Bu yılın Esad konuşmasıydı. Suriye’ye karşı uluslararası bir komplo vardı. Doğru. Suriye’ye karşı olan Arap devletleri “dış baskı” altındaydılar. Bir noktaya kadar doğru. Hiç kimse bu komploların ciddiyetini inkar edemez. Doğru. Nihayetinde BM yaklaşık 5 bin sivilin öldüğü tahmininde bulunurken, Suriye hükümeti de 2 bin askerinin öldürüldüğünü açıkladı. Ve Türkiye Başbakanı Erdoğan Suriye’deki şiddetin “bir din ve mezhep savaşına doğru ilerlediği” yönünde uyardığı zaman Esad’ın onunla hemfikir olmayan ancak birkaç destekçisi vardı.

Dış komplolara gelince, Suriye’ye akan silahların kaynağının Esad’ın Lübnan’daki düşmanları olduğundan kim şüphe duyabilir ki? Suriye Savunma Bakanı Fayez Gasan, El Kaide’nin kuzey Lübnan’daki Arsal kasabasına sızdığını açıkladı; şüpheli bir iddia, zira orada gerçekleşen tek ölümün arkasında Suriye ordusu varmış gibi görünüyor. Sözde hala Esad’ın müttefiki olan Lübnanlı Dürzi lider Velid Canbolat, resmi makamların herkes için farklı bir anlama gelebilecek kelimeler kullanmaktan kaçınmasını önerdi. Bu da doğru. Canbolat, Şam’da meydana gelen ve 25 Suriyeli’nin ölümüyle sonuçlanan son patlamaların, Arap gözlemcilerin ziyaretiyle eşzamanlı olarak meydana gelmesinin “kafalarda soru işaretleri oluşmasına” yol açtığını söyledi.

***

Şimdiye dek işler iyi görünüyor. Esad Mart ayında anayasa referandumu, yıl ortasında ise seçimlerin yapılacağına dair söz de vermişti. Tabii şu durumda sorun da ikiye katlandı. Başkan Esad 6 aydır ilk defa halka sesleniyor olmasına rağmen söylediği pek az yeni şey vardı. Yabancı komplocular ve dış baskı altındaki Arap ülkeleri, rejimin silahlı düşmanlarını “demir yumrukla” ezme tehdidi gibi şeyleri daha önce de duymuştuk.

Bu süre içinde değişen tek şey, Suriye’deki bozulmanın hızı ve kapsamı oldu. Artık savaş daha kanlı; Esad’ın muhalifleri her zamankinden fazla silahlanmış durumdalar ve rejimin güçlerine saldırmaya daha da hazırlar. “Hür Suriye Ordusu” veya “Hür Ordu” sayısal olarak düzenli biçimde büyüyor. Ancak tüm Suriye ordusu saf değiştirmediği sürece, onlara silah sağlayanlar tarafından ciddiye alınmayacaklar.

Esad hükümeti ise hala krizle ilgili haberleri kontrol altında tutmakta zorlanıyor. Yetkililer birkaç yabancı gazetecinin ülkeye girmesine izin vererek, muhalefetin etkileyici YouTube görüntüleriyle kamuoyunu yönlendirmesine imkan vermiş oldular. El Cezire televizyonu bir imamın kalabalık bir camide “Esad’ın askerleri, onlara lanet olsun! Esad’ın Tanrıları olduğunu söylüyorlar; bu sizi kızdırmayacaksa başka ne kızdıracak” dediğini yayınlayıp, Şam’ın bir banliyösündeki protestocuların gösteri taktikleri hakkında belirgin detaylar verebiliyor. İşte Suriye Enformasyon Bakanlığı ciddi bir sorunla yüz yüze.

Başkan -dün de yaptığı gibi- “yasalara göre, kendini korumak zorunda kalmadığı veya silahlı biriyle çatışmaya girmediği sürece, hiç kimsenin ateş açmaması gerekiyor” diyor ama El Cezire’de yayınlanan YouTube’dan alınma düzinelerce telefonla çekilmiş video, bu tür yasaların rejim tarafından büyük ölçüde göz ardı edildiğini gösteriyor.

El Cezire ise elbette Katar Emiri tarafından finanse ediliyor. Katar kraliyet ailesinin Arap Birliği’nde doruğa ulaşmış etkisi ise bütün bu kanlı işi BM Güvenlik Konseyi’ne götürmekle tehdit ediyor. Baasçı bakış açısıyla olayların nasıl da tesadüf değil komplo olarak algılandığını görmek zor değil. Birlik soruna çözüm bulduğu iddiasıyla övünürken, Esad da Birlik gözlemcilerini Suriye’ye davet etmenin kendi fikri olduğunu söylüyor. Dün bize tam olarak söylediği buydu. Bu sırada ise Kuveyt, Arap Birliği tarafından gönderilen askeri gözlemcilerden ikisinin “kimliği belirsiz protestocular” tarafından açılan ateşle hafif yaralandıklarını açıkladı. Bu protestocuların kim olduklarını ve neyi protesto ettiklerini öğrenmek ilginç olurdu.