Başkentin gündeminde her biri detaylı analiz edilmesi gereken bir düzine olay var.

Fakat ayrı ayrı yazı konusu  yapmaya imkân olmayacağı için kulisleri aktarmakla yetinelim.

Öncelikle bir konuyu not düşmek şart. Taraf'ın 'işkenceci-tecavüzcü polis müdürü' haberleri adeta  kampanyaya döndü. Söz konusu olan tecavüz ve işkence olunca duyarsız kalmak mümkün değil. Fakat dosyaları incelediğinizde hikâyenin pek de anlatılan gibi olmadığını görebiliyorsunuz. Daha önce Ergenekon operasyonlarında önemli bir rol üstlenen Ali Fuat Yılmazer'e yapılan şu anda Sedat Selim Ay'a yapılıyor. İsimleri yıpratılarak yaptıkları ve bundan sonra yapacakları kritik operasyonların içi boşaltılıyor.

Selim Ay'ın 2006-2010 yılları arasında Diyarbakır'da çok kritik operasyonlara imza attığını düşünürsek İstanbul'daki yeni göreviyle ilgili haberlerin 'ön alma' çalışması olduğunu söyleyebiliriz.

Dünkü eylemde de gördük ki, şikâyetçiler Selim Ay'ın yüzünü bile bilmediklerinden başka bir emniyet
müdürünün fotoğrafıyla sokaktaydılar.  Bu konu artık şirazesinden çıktı. Bakanlığın konuya el atması ve iddiaları tatmin edici bir şekilde cevaplaması gerekiyor. Eğer öyle olmadığını bildiğimiz Sedat Ay gerçekten işkenceci-tecavüzcü ise gereği yapılsın. Ama aksi bir durum varsa da kimse işkenceci-tecavüzcü diye
itham edilmesin.

Gül ile Erdoğan köprüleri attı mı?

Başkent gündemini ısındıran diğer konu Gül'ün danışmanı Ahmet Sever'in açıklamaları. Böyle bir röportajın Gül'ün bilgisi dışında yapılması mümkün değil. O yüzden bu açıklamaları Gül'ün hissiyatı olarak görmek lazım.

Açıkçası uzunca bir süredir Ankara kulislerinde konuşulanların dışında yeni bir bilgi yok. Ancak böyle
bir şeyin medyaya çıkması perde arkasındaki trafiğin yeni bir aşamaya geçtiğini gösteriyor. Şurası kesin; Gül ile Erdoğan arasındaki ilişki daha önce test edildi. Hem de defalarca. Yani iki ismin bir koltuk için kavga etmelerini beklememek lazım. Hatta Gül ile seyahatlerde yaptığımız röportajlardan biliyorum bu konuda kendisine yönelttiğimiz sorularda çok dikkatli bir üslup kullandı. Ama AK Parti cephesinden gelen bazı açıklamaların aynı hassasiyeti taşımadığı ortada. Bu açıdan Gül'ün çıkışı biraz da 'artık ayıp oluyor' anlamına geliyor.

Gül ve Erdoğan ikilisinin aynı anda aday olmasını beklememek lazım. Ama bu röportaj çatlağa yol açar. Artık belli görüşler medya üzerinden dile getiriliyor olmuşsa bu iyiye işaret değildir.

Tutuklu Generaller ne olacak?

Bugün ve önümüzdeki 3 günün esas gündemi ise YAŞ. Süren davalar ve soruşturmalar nedeniyle YAŞ toplantıları son yıllarda ekstra önem kazandı. Özellikle de geçen yıl yaşanan krizlerden sonra hepimizin alıcıları bugün başlayan toplantıya yöneldi. Çünkü 68 general ve amiral tutuklu yargılanıyor. Onların durumu en büyük sorun. YAŞ'a 40'ı tutuklu generalin de aralarında bulunduğu 122 kişilik terfi listesi geliyor. Temdit sayısı 47 ile sınırlı olduğu için terfi sırasında yer alan generallerle ilgili nihai bir karar verilmek zorunda.
Şûra heyetinin önünde üç seçenek var. Ya 40 generalin tümü emekli edilecek ya da açığa alınacaklar.
Ancak haklarında kesin hüküm olmadığı için bu yönde bir karar çıkmayabilir. Halihazırda tutuklu generallerden 18'i Kara, 14'i Deniz, 5'i Hava, 3'ü de Jandarma'da. Kulislere sızan bilgilere göre tutuklu
generallerin bir kısmına temdit bir kısmına emeklilik formülü uygulanacak.

Peki Ankara kulislerinde neler konuşuluyor?

Tablonun kolay olmadığı ortada. Neredeyse mühendislik hesapları gerektiren ayarlamalar söz konusu. Karargâh'ın da uzunca bir zamandır bu konuya hazırlandığı gelen bilgiler arasında. Öne çıkan kulislere göre tablo şöyle: Hükümet Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in elini güçlendirmek için 'fazlaca müdahil' olmayı
düşünmüyor. Yani bir bakıma top Özel'in önünde.

(Bugün gazetesinden alınmıştır)