünkü ben bu davaya inanmıyorum, yargılananların ceza alacağına da inanmıyorum. Bu bir oyundur. Asıl yapılmak istenen Balyoz davasını güncelleştirmek, bu davaya arka çıkmaktır\"


Demek ki neymiş, Tarık Akan 12 Eylülcülerin yargılanmasının önünü açan Anayasa Maddesi ayrı olarak oya sunulsa bile \"samimiyete inanmadığı, arkada başka hesaplar olduğunu düşündüğü için\" yine de Hayır diyecekmiş!


Mesele samimiyete inanıp inanmamak.


Uyanık Ahmet işte bir tek bu meseleye yabancıdır, işine gelince Settar\'ı hatırlar da \"samimiyet\" denilince hafızası kilitleniverir.


Çünkü samimiyet işine mâni bir şeydir!


Haa bir de şu var; Uyanık Ahmet\'e göre \"Yanlış sorulara doğru cevap verilemez\"miş...


Verilir! Hem de bal gibi verilir! Fakat bir şartla;


Cevabı verecek olanın kendisi \"doğru\", ağzı \"temiz\" olmalıdır!


O zaman soru ne olursa olsun her zamanda, her zeminde doğru cevap verilir!


Ancak Ahmet Hakan gibi \"Hakikat Bükücü\"ler bunu anlayamaz!

 
PUSULA