SON günlerde futbola vurdum kendimi.

Futbol tartışmaları yapıyorum, taraftarları kızdırıyorum, spor sayfalarını okumadan duramıyorum.
O yüzden, izninizle bugün siyaseti, futbola alet edeceğim.
*   *   *
Önce olay:
Amerikan gazetesi Wall Street Journal, Uludere olayıyla ilgili bir iddia attı ortaya...
Dedi ki:
“İstihbarat ABD’den gitti”.
İddiaya yanıt Genelkurmay’dan geldi.
Türk Silahlı Kuvvetleri, konuyla ilgili bir açıklama yaptı.
İşte tam bu sırada devreye CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu girdi.
Epeydir hep gol yiyen ama bir türlü gol atamayan Kılıçdaroğlu, uzun bir aradan sonra ilk kez çok sağlam bir pozisyon tuttu, acayip sert vurdu ve ağları havalandırdı.
Şöyle dedi Kılıçdaroğlu:
“Genelkurmay açıklama yapıyor. Genelkurmay mı bu ülkeyi yönetiyor? Bu ülkenin Milli Savunma Bakanı yok mu? Bu ülkenin Başbakanı yok mu? Bu hükümetin sözcüsü yok mu? Genelkurmay’a top atmışlar, ‘sen açıklama yap’ demişler, o da açıklama yapıyor? Nasıl bir devlet bu?”
*   *   *
Egemen Bey, Melih Bey, Beşir Bey, İdris Naim Bey, Taşgetiren Bey, Fehmi Bey, Ekrem Bey, Yeni Şafak Bey, Zaman Bey, Star Bey, Akit Bey falan... Lütfen kusura bakmayın.
Gol olur bu...
Hem de şikesiz, hilesiz, hurdasız süper bir gol.

Düşmanın sarık ve cüppe değildir

“Orduevlerine sarıklılar cüppeliler girecekmiş, gördünüz mü başımıza gelenleri... Durun bakalım, daha neler göreceğiz” diye ağlaşan arkadaşlar!
Sözüm sizedir.
Yanlış yoldasınız.
Sarıktan cüppeden korkulmaz.
Sakaldan tedirgin olunmaz.
Türbandan endişe edilmez.
Mücadele sarıklılara, türbanlılara, cüppelilere, sakallılara karşı verilmez.
Mücadele “çeşitlilik” için verilir.
“Çeşitlilik”...
Yani...
İçinde şortu da, cüppeyi de, mini eteği de, sakalı da barındıran bir çeşitlilik...
Bu çeşitliliğin bozulma tehlikesinin belirmesi halinde ayağa kalkmalısın.
Çeşitliliğin sağlandığı durumlarda değil.

Ele geçirilemeyecek şey

“CEMAAT’in Fenerbahçe’yi ele geçirmek gibi bir amacı olduğuna inanmıyorum” diye yazmıştım.
Bir okurum itiraz etmiş.
Diyor ki:
“Fenerbahçe büyük bir güç... Taraftarı çok... Böyle bir gücü neden ele geçirmek istemesin ki?”
*   *   *
Cevap veriyorum:
Bazı şeyler ele geçirebilir.
  Mesela: Bürokratik kademeler.
  Mesela: Televizyon istasyonları...
  Mesela: Yazarlar çizerler...
  Mesela: Devlet daireleri...
Ancak Fenerbahçe çapında futbol takımları ele geçirilemez.
Bir kısım taraftarını kafalasan, bir kısmını kafalayamazsın.
Bir kısım yöneticisini ikna etsen, bir kısmı aykırılık yapar.
Hadi diyelim ki hepsini kafaladın, hepsini ikna ettin.
O zaman da “takım ruhunun dinamikleri”ne boyun eğmek durumunda kalırsın. “Takım ruhunun dinamikleri” ile “Cemaat ruhunun dinamikleri” ise ömür billah asla uzlaşamaz.
Yani...
Bu iş teknik olarak imkânsız...

Sen öyle dersen onlar da böyle der

EĞER sen CHP’nin Suriye politikasını CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun mezhebine bağlarsan...
Onlar da senin Suriye politikanı, senin mezhebine ve meşrebine bağlar.
Yani sen...
“Aranızda mezhep kardeşliği olduğu için Esad’a destek veriyorsun” dersen...
Onlar da çıkıp...
“O zaman sen de Esad’ın mezhep ve meşrebinden nefret ettiğin için onu devirmek istiyorsun” deme hakkını kazanırlar.
*   *   *
İkisi de kötü... İkisi de fena... İkisi de ayıp...
En iyisi...
Ne sen öyle de, ne de onlar böyle desinler.
Ya da şöyle söyleyeyim:
Sen öyle deme ki, onlara da böyle cevap verme hakkı tanımış olma.

Ali Şen’den klas çıkış

DEMİŞ ki:
  Aziz Yıldırım’ın karşısına aday çıkması uygun değildir.
  Aday olacaklarsa dört yıl önce çıksalardı, dört yıl önce Aziz Yıldırım dışarıdaydı.
  İçeride olan birinin karşısına çıkmak doğru değil.
  Seçimde Aziz Yıldırım’ın yanında olacağız.
*   *   *
Fırsatçılığın, durumdan yararlanmanın, düşenin üstünde tepinmenin, ganimetçiliğin, soysuzluğun, vurup da kaçmanın geçer akçe olduğu bir ortamda Ali Şen’in bu çıkışı...
İnsanlığa yeniden güven duymamızı sağlamıştır.
Kendisine teşekkür ediyoruz.

Devrim gibi bir karar

DOĞRU dürüst bir çevre politikası oluşturamayan ulusumuzun “çevrecilik” alanında gerçekleştirdiği tek eylem şudur:
Şehirlerde oluşturulan her çimli alana “lütfen çimlere basmayınız” levhasını asmak.
Neden basılmayacakmış? Ne zararı varmış?
Yanıtı yok.
*   *   *
Güzel haber:
İşte bu milli saçmalığımız son buluyor.
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu “çimlere basın” kampanyası başlatmış.
İlk iş olarak da bakanlık bahçesindeki yeşil alana “Lütfen Çimlere Basınız. Her Şey Sizin İçin” yazılı tabelalar astırmış.
Umarız bu karar, tez zamanda ülkemizin tüm kentlerine yayılır.

Nefretlik sesler

  Büyük marketlerde keskin ve tekdüze bir uğultu halinde yükselen dondurucu sesleri...
  Akdeniz’in geniş arazilere kurulu beş yıldızlı otellerinden yükselen animatör haykırışları...
  Etrafındakilere zerre kadar önem vermeden telefon görüşmesi yapanların çıkardıkları her türlü ses...
  Hoyratça ve sertçe katlanarak okunan gazetelerden yükselen kâğıt sesleri...

Sol Açık’tan Cemaat’e

GAZETECİLER ve Yazarlar Vakfı’ndan dostum Erkan Tufan Aytav’ın uyarısına dün yer vermiştim.
Şöyle diyordu:
“Cemaat’in Fenerbahçe’yi ele geçirmeye kalkıştığı iddiası, bir suç isnadıdır. Bir iftiradır. Elinde kanıtı olan gider mahkemeye... Elinde kanıt olmayan bu iddiayı dile getiriyorsa iftira atıyordur. İftira da düşünce özgürlüğüne girmez”.
*   *   *
Fenerbahçe’nin “Sol Açık” adlı taraftar grubundan bu uyarıya cevap geldi.
Şöyle diyorlar:
“Eğer iftira atmak, suç isnat etmek düşünce özgürlüğüne girmiyorsa, Cemaat’in yayın organlarında bizim için ortaya atılan ‘Bunlar Ergenekoncu’ ya da ‘Bunlar İşçi Partisi’ne bağlı’ türü iftiralar nereye giriyor? Ellerinde kanıt varsa, gitsinler mahkemeye... Neden iftira atıyorlar, suç isnat ediyorlar?”

(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)