Bazıları ısrarla "faiz lobisi yoktur, faizler serbest piyasada rekabet içinde belirlenir" diye itiraz ederken, faiz lobisi yakalandı.

Hem de öyle bir yakalandı ki, gönderdikleri elektronik postalar bile düzenleyici kurumlarca ele geçirildi. Bu delillerin ortaya çıkmasıyla her şey daha da nete geldi. Faiz lobisini oluşturanlar, kendi aralarındaki borçlanma faizlerini (Libor) sabitleyip vatandaşa çok yüksek faizlerle para sattıklarını kabul etmek zorunda kaldılar.

Suçunu kabul eden ilk iki banka Barclays bankası ve Deutcshe Bank oldu. Hatta Barclays Bank soruşturma fazla ileri gitmesin diyerek 453 milyon dolar ceza ödemeyi itiraz etmeden hemen kabul etti. Barclays'in üç üst düzey yöneticisi hemen istifa etti. İcra komitesi başkanı Bob Diamond alacağı bir yıllık başarı primi ve ücreti olan 30 milyon dolardan vazgeçeceğini bildirdi. Bu konuda halen 16 banka soruşturuluyor. Bakalım sonuçlarını göreceğiz.

Gelelim bu soygun sisteminin halkı nasıl fakirleştirdiğine... Her şeyden önce bankalar parasal güce sahip olduğu için, lobiler yoluyla merkez bankaları ve devlet görevlileri üzerinde baskı kuruyorlar. Böylece denetimlerden muaf tutulmalarını sağlıyorlar ve yaptıkları uygulamaların tartışılmasını engelliyorlar.

Zaten bankacılar özellikle fakir insanların paralarını almakta çok maharetlidir. Mesela kredi kartlarına konulan koşulları bankalar devlet yetkililerine hemen kabul ettiriyor. Peki nasıl yapıyorlar bunu?

Şöyle yapıyorlar. Yüksek harcama limitli kredi kartlarını düşük gelir gruplarına verip onları borçlandırıyorlar. Ve ardından kart yoluyla oluşan borçları yüksek faizlerle acımasızca tahsil ediyorlar. Vatandaş koşullarını iyi bilmeden aldığı kartlara yüklüce ödemeler yapmak zorunda kalıyor. Adeta ömür boyu bankalara çalışıyor, kredi kartı borcunu ödemeye çabalıyor.

Gelelim faiz lobisinin gelir dağılımını kredi kartları yoluyla nasıl bozduğuna...

Bu konuyu inceleyen Nobel ödüllü ünlü iktisatçı Joseph Stiglitz, yüzbinlerce düşük gelirliye verilen kredi kartlarından tahsil edilen yüksek faiz ve komisyon bedelleriyle, ülkede paranın, toplumun düşük gelirlilerinden yüksek gelir gruplarına transfer edildiğini belirtiyor. Piramidin altından üstüne doğru gerçekleşen bu para akımının kredi kartlarıyla sağlandığını ileri sürüyor. Böylece toplumsal gelirin dağılımı hızla bozuluyor.

Stiglitz'e göre, bankacılar güçlü lobileri kanalıyla denetimden ve her türlü düzenlemeden kendilerini muaf kıldıklarından, merkez bankalarından neredeyse sıfır faizle aldıkları paraları çok yüksek faizlerle vatandaşa satıyorlar. Böylece kendileri sermaye bile koymaksızın merkez bankalarının parasıyla büyük kârlar elde ediyorlar.

Bizde de aynı durum yaşanıyor. Joseph Stiglitz'in belirttiği gibi bizde de faiz lobisi küresel faiz hadleri çok düşük seviyedeyken aşırı yüksek faizi savunuyor.

Hatta yurtdışından Daron Acemoğlu gibi değerli iktisatçıları getirip, Türkiye'de faizlerin çok düşük olduğunu, dolayısıyla artırılması gerektiğini kamuoyuna duyurabiliyorlar.

Oysa Stiglitz tam aksine, düşük küresel faiz ortamında asimetrik bilgi nedeniyle düşük gelir gruplarının adeta soyulduğunu belirtiyor.
Size Türkiye'den bir örnek verelim... Kredi kartı nakit çekim faiz oranı aylık yüzde 2.5 ile yüzde 3 arasında. Bunun yıllık bileşik faiz oranı yüzde 43 oluyor. Bir banka, yıllık yüzde 2 dolar faiziyle kredi alıp bunu Türkiye'de kredi kartı kullanıcılarına sattığı takdirde, enflasyon oranında devalüasyon riskini ve masrafları çıkardıktan sonra yüzde 30 net kazanç elde edebiliyor.

Yine bankalar ATM ve şubelerinden kredi kartıyla nakit çekimde aylık kredi faizine ek olarak işlem başına çekilen paranın yüzde 3'ü ve ilave 4 lira komisyon alıyor.

Dolayısıyla düşük gelir grupları, bankaların, kendilerini nasıl fonladığını bilmedikleri için, yani asimetrik bilgi nedeniyle, bankalarca kendilerine kurulan tuzağa kolayca teslim oluyorlar.

Faiz lobisi de işte bu sistemin yürümesi için sürekli medyada küresel faizler düşük düzeydeyken Türkiye'de yüksek faizin faziletlerini belirterek ya da faizlerin rekabet içinde piyasalarda belirlendiğini savunarak bu soyguna destek veriyor.

Türkiye'den verdiğimiz bu çok küçük örnekler bile Stiglitz'in ne kadar haklı olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye'de paranın toplumsal piramidin altından üstüne doğru nasıl aktarıldığını gösteriyor. Böylece gelir dağılımı iyice bozuluyor. Servet haksız kazanç yoluyla küçük bir grubun elinde toplanıyor. Faiz lobisi var gücüyle bu soygun düzenini gizlemeye çalışıyor.

(Sabah gazetesinden alınmıştır)