Gazeteciliğin olmazsa olmazı değil midir iyi soru sormak. İşte haberci kimliğiyle tanıdığımız Çiğdem Anad en iyi yaptığı işlerden birini yapıyor ve okuyucuya yedi yıl aradan sonra çıkardığı üçüncü romanıyla ‘Sen Kimsin?’ diye soruyor.

 

Everest Yayınları’ndan çıkan ve kısa sürede ikinci baskısı yapılan roman, tatmin olmayan büyük şehir insanının kendini bulma arayışları peşinde savruluşunu, yaşadıkları aşksız sevişmeleri, evlilikleri, kadın erkek ilişkilerini konu alıyor. Anad aslında ‘Sen Kimsin?’de fenersiz ve ideolojisiz bir isyanla yerleşik toplum değerlerine, gecikmiş bir karşı koyma mücadelesini anlatıyor.

 

Kitap, raflarda yerini aldıktan sonra hikayedeki cinsel fanteziler de oldukça ses getirdi. ‘Zihinsel faaliyetleri az olan insanlar cinselliğe ve fantezilere daha fazla kafa yoruyor’ diyen Çiğdem Anad ile ‘Sen Kimsin’i konuştuk.

 

Yedi yıl aradan sonra ‘Sen kimsin?’i yazma fikri nereden aklınıza geldi?

 

Son yıllarda kişisel sorunları içinde çırpınıp duran insanların hikayelerini çok dinledim. İnsanlar siyasetten uzaklaştıkça, sorunların çözümünü yeni bir düzende bulacakları umudunu yitirdikçe kendilerine döner zaten.

 

Toplumdaki sorunları dert eden, bir şeyleri değiştirmek için mücadele eden insanların yorulduklarını görüyorum. Böyle bir siyasi atmosferde bir de küçük bir azınlık var ki, onlar hedefledikleri her şeye ulaştığı için hayattan sıkılıyor. Ülkenin bu kadar sorunu varken, kendiyle boğuşan insanlar ilgimi çekti.  O azınlıktan iki ana karakter çıkardım. Biri kadın, diğeri erkek. Onların etrafında da otuza yakın çok farklı karakter var.

 

Yoğun iş temponuzda kitap yazmaya nasıl vakit ayırdınız?

 

Zaman azlığından 17 yılda sadece üç kitap yazabildim zaten. Geceleri evdekiler uyuduktan sonra yazıyorum. Az uyuyorum.

‘Sen Kimsin?’ kaç yıllık bir birikim sonrası ortaya çıktı?

 

Kitabı iki yıl boyunca yazdım. Kitabın psikolojik ve felsefi alt yapısını örebilmek ise herhalde 30 yılımı kapsıyordur. Yani bu alanlarda yaptığım okumaları ve gözlemleri kastediyorum.

  

YAZARKEN ÇOK AĞLADIM

 

Okuyucu ‘ben kimim’ sorusuna cevap bulabilecek mi?

 

Okuyucuları bu çok karakterli kitapta yakalayacak bir karakter mutlaka çıkar. Okuyucu kendine benzetemediği karakterleri de, tanıdıklarına benzetir mutlaka.

 

Daha da önemlisi okuyucu şu soruyu mutlaka soracaktır kendine; \\\" Ben kimim, bugüne kadar kendi seçtiğim hayatı mı yaşadım?\\\"

 

Karakterlerden Alev ile Yıldırım’ın hikayesi öne çıkıyor. Ama arkada pek çok karakterin yer aldığı, kurgusu güçlü bir roman. Yazım aşaması nasıl geçti?

 

Yazım aşaması yorucuydu tabii. Beni ağlatan karakterler çoğunlukta. Yazarken az ağlamadım. Kurguyu uzun yürüyüşlerimde yapıp, gece yazıyordum.

 

Kitapta yaşanmışlıklar var mı?

 

Kitapta yaşanmış hiçbir şey yok. Ama eminim benzer şekillerde yaşayan çok insan var. Duyduklarım, sezdiklerim, gözlemlediklerim var.

 

Ancak bazı mekan ve durumlar benim gördüğüm bazı mekanlara çok benziyor. Örneğin ABD Atlanta\\\'da, Macaristan Budapeşte\\\'de, İngiltere Londra’da, Doğu Almanya Berlin’de gittiğim kulüpler kitapta anlattığım kulüplere çok benziyordu. Randevuevlerini de erkek arkadaşlarım bana anlatmıştı.

 

“SANIRIM İYİ FANTEZİ ÜRETEBİLİYORUM”

 

Günümüz evlilikleri bir noktadan sonra keskin virajlara gerçekten takılıyor mu?

 

Evlilikte kadın ile erkek birlikte aynı yolda veya paralel yollarda ilerlemeye devam edemiyor ve iyi arkadaş olamıyorlarsa tabii o evlilik bitiyor.

 

Aşktan ve sevgiden uzak sevişmeler, günümüz Türkiye’sinin sevişmeleri mi?

 

Aşksız sevişmeler dünyanın her köşesinde yaygın olduğu gibi, devam eden evliliklerde de aşksız sevişmeler çoktur. Yanınızdaki arkadaşınıza sorun; eşiyle aşkla mı sevişiyor? Bir kapalı anket yapıp, bu soruyu sorsak, sonuç ne çıkar acaba?  Bunun Türkiye ile ilgisi yok. Bu bir insanlık hali.

 


Fanteziler sadece aşksız sevişmelerin getirisi mi?

 

Bence fanteziler önemli ölçüde aşksızlıktan besleniyor. Bunun yanında hayatın başka alanlarında mücadelesi olmayan insanlar, zihinsel faaliyetleri az olan insanlar cinselliğe ve fantezilere daha fazla kafa yoruyor gibi geliyor bana.


 

Eşinizin bile “Sende ne fanteziler varmış” derken okuyucuda ‘yoksa bunlar Çiğdem Anad’ın fantezileri mi?’ gibi düşünceler oluşur kaygısı oldu mu?

 

Beni meşgul ve işgal eden o kadar çok konu var ki sıra hiç fantezilere gelemedi. Ama düşünsel bazda da olsa gayet iyi fantezi üretebiliyorum sanırım.



Dizi senaryo yazmaya başladığınızı duyduk. Nasıl karar verdiniz? Ne tür bir dizi olacak aşk, ilişkiler, politik, tarihi, polisiye...

 

Bir dizi yazıyorum. İzin verin, şimdilik gizli kalsın. Önce bitireyim, sonra ortaya çıkayım.

 

(Hürriyet)